Hrant Dink’i anma törenlerinde dile getirilen bir slogan var, sanırım üzerine düşünmemiz gerekiyor. Töreni sunan dostumuzun da altını

Hrant Dink’i anma törenlerinde dile getirilen bir slogan var, sanırım üzerine düşünmemiz gerekiyor. Töreni sunan dostumuzun da altını çizerek haykırdığı bir slogan: “Hrant’ın katili Ergenekon devleti”.
Burada, herkesin kolaylıkla benimseyebileceği bir mecaz olduğu söylenebilir. “Bu devlet zaten Ergenekon’un bizzat kendisidir” gibi... Darbe planlarıyla, cinayetleriyle, mafya bozması faşist tetikçileriyle, sokaktan medyanın zirvesine uzanan provokatör takımıyla... Böyle düşünüldüğünde yadırganacak bir şey yok.
Ancak, halen sürüp gitmekte olan iktidar savaşında kullanılagelen ideolojik cephaneliğe bakıldığında, “Hrant’ın katili Ergenekon devleti” sloganı sanki daha özel bir duruma işaret ediyor gibi. “Hrant Dink’i Ergenekoncular öldürdü!” Şu bildiğimiz, halen yargılanmakta olanlar...
•••
Hrant Dink’in katledilmesine giden yoldaki taşların nasıl ve kimler tarafından döşendiği biliniyor. Büyük medyadaki provokatif yayınların ardından, halen Ergenekon davası sanıklarından Veli Küçük, Oktay Yıldırım, Sevgi Erenerol, Kemal Kerinçsiz, Levent Temiz gibi isimlerin, Dink’in yargılandığı duruşmalarda mahkeme kapılarında yürüttükleri linç kampanyaları unutulmadı. Hrant Dink’i hedef alan kurşunun namluya sürülmesinde Ergenekoncuların dahli olduğuna kuşku yok.
Ama meselenin bir de diğer yüzü var. Dink’in linç edilmeye çalışıldığı davalar, dönemin Adalet Bakanı, şimdinin Başbakan yardımcısı Cemil Çiçek’in izniyle açılmıştı. Hani, Ermeni Konferansı düzenleyenleri “Türkiye’yi sırtından hançerlemekle suçlayan” Cemil Çiçek...
Ayrıca... Önceki gün BirGün’ün manşetindeydi. Dink ailesinin avukatlarından Bahri Belen’in işaret ettiği Trabzon eski Emniyet Müdürü, daha sonradan Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek imzasıyla mahkemeye gönderilen, tetikçi Ogün Samast’ın cinayet için geldiği İstanbul’da kimler tarafından karşılandığına kadar her şeyin Emniyet’in bilgisi dahilinde olduğunu gösteren belge...
Ayrıca... Dink cinayetinin planlandığı dönemde Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı olan Sabri Uzun’un “Yasin Hayal ne pahasına olursa olsun Dink’i öldürecek” yolundaki raporun Emniyet Müdürlüğü (‘aşırı sağ’ örgütlere bakan) C Şubesi tarafından saklandığı şeklindeki ifadesi...
•••
Uzatmayalım... Av. Fethiye Çetin ve Av. Deniz Tuna tarafından hazırlanan ‘Hrant Dink Cinayeti Üçüncü Yıl Raporu’nda da belirtildiği gibi, “Bu cinayetin, milliyetçi duygulara sahip üç-beş gencin işi olduğuna inanmak mümkün olmadığı gibi, bir biçimde emniyet ve jandarma bünyesine de sızmış, hukuk dışı bir güç ve yetki kullanan daha örgütlü bir yapının, bu üç-beş genci kullanarak bu cinayeti işlettiğine inanmak da mümkün değil. Genelkurmay başkanlığından yargısal makamlara, hükümet sözcülerinden güvenlik birimlerine, medyadan paramiliter güçlere, tüm resmi/siyasi aktörlerin Hrant Dink’in öldürülmesinde, cinayetin önlenmemesinde, gerçek faillerin ortaya çıkarılmamasında sorumluluğu vardır.”
Demek istediğim şu: “Hrant’ın katili Ergenekon devleti” sloganı, cinayetin sorumluluğunu Ergenekon davası sanıklarıyla sınırlama riski taşıyor. Bunun, halen iktidar mücadelesi veren cemaatçi kesim açısından özellikle seçilmiş bir yaklaşım olduğunu düşünmek için yeterince sebebimiz var. Memlekette yaşanan her türlü melaneti Ergenekon’la ilişkilendirirken, kendi cephelerinde gördükleri başta polis teşkilatı olmak üzere bütün ‘olağan şüphelileri’ aklama tavrı yeni değil.
Yıllar boyunca halka karşı suç işlemiş Ergenekonculara duyduğumuz tepki, benzer suçlar işlemiş ya da ortaklık yapmış olanların, sütten çıkkmış ak kaşık edasıyla yakayı sıyırmalarının yolunu açmasın.