Ödüller sanatçılar için alkış kadar önem taşımasa da; gerekçesi, kazananı, topluma verdiği mesajı ve zamanlaması nedeniyle daha değerli ve taşıyıcı olabiliyorlar. Bu anlamda dikkat çekici bir ödül...

Ödüller sanatçılar için alkış kadar önem taşımasa da; gerekçesi, kazananı, topluma verdiği mesajı ve zamanlaması nedeniyle daha değerli ve taşıyıcı olabiliyorlar. Bu anlamda dikkat çekici bir ödül, Sean Penn’in başkanlığını yaptığı ve Sergio Castellitto, Natalie Portman, Alfonso Cuaron, Apichatpong Weerasethakul, Alexandra Maria Lara, Marjane Satrapi, Rachid Bouchareb’den oluşan, 61.Cannes Film Festivali Jürisi tarafından Fransız yönetmen Laurent Cantet" nin “Entre les murs” (Duvarlar Arasında) isimli filmine verildi. En iyi film olarak Altın Palmiye"yi kazanan film, Fransız toplumunun genel eğitim politikasını Paris"in 20. bölgesindeki bir okulun bir sınıfındaki 24 öğrencinin dilinden, günlük gelişmeleri üzerinden yansıtmasıyla ön plana çıkıyor. En iyi oyuncu ödülünü alamasalar da, filmin oyuncuları yani gerçek 24 öğrencinin boyunlarına takılan Altın Palmiye madalyaları bu mutluluk görüntülerini kolektif bilinçaltımıza taşıyordu.

Bu mutluluk fotoğrafında “ödül almanın anlamını” ararken benzeri bir başka sahnede Adana 15.Altınkoza film festivali jürisinde cereyan ediyordu. Derya Alabora başkanlığında, oyuncu Başak Köklükaya, müzisyen Cahit Berkay, yönetmen Ezel Akay, görüntü yönetmeni Hayk Kirakosyan, sinema yazarı Murat Özer, oyuncu Lale Mansur, yapımcı Sadık Deveci ve senarist-yönetmen Sırrı Süreyya Önder"den oluşan seçici kurul, sıra en iyi erkek oyuncu ödülünü vermeye geldiğinde, İnan Temelkuran"ın “Made in Europe” filminin 18 erkek oyuncusu sahnedeki yerlerini alıyordu. Bu anlamda Altın Palmiye"nin 24 kişiye vermeye cesaret edemediği oyunculuk ödülü, bu filmdeki 18 oyuncuya değer görülüyordu. En fazla iki ya da üç kişiye dağıtıldığına tanıklık ettiğimiz bir ödül kategorisi, böylece 18" e çıkmış, kendi alanında da bir rekor kırmış ve kendi kategorisini oluşturmuş oluyordu.

Bu arada ister istemez 18 kişinin dışında kalan En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülünü “Gölge” filmindeki rolüyle Serkan Ercan kazanırken farkında olunmadan onu daha bir farkedilesi kılıyordu(görece).

Altın Palmiye"de 24 öğrenci “en iyi oyuncu” kategorisinde ödül almasalarda, sinema sanatında ekip çalışmasının önemine inanan yönetmen Laurent Cantet" nin ödül için sahneye oyuncularıyla çıkması ve 15.Altınkoza"da yarışan “Made in Europa” filminin 18 oyuncusunun birden erkek oyuncu ödülünü kazanması, yerleşik ödül kriterlerine ya da yapılanmasına karşı, alegorik bir tepkime tadında heyecan veriyordu. Ve ödüller daha da algılanır hale geliyordu. Özellikle Altın Palmiye"de kazanan filmin "yedek aday film" sı fatı yla katı ldığını ve yarışmanın son gününe kadar izleyicilerle buluşmamasına rağmen 21 rakibi geride bırakarak en önemli ödülü aldığını da anımsayalım.

Altın Palmiye ve Adana Altınkoza Festival jürisinin ödül tercihlerini bu yönde kullanmaları ya da böyle bir dil geliştirmeleri, filmlerin başarısına katkı sağlayan oyunculara umut ve yaşama sevinci verirken, ödül sektörünün içinde bulunduğu ezberci yapıyı bozmakla da; bundan böyle senarist, yapımcı ve yönetmenlere de sinema projesi üretimlerinde, bu türde inandırıcı, samimi değişkenlerin göz önünde bulundurulabileceği ve bu değişkenin asla karşılıksız kalmayacağının da müjdesini vermiş oluyordu.

Kişinin kendi kendine ya da bir sevdiğine verebileceği ödül en güzelidir aslında. Üstelik ödülü benimsediğimizden değil de en azından farklılaşması adına görmezden gelemediğimizden yazdık bu yazıyı. Ama karşı da olabileceğimizi hatırlatarak gerektiğinde ödüle tepki de verebilmeliyiz.

Örneğin, bir ödülü almaya gelmemek gerekçesini açıklamak kaydıyla etkili olabilir ya da ödülü kabul etmemek. Hani hiç olmadı ödülü almaya başkasını göndermek de bir mesaj göndermek adına etkili olabilir. Ya da ödülü alıp bir başkasına verdiğini anons etmek veya bir başka adayla paylaştığını belirtmek. Ödül heykelciğini alırken düşürmek ve kırılmış parçaları elinde tutmak ve konuşma yapmak zorunda kalmak herhalde feci bir şey olmalı.

Ya da en güzeli siz bu hafta Can Yayınları"ndan Daniel Pennac"ın “Teşekkür Ederim” adlı kitabını alın okuyun. Ödül için geçkin yaşında farkedilen bir yazarın serzenişlerine kulak verin. Keyifli okumalar.