Aydın Engin’in kısa süre önce Tempo24’te yazdığı ‘Solda Sıcak Yaz’ başlıklı yazı ‘solun birliği’ tartışmalarına yeni bir ivme kazandırdı....

Aydın Engin’in kısa süre önce Tempo24’te yazdığı ‘Solda Sıcak Yaz’ başlıklı yazı ‘solun birliği’ tartışmalarına yeni bir ivme kazandırdı. Engin, “...bu yaz solda sıcak geçecek. Hem de çok sıcak. Eğer yaz güneşinden iyi yararlanırsa sonbahara da ‘hasat’ var” diyordu.
Aslında solda olup bitenleri iyi-kötü izleyenlerin aşina olduğu kimi gelişmeler üzerine, iyimser bir değerlendirmeydi, Aydın Engin’in yaptığı...
Yeniden dile getirilen ‘solda birlik’ projelerinin temelini ÖDP içinde yaşanan ayrışma oluşturuyor.
Kısaca hatırlayalım...
Bilindiği gibi ÖDP’nin son olağanüstü konferansı iki farklı listenin yarışına sahne oldu. Birinin genel başkan adayı olağanüstü konferans çağrısını yapan Ufuk Uras, diğerinin adayı ise Hayri Kozanoğlu idi. Sonuçta, Uras (ve listesi) seçimi kaybetti.
Kaybetti, ama süreç orada bitmedi. Kendilerini Özgürlükçü Sol olarak isimlendiren platformun (aralarında söz konusu grubun sürükleyici isimlerinden bazıları da dahil olmak üzere) dikkate değer bir bölümü, bu sonuçlardan sonra ÖDP içinde kalmanın yararı olmadığına karar verdi. Siyasi iddialarını parti içinde sürdürmek yerine, başka bir parti örgütlemeye karar verdiler. Bunlardan bir kısmı ÖDP’den istifa etti, bir kısmı ise yeni parti girişimini ÖDP üyesi olarak sürdürüyor!
•••
ÖDP, solda birlik girişiminin 90’lı yıllarda en ciddi zeminiydi. Başarılı olamadı. Hem ‘birlik’ süreklilik kazanmadı ve zaman içinde parça parça ayrıştı, hem de ÖDP’nin kendisi gerçek bir siyasi güce dönüşemedi. Bunun nedenleri üzerine yapılacak bir değerlendirme, elbette bir gazete köşe yazısının sınırlarını aşar. Zaten bu yazının maksadı da o değil.
Ama yapılan yazılı ya da sözlü açıklamalardan öyle anlaşılıyor ki, halihazırda yürütülmekte olan ‘birlik’ girişimi, vaktiyle ÖDP’nin denediği yol ve yöntemleri bir kez daha denemekten ibaret. Üstelik geçmişteki zenginlikten, heyecandan ve umuttan yoksun koşullarda...
‘Birlik’ girişiminin hedeflediği kesimlere bakıldığında, “sosyalistler, sosyaldemokratlar, Kürtler, Aleviler” gibi, kimlerin ne ölçüde temsil ettiği belirsiz bir aktörler topluluğu var.
Haydi sosyalistleri anladık; çoğu yıllardır bu ve benzeri ‘birlik’ projelerinde rol almış (ama sonuç alamamış) tanıdık şahsiyetler...
Sosyaldemokratlar kim? Merak ediyorum, hakikaten kim?
Aralarında temsil çekişmesi yaşayan çok sayıda Alevi derneğinden hangisi bu projenin içinde ve Alevi yurttaşları ne ölçüde temsil ediyorlar?
Kürtlere gelince... Kimse inkâr edemez ki, bugün Kürtlerin yegâne siyasi temsilcisi PKK’dır. Ya da onun kitle tabanını yasal zeminde temsil eden DTP. Onlara rağmen Kürtler üzerinden siyasi bir hesabın karşılığı bugün yoktur ve onlar bu sürece nasıl bakıyor? Şöyle de sorabiliriz: Kürt hareketinin bugün başlıca sorunu Türkiye soluyla birlik oluşturmak mıdır? Hatta, başlıca sorunlarından biri midir?
Aslına bakarsanız, bir kısım ÖDP’linin örgütsüz kalmış ya da yeni bir örgüt arayışında olması dışında herhangi bir nedeni yok bu girişimin. Gerçi böyle kestirip atmak ne kadar doğru emin değilim. Bir yandan da Türkiye’nin siyasi haritasında sol liberalizmin temsilinde ciddi bir boşluk var. ÖDP’den ayrılan ve ayrılma kararında olan grubun ağırlıkla temsil ettiği siyasi çizgi ile sözünü ettiğimiz bu boşluğun epey bir örtüşme alanı bulacağını kestirmek zor değil.
•••
Meselenin özüne, yani genel olarak ‘solda birlik’ konusuna dönersek... Kimsenin pişmiş aşına su katmak istemem ama kişisel olarak artık bu ve benzeri girişimlere zerre kadar inanmıyorum. Solun bu haliyle zaten gerekli de görmüyorum. Zaman içinde ismi değişen aynı örgütlerin ve onları temsil eden aynı adamların ve kadınların belli aralıklarla bir araya gelip aynı laflarla aynı şeyi bıkmadan usanmadan denemelerinden doğrusu bana sıkıntı geldi. Hiçbirisi gerçek bir siyasi güç olamamış örgütlerin, dahası kimi temsil ettikleri belirsiz tek tek kişilerin, ‘birliğin’ kendisini fetişleştiren ve siyasetin neredeyse bütününü buna indirgeyen girişimlerinin her defasında gelip dayandığı yer, bu birliği sürdürme pahasına, yani dengeleri muhafaza etme adına vasat bir siyaset, giderek hayattan ve eylemden uzaklaşan, taşlaşan bir örgüt, ve birlik mimarlarının süreci kontrol altında tutmak için kaçınılmaz olarak güçlendirdikleri bürokratik, hantal bir yapı oluyor. Hasılı, zahiri düzeyde bir birlik olsa da bundan bir şey çıkmıyor. (Belli dönemlerde gündeme gelen siyasi kampanyalar etrafında oluşan eylem birliktelikleri bu tartışmanın dışındadır. Onlar genellikle hayırlı işlerdir.)
Bana kalırsa, beş mahallede yoksulların, işsizlerin, gençlerin; üç işyerinde işçilerin birliğini ve eylemini örgütlemek, bunu yaparken o birliğin ve eylemin organik bir parçası olmak, sözünü ettiğimiz birlik girişimlerinden daha makbuldür. Galiba enerjimizi teksif etmemiz gereken yegâne doğrultu da bu. Zaten bunu beceren bir hareket, örgüt, parti, her neyse... Solda birliği haydi haydiye sağlar. Kalıcı ve sağlam bir birlik, sadece gerçek bir siyasi gücün hegemonyası etrafında oluşur. Gerisi hikâye.