Taksim’deki metro durağından çıkarken tüm koridorlara asılmış “one minute” fotoğraflarını görmüşsünüzdür. Uluslararası bir organizasyon

Taksim’deki metro durağından çıkarken tüm koridorlara asılmış “one minute” fotoğraflarını görmüşsünüzdür. Uluslararası bir organizasyon yapmış, AKP ve muhtemelen dünyanın muhtelif ülkelerine kolu uzanan Cemaat... Senegal’den Peru’ya çok sayıda ülkenin insanları, üzerinde “one minute” yazan küçük pankartları havaya kaldırıyor, “barış çağrısı” yapıyor.
Hatırlatmaya gerek yok, “one minute” Erdoğan’ın Davos’taki çıkışını sembolize eden kelime. Dolayısıyla metrodaki serginin mantığı kendini hemen açık ediyor. Söz konusu çıkışı -bir yıl sonra bile- iç siyaset malzemesi olarak kullanma çabası... Malum, şimdilerde Erdoğan’ın bir “dünya lideri” olduğuna dair ham hayal, AKP tabanında epey taraftar buluyor. Bu yönde gaz vermekte bir beis yok.
O fotoğrafların önünden geçerken sergilenen çocuksu iddiaya güleyim mi, yoksa özellikle son yaşananlardan sonra sinirleneyim mi, bilemiyorum.
Evet, son günlerde neler oldu “one minute” konusunda, isterseniz bir göz atalım.
•••
İsrail’den kalkan iki Gulfstream uçağı, Genelkurmay’ın izniyle Türkiye hava sahasından geçip Macaristan’da bulunan Suriyeli bir işadamına operasyon yaptı. Yani korsanlık! Tıpkı bir süre önce, Hamas komutanı Mahmut El Mebhu’ya Mossad’ın Dubai’de düzenlediği suikast gibi.
Macaristan’daki hadisede, iddiaya göre, Filistin davasına yardım eden Suriyeli işadamı, Mossad ajanları tarafından öldürüldü. Ajanların cinayet mahallinden alınıp uzaklaştırılması ise Türk havasahasını kullanan İsrail uçakları tarafından gerçekleştirildi.
İsrail’in uluslararası hukuku hiçe sayıp, hedef bellediklerine her türden terörist saldırıyı gözünü kırpmadan düzenlediği sır değil. İsrail, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin kendisini dizginlemeye yönelik hiçbir kararını ‘sallamıyor’; lakin aynı konseyin İran’a ambargo kararı alması için baskı yapmaktan da geri durmuyor. Eh, sırtını ABD’ye dayadığın zaman pişkinlikte sınır tanımıyorsun.
İsrail devletinin haydutluklarını tek tek sıralamaya gerek yok. Bizi ilgilendiren bütün bu süreçte Türkiye’nin nerde durduğu...
Yukarda sözünü ettiğimiz Genelkurmay izninden yola çıkarak “Efendim, burada hükümetin dahli yok, askerler izin vermiş” demesin kimse. O Genelkurmay, Başbakan’a bağlı ve bu izin üzerine Hükümet’ten gelen herhangi bir itiraza, eleştiriye rastlamadık. Demek ki, ortada zımni bir onay var.
•••
Başbakan’ın geçen sene Davos’ta yaptığı gövde gösterisine bu sütunda destek olduğumuzu beyan etmiştik. (Bkz. 6 Şubat 2009 tarihli ‘Davos ve Erdoğan’ın iki yüzü’ başlıklı yazı.)
O yazıda, Peres’i “katil” diye itham eden Erdoğan’ın “binlerce Kürdün bizzat resmi cinayet şebekeleri tarafından öldürüldüğü bir ülkede başbakanlık yaptığını” unuttuğuna ve İsrail’le sürüp gitmekte olan askeri anlaşmalar çerçevesinde milyarlarca doları bu ülkenin silah sanayiine pompalamaya devam edeceğine işaret etmiştik.
Değişen bir şey yok. Heron uçakları Batman’a inmeye başladı bile...
Heron’lar, insansız istihbarat ve imha uçakları. Havada 52 saat kalabiliyor, 10 bin metre irtifaya yükselebiliyorlar. Bunlardan 10 tanesine 183 milyon dolar ödedi Türkiye...
Hangi ihtiyaca cevap verecek acaba Heron’lar? Benim aklıma Kürt hedeflerden başka bir şey gelmiyor. Baharla birlikte Kuzey Irak’taki Kürt mevzilerine yönelik operasyonlara hız verileceği konuşuluyor.
Tablo ortada: İsrail bizim paramızla Filistinlileri, biz İsrail uçaklarıyla Kürtleri vuracağız.
İşte bu yüzden, metrodaki ikiyüzlülük sergisine bakıp bakıp asabım bozuluyor.