Meksika Körfezi'nde BP'nin neden olduğu son yılların en yıkıcı petrol kazası, Pakistan, Çin ve Hindistan’daki sel felaketleri, Yerkürenin

Meksika Körfezi'nde BP'nin neden olduğu son yılların en yıkıcı petrol kazası, Pakistan, Çin ve Hindistan’daki sel felaketleri, Yerkürenin önemli bir bölümünü etkliyen kavurucu sıcaklar, tüm bu orantısız iklim değişiklikleri dünyanın her geçen gün bir film platosunu andırır sahnelerin çekilebileceği dramatik aksiyonlara gebe feci sonunu yeterince müjdeledi.
Tüm bu can acıtan El Nino ile ilişkilendirilen iklim değişiklikleriyle yaşananlar ne ilkti ne de son olacak. Petrol felaketleri, radyasyon sızıntıları, iklim değişikliğinin yarattığı korkutucu etkiler, asit yağmurları… Bunların hepsi bugünkü verimsiz ve kirli enerji sistemi yüzünden. Düşünsenize,  hergün sokaklarımızı caddelerimizi parselleyen araçların üreticileri yani otomotiv sektörünün barbar yöneticileri ve yandaşı şımarık tüketicilerinin el birliğiyle sera gazlarının salınımından tutun da ozonun inceldiği yerden kopar ya da kopan dev buzul parçalarının Amerika’nın su ihtiyacınıkarşılayabilir tarzındaki trajikomik söylemlerine uzayan avuntu diyalogları ile süre dursun. Hiç kendimizi avutmayalım her an ama her an: “Zaten 15 dakika sonra Dünya kendini yok edecek” iddiasında bulunuyorum.
Bizim medyanın dilinden her yıl düşmeyen sakıza ne demeli? Utanmasalar 17 Ağustos’u, deprem bayramı yapmaya hevesli bir güruh, pişire pişire her yıl acımızı kavlayan “deprem geliyor” tartışmalarına girişiyorlar. Ekranlarda gazetelerde çeşitli belediyelerde konuyla ilgili toplantılar paneller dizboyu. Çağıra çağıra getireceksiniz korkarım.
Önümüzdeki günlerde de 11 Eylül saldırısının yıl dönümü bakalım Amerika geçen yıl olduğu gibi yıl da hezeyana kapılmadan bu özel günü atlatabilecek mi? Rusya’daki orman yangınlarını, Avrupa’daki sel baskınlarını hergün ekranlardan seyrede seyrede iyice kanıksadık. Yunanistan’daki ekonomik sıkıntılar, Avrupa’daki para krizi artık demode. Çağımız,  15 dakika içerisinde yeni bir rol modeli, yeni bir tartışma konusu, yeni bir aksiyon, yeni bir Hollywood yapımının oluşumunun  peşinde. Aktörler rollerini çok iyi oynuyorlar.
Şimdi İran İsrail arasında, yarın Gazze’de, belki Ortadoğu’nun bir başka bölgesinde, Kıbrıs’da ya da Asya’nın yer altı maden zenginliği ile ünlenmiş bir bölgesinde her an bir toplumsal ya da coğrafi “obruk” manşetlere yansıyabilir.
Fakat tüm bu hızlı değişimlerin doğal ya da yapay senaristi ya da senaristleri, kameranın kontrolden çıktığını ve artık kendi kendine kayıt ve montaj yapabilme özelliğine ulaştığını görmezden geliyorlar.
Malum; Twitter, Facebook ve benzeri sosyal iletişim platformlarının çok hızlı yükselişi, beraberinde gizlilik ve mahremiyet gibi kamusal korumaları darmadağın ettiğinden bu yana, yerküredeki her türlü dengeler yer değiştirmeye başladı ve son hızla yüzyılın küresel insan figürünü de değişime zorluyor zorlamakta.
İnsan artık yeme içme kültüründen tutun da, alışveriş ve yaşam kültürüne değin her bir kapalı alan boyutlarıyla tersyüz edilirken, kapalı toplumlarda bile muhalif hareketler iktidarları değişime zorlayabilecek bilgi piramitlerine ulaşma boyutundalar.
Tüm bu dayatılmışlıklar içerisinde es geçtiğimiz insani değerler ise, gün geçtikçe içi boşaltılıp değersizleştirilirken günümüzün yalnız insanı ayakta kalabilmek için çaresizce çırpınmaya devam ediyor. İşçi, memur,esnaf, dar gelirli, öğretmen, emekli ay sonunu getirebilmenin telaşında.
Bir anlık, tüm sorunları  mağdurlarına yabancılaştıracak bir görüntüden söz edeceğim şimdi. İki gün önce tüm bu sorunlar yumağı içerisinde yürürken Şişli’de yolunu kaybetmiş bir veteran bisikletçiye rastladım. Ülkesi Cezayir’den yola çıkıp ülkemizi pedallayarak, İtalya’ya bisikletiyle yol alan Mukdad adlı genç katedeceği 45 bin kilometreye inat, yüzündeki alçakgönüllü mimikleri ve çok önemli bir temiz enerji aracı olan bisikletiyle dikkatimi çekti. Şişli Halaskargazi’de yanından vızır vızır geçen otobüs ve otomobillere inat onunla kısa süreli de olsa sohbet etmek bile hem ona hem bana çok iyi moral verdi. Harbiye’deki Cezayir Konsolosluğunu arıyordu transit vize almak için. Yolu tarif ettim maillerimizi alıp verdik. Beni Cezayir’e davet etti. Ama önce Bulgaristan ve Yunanistan’ı bisikletimle kat edip İtalya hedefime ulaşmalıyım diyerek ayrıldık.
Hedefleri küçük olan özgür ve mutlu bir insan Cezayirli Makdom. Onu, heryanımızı sarmış bu kirliliğin ortasında cesur ve inatçılığıyla görmek isteyenler, bugünlerde Trakya’nın rüzgarlı yollarında rastlarlarsa hemen yanaşıp dertleşebilirler.