Birkaç gün önce sokakta kendi yaşıtıyla sohbet eden 16 yaşındaki bir çocuğun “manyak araba sürüyorum herkesi gezdiriyorum ama

Birkaç gün önce sokakta kendi yaşıtıyla sohbet eden 16 yaşındaki bir çocuğun “manyak araba sürüyorum herkesi gezdiriyorum ama ehliyet alamıyorum deli olucam” sözüne tanıklık ettim. "Bu ego patlaması bu yaş için erken değil mi?" diye içimden geçirirken caddedeki reklam panolarında sıfır faizle araba kampanyaları gözüme ilişti.
Bu toplumun araba saplantısını anlayabilmiş değilim. Bu aşamaya gelen toplumu kitle iletişim aygıtlarıyla aralıksız vahşi tüketici haline dönüştüren otomotiv sanayi ve pazarlama mekanizmaları sayesinde, ehliyet alma yaşını yakında 16 yaşa düşürürlerse hiç de şaşırmayacağım.
Ancak görebilme fırsatınız varsa yanınızdan hızla geçen arabaların şoför koltuğunda oturanların yaşlarını tahmin edebilirsiniz ki, önemli bir bölümü 18-25 yaş arasındadır.  Hal böyle olunca aklıma birden geliveren “Ehliyet yaşı bizde yukarıya alınsın” teklifine ne dersiniz?
Ülkede halen 18 yaşında araba kullanan ancak bunun ciddi bir sorumluluk gerektirdiğinin farkında olmayan ciddi bir kesim var. Arabayı bir eğlence, bir 'statü yada hava atma aracı' sanıyorlar. Şayet ehliyet alma yaşını yukarı çektirebilirsek böylece özel araba sayısı azalır, toplu taşımanın kalitesi de artar belki.
Bence 22 yada 25 yaş tam biz toplumların bireylerinin araba kullanabileceği bir yaş. Yanısıra halen 18 yaşındaki çocuklarına arabalarını veren anne babalardan rica edelim, lütfen bu yaştaki oğullarına kızlarına araba vermesinler. Arabalarının teybinden gelen yüksek sesli gürültülü 'Çış tak dım tıs' sesleri böylece son da bulmuş olur. Ayrıca deli gibi hız yapmaz olurlar. Kurallara uyar, saygılı olurlar. Ehliyet alma yaşı 22 yada 25’e çıkarsa iyi olacak diyorum. Ayrıca bu kadar çok özel arabanın anlamı nedir bilemiyorum. (Bu arada 65 yaşın üstündekilerin de ehliyeti geri alınsa nasıl olur? Bunu da ayrıca tartışmalıyız)

HANGİ YAŞ GRUBU ÇOK KAZA YAPIYOR?
Yapılan araştırmalarda 18 ila 25 yaş grubu daha fazla risk alıyor ve bu yüzden de daha çok kaza yapıyor. Çok iyi biliyoruz ki, Avrupa'da bir sürücü kural ihlali yapıyorsa ona ruh hastası gözüyle bakılıyor. Ama biz burda kural ihlali yapanlara normal insanmış gibi bakıyoruz. Arada böyle tuhaf bir toplumsal davranış farkı var. Burada normal insanlar trafik kurallarına uymuyor. Avrupa'da 'saldırgan sürücü' denildiğinde bu çok ciddi bir tehlikedir. Oysa bizde böyle değil. Amerika'da ehliyet alma yaşının 17 olmasını da anlayabilirim çünkü şehir dışındaki bölgelerde ulaşım zor olduğundan araba zorunluluk olabilir. Yani bundan dolayı yaş sınırı düşük olabilir.
Ama ülkemizin 18 yaş ehliyetlileri, ellerine teslim edilen arabayı kullanırken çok heyecanlı, hoyratça ve tehlikeli olabiliyor. Etrafımız da böyle kullanan insan örnekleriyle dolu.
YAYA HAKLARI
Sizlerle paylaşmak istediğim bir diğer konu da 'Yaya Hakları' ile ilgili. Üstelik yayalar, heveskâr 18’lik sürücüler gibi üç beş kişi değil, milyonlarca. Yayaları yok sayanlara, yaya geçidini, kaldırımı işgal edenlere “Çek arabanı!” demeliyiz aslında. Bu sloganı da Yaya Derneği üretmiş, iyi de düşünülmüş bir slogan.
Bir gününüzü düşünün. İşe, eve, okula, çarşıya, metroya gideceksiniz. Yürüyorsunuz. Yürüyecek kaldırım buldunuz. O halde şanslısınız. Bir araba son sürat geçiyor. Yolda birikmiş suyu üzerinize sıçratıyor. Hakkıdır. Vatandaş çöpünü kaldırıma yığmış. Ne yapsın? Hakkı.
Esnaf; tabelasını, tezgâhını kaldırıma çıkarmış. Hakkı. Belediye; çöp tenekesini, elektrik direğini, reklam panosunu kaldırımın ortasına dikmiş. Size yürüyecek yol kalmamış. Olsun. Arabalar kaldırıma, yaya geçidine park etmiş. Demek yol kenarları yetmemiş. İşiniz ne? Siz yaya olarak yola inin. Kaldırımlar da arabaların hakkı. Yine bir tuhaflık seziyoruz. Bir şeyler yanlış gidiyor, bizler, yayalar, şehrin asıl sahibiyken.
Şehirler bizim. Sokaklar, kaldırımlar, yaya geçitleri bizim. Haklarımız hiçe sayılıyor. Kenara itiliyoruz. Sokaklarda güvenli bir şekilde yürüyemiyoruz. Otomobil sayısı hızla artıyor. Şehirler otomobiller için tasarlanıyor. Yayalar, otomobillerin yanında sığıntı gibi yaşıyor. Trafik ışıkları kaldırılıyor. Yayalar alt geçitlere inmeye, üst geçitlere tırmanmaya zorlanıyor. Peki bize ait ne var? Sayılı yaya geçidi, bir de kaldırımlar.
YAYA DERNEĞİ
Umutlu bir başlangıç olarak bugün sizlere Yaya Derneği’nden de söz edeceğim. Onlar, yani derdi olanlar, biraraya geldi. Omuz omuza verdiler. Kaldırımları, yaya geçitlerini ellerinden alanlara, hız yapıp hayatımızı tehlikeye atanlara, bizi yok sayanlara, “Çek arabanı!” diyorlar ve biz de aynı sloganı tekrarlıyoruz. Kaldırıma, yaya geçidine, apartman kapısına, okul çıkışına parkeden arabalarla derdi olan herkesi biz de Yaya Derneği gibi “çek arabanı” demeye çağırıyoruz.
Bizler de istiyoruz ki yayalar haklarının farkına varsın. Söylenmeyi bıraksın. Söylemeye başlasın. Ey Yaya, bu köşeden veya internet sitesinden (www.yaya.org.tr) hakkını aramak için neler yapabileceğini öğrenebilirsin.