Yaklaşık 20 yıldır çocukların sanat eğitimine katkı sağlayacak girişimlerim oldu. Yanısıra çocukların bilişsel duyuşsal gelişimlerine ivme

Yaklaşık 20 yıldır çocukların sanat eğitimine katkı sağlayacak girişimlerim oldu. Yanısıra çocukların bilişsel duyuşsal gelişimlerine ivme kazandıracak drama atölyeleri düzenledim, tiyatro oyunları yazdım, yönettim, benzeri gösterilerde rol aldım. ‘Uzaktan Kumandalı Çocuklar’ adlı kitabımda ise çocuklara ve ailelerine, kendi sağlıkları adına TV ve internetin kıvamında kullanılması yönünde çağrılarım oldu.
İşte şimdi yine bir çağrıcı üyesi olarak sizleri son günlerin iç burkan bir konusunda destek olmaya çağırıyorum. Çocuklar tiyatro yoluyla da tüketiliyor ve buna dur demek için bizler (akademisyenler, tiyatrocular...) bir araya geldik ve aşağıdaki çağrı metnini oluşturduk. Bu metni sizin de ilginizi çekeceği ve destek vereceğiniz düşüncesiyle paylaşıyorum:
“Kültür ve sanatın rekabet, tüketim ve bir yargılama aracı olarak kullanılması biz eğitimciler açısından kabul edilebilecek bir durum değildir. Kültür-sanat alanında yarışmalar yoluyla oluşturulan aşırı rekabetçi mantık ve bu mantığın ürünleri olan jüri, sanat otoritesi, starlık gibi kavramlar gençler ve çocuklar üzerinde kalıcı hasarlar bırakmaktadır.
“Türkiye’de çocukların ve gençlerin kendi yaptıkları tiyatro söz konusu olduğunda gündeme gelen en önemli tartışmalardan birisi yarışma mantığında düzenlenen organizasyonlardır. Yarışma ve rekabet mantığı çocuk gelişimi açısından olumlanabilecek bir durum değildir. Özelikle de sanat üretimi söz konusu olduğunda aşırı rekabete dayalı yarışmacı mantığın öne çıkması pedagojik kalıcı hasarlar açığa çıkarmaktadır. Sanatsal performansın kazanma/kaybetme, yenme/yenilme, elenme/eleme gibi terimlerle değerlendirilmesi çocuğun ve gencin sanat yapma hevesini olumsuz etkilemektedir. Bu yüzden de, yarışma formatında organizasyonlar yapılmamalıdır. Bunun yerine çocukları sanat üretimine teşvik edici, geleceğin sanat üreticisi ya da bilinçli seyircisi olmaları için eğitim ve dostluk temelinde organizasyonlar tercih edilmelidir.
“Bir çocuğun ya da gencin salt sanatsal anlamdaki performansını kıstas alarak estetik değerlendirmeye tabi tutmak, ergenlik dönemindeki bir bireyi rencide etmek pedagojik anlamda doğru değildir.
“Şölen ya da festival adıyla düzenlenen, ‘gizli yarışma’ dediğimiz organizasyonlar da dikkat çekicidir. Bu tarz organizasyonların başvuru koşulları incelendiğinde yarışma koşulları aynen devam etmektedir, sadece isim değişikliğine gidilmiştir. Ayrıca hâkim bir sanat anlayışının dışına çıkılması istenmemekte, ifade özgürlüğü sınırlarını zorlayan bir şekilde metin denetimi talebi olduğu söylenmelidir. Örneğin İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü’nün Tiyatro Şöleni Şartnamesi incelendiğinde, oyunların seçim ve sahneleme ilkeleri konusuna dair belirtilen bazı maddeler aynen şu şekildedir:
“1) Seçilecek konularda Milli ve Tarihi konulara ağırlık verilecektir.  2) Kendi yazarlarımıza öncelik tanınacaktır. 3) Konular öğrencilerin seviyesini aşmayacak tarzda olacaktır. 4) Sahnelerde öğrenci adabına uymayan öğrenciler aşan rencide eden konular ayıklanmalıdır. Ayrıca katılım formunda şu dipnot bulunur: ‘Roldeki önem sırasına göre öğrenci listesi.’ Yani büyük rol küçük rol ayrımını kışkırtan ve tiyatronun kumpanya ruhuna zarar veren star anlayışı öğrencileri ben-merkezciğe itmektedir. 
“Bizler aşağıda imzası bulunan eğitimciler ve tiyatro sanatçıları olarak, MEB ve özel eğitim kurumları tarafından anaokulu, ilköğretim lise ve hatta üniversite düzeyinde düzenlenen ‘tiyatro yarışmaları’nın kaldırılmasını, şenlik ve festival mantığında organizasyonlar yapılmasını talep ediyoruz. Bu talebin hayata geçirilmesi noktasında ilk olarak kamuoyunda duyarlılık oluşturulması amacıyla bir imza kampanyası başlatıyoruz. Kampanyaya imzanızla destek vermek ve görüşlerinizi belirtmek için, tiyatrodayarisma@yahoo.com adresine e-mail atabilirsiniz. Ayrıca yasakçı ve rekabetçi uygulamalara dair yazılı ve sözlü bir tartışmanın düzenlenmesine de ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz.”