“Biri törene biri çöpe”, 24 Nisan 2011 tarihli Posta gazetesinde bu başlıkla değerlendirilmiş bir fotoğraf

“Biri törene biri çöpe”, 24 Nisan 2011 tarihli Posta gazetesinde bu başlıkla değerlendirilmiş bir fotoğraf ve haber tam sayfa olarak yer alıyordu. Belki sizin de dikkatinizi çekmiştir. Sivas’ta çekilen bu fotoğrafta aynı kadraj içerisinde, bir babanın bebeğini el arabasında 4 Eylül Stadyumu'ndaki 23 Nisan törenine götürdüğü; aynı karenin sağ tarafında da bir annenin de kızıyla çöpten topladığı atık kağıtları çuvala koymuş, çuvalı da bebek arabasına yerleştirmiş halde yürürkenki halleri görülüyordu.

Annesinin eteğinden tutan küçük kızın sayfa editörünün söylediği gibi ne bayramdan haberi var, ne de törenden belki; sadece elindeki simitle mutlu haldeki bu görüntüsü üzerinden, sayfa editörünün hayatı okuma biçimleri üstüne bir gönderme ve bir yorum yapmasını ise ilk gördüğümde çok yadırgadım doğrusu.

Bu fotoğraf karesine sıkışan ve iddia edildiği gibi farklı sosyo-ekonomik düzeyde bir aileden geldiği iddia edilen bu çocukların yorumlanma biçimi üstüne bizler yanlış şeyler biliyor olamaz mıyız acaba? Örneğin elinde simit olan ve çöpe giden kız çocuğu belki halinden mutlu olabilir, belki diğerine göre daha özgür olabilir, hayatı diğerine göre çok seviyor olabilir. Öyle değil mi? Canım çok sıkıldı çocuklar üstünden bu vuruşlara.

Bizim reklamcılar, televizyoncular, haber editörleri! Her ne şekilde olursa olsun çocuklar üstünden birşeyler anlatmayı ne kadar çok alışkanlık haline getirdiğinizi fark etseniz artık. Tamamen bir satış objesi odaklı nesneleştirdiğiniz hatta sermayeye dönüştürdüğünüz bu çocuklar size en fazla tirajı kazandırır!

Bu haberi “devletin ayıbı” diye yorumlamanız halinde ise, günlük heveslerinizi tatmin etmekten öte bir yere varamayacağınızı sizler de çok iyi bilirsiniz. “Biri törene biri çöpe” diye manşet atılmış bir görselli haberle ‘emek ve keyif’ paradoksu yaparak çocukların masumiyeti üstünden gelir dağılımındaki eşitsizlik vurgulanıyorsa çok büyük bir haksızlık yapılıyor demektir. Bebek arabasındaki çocuğun yaşının küçüklüğüne paralel, hayatı henüz okuyamayacak yaşta olmasına ne demeli?

Oyun alanı olmayan bir coğrafyada yaşadığından olacak, annesinin eteğinden tutmayı oyun sanan kıza çöpçü tanımlasını yakıştırmanız ise en acımasız olanı. Yaşam mücadelesine annesiyle birlikte devam eden fotoğraftaki kız, belki fırsat bulsa elindeki simidi birkaç adım ötesindeki bebek arabasındaki kardeşine verebilecek paylaşımcılıkta olamaz mı? Kızın arabadaki diğer bebeğe düşman edilmesi niye? Simit yiyen küçük kızın da ilerde büyüdüğünde belki bebek arabasındaki çocukla aynı mekânda birlikte oynayabileceklerini kim gözardı edebilir ki?

Çocukları aynı fotoğraf karesi içerisine sıkıştırıp, alt metinler oluşturmak ne kadar etik? Başka yerlerde şu anda çekirdek ve su satarak okul harçlıklarını kazanmaya çalışan ya da havanın sıcak olduğu yerlerde su satmakta olan çocuklar da kazandıkları paraları elbette birlikte harcayamazlar, arkadaşlık geliştiremezler mi sizin haberinize göre? Okul ihtiyaçları için birbirleriyle yardımlaşamazlar mı? Çocukları kendi hallerine bıraktığımızda bunu elbette yaptıklarını çok iyi biliriz, gözlemleriz oysaki. Bir çocuk lunaparkta oyuncak trene binerken diğeri elindeki trenle avunamaz mı? Hepsi çocuk değil mi?
Yanısıra anne ve babaların çocuklarını yetiştirme zorlukları üstüne hiç mi katkıda bulunamayız bu görsel üzerinden? Annenin yokluktan, yoksulluktan sokakları arşınlayarak ekmek derdine düşmesi noktasında hiç mi yorum yazılamaz? Şayet Posta gazetesi bir çocuk bayramında ülkemizdeki çocukların fırsat eşitsizliği üstüne bir haber yapacaksa, bir araştırma üstünden analiz-yorum-karşılaştırma yapması daha sağlıklı olmaz mıydı?

Belki, “fotoğrafın ajanstan ellerine çok zamansız geçmesi neticesinde iyi hazırlanmadan haberi manşete taşımışlardır” diyebilenlere de şu iki çift sözü hatırlatalım: Her sayfa editörünün bir kenarda dondurulmuş haberleri olmaz mı? Çekmeceden çıkar koy birini o güne özel sayfana.

En iyisi ben size 23 Nisan Çocuk Bayramlarında çocukların hayatı görme biçimlerini karşılaştırabileceğiniz türden bir sanatçının işlerini öneriyim: Pawel Kuczynski. 1976’da doğan sanatçı, Güzel Sanatlar Akademisi’nde grafik öğrenimi görmüş. Hiciv dolu illüstrasyonları ile adeta ödül rekorları kıran sanatçı, ülkemizde de pek çok ödül aldı. Yazıya iliştirdiğimiz karikatürleri de çocukların dünyayı birlikte paylaşmaları gerektiği üzerine mesajlarla dolu. Sivas’ta çekilen fotoğrafa göre çok daha dokunaklı ve hepimizin duygularını ayaklandıracak türden.

Diyeceğimiz şu ki, fotoğraflar ya da başka kitle iletişim aygıtları üzerinden çocukları karşılaştırmayalım, karşı karşıya getirmeyelim, eğer bunu da yapacaksak kendi aralarında oyundayken paylaşımda olacakları türden materyallerle gerçekleştirelim. Ve okuma biçimlerine onların diliyle destek verelim.