Soldaki yazarları yaşanmakta olan kriz konusunda kabaca ikiye ayırmak mümkün. Bir kısmı büyük bir depresyona girmekte olduğumuzu düşünüyor. Dışarıda Immanuel Wallerstein’i, içeride...

Soldaki yazarları yaşanmakta olan kriz konusunda kabaca ikiye ayırmak mümkün. Bir kısmı büyük bir depresyona girmekte olduğumuzu düşünüyor. Dışarıda Immanuel Wallerstein’i, içeride Sungur Savran’ı buna örnek gösterebiliriz. Bu konularda bir buçuk yıldır yazdıklarımı okuyanlar benim de bu tarafa yakın olduğumu bilirler. Bir kısmı da gelişmeler oldukça onu yorumlamakla yetiniyor, kısacası bu işin nereye varacağı konusunda bir şey söylememeyi tercih ediyor. Yaşanmakta olanlar depresyona girmekte olduğumuzu söyleyenlerin haklı çıkacağını düşündürtüyor. Olup bitene bakınca bu işin sert bir resesyonla  (bilemedin bir senelik sıfır büyüme) biteceğini ummak için çok fazla iyimser olmak gerekiyor. Kısacası bir-iki sene içinde işsizlikte patlama olacağını, büyük gelir düşüşleri yaşanacağını bekleyebiliriz. Dahası, bu kadarla da kalmayabilir: Kimi kriz teorilerine göre depresyonun ardından yeni bir genişleme dönemi gelir, depresyon bunun şartlarını kendi içinde yaratır. Ne var ki bu teori doğrulanamadı. Depresyondan çıkılması için büyük bir savaş, büyük bir teknolojik gelişme gibi radikal değişimler olması gerektiği görüşü daha çok taraftar kazandı. Nitekim 1929 Büyük Depresyonu’ndan genişlemeye geçiş İkinci Dünya Savaşı ile oldu (İkinci savaşın nedeni depresyondu demiyor, onun ayrıca kanıtlanması gerekir). Şimdiki depresyondan da sakatların temizlenmesi ve kalan sağlarla devam edilmesi ile çıkılabileceğini söyleyemeyiz. Büyük bir savaş ihtimali de yok. Hem artık büyük savaşları kaldırabilecek ekonomiler olmadığı söyleniyor hem de yeni hegemonya adayı Çin şimdilik bunu hiç istemiyor. Öyleyse büyük teknolojik gelişmeleri beklememiz gerekiyor? Bunu söyleyenler var, şimdiki krizden önce söylüyor hatta tarih veriyorlardı (2014-15). Neye göre söylüyorlar? Geçmişte de böyle oldu diyerek. Ne var ki bir, hatta iki örnek geleceğin de böyle olacağını iddia etmeye yetmez. Ben her uzun dalganın kendi özel koşullarına göre bir sonuç getireceğini söyleyenlere katılıyorum ve zaten gördüğümüz gibi büyük bir savaş ihtimali yok denecek kadar azdır.

Öyleyse bu krizin kendi rengi nedir, nereye varabiliriz? Birincisi, bu depresyonun sonuna doğru (zaten sonunun ne zaman olacağını o belirleyecek) büyük teknolojik gelişmeler olsa bile, yeni bir teknolojik paradigma ortaya çıksa bile bunun yeni bir genişlemenin lokomotifi olacak güce sahip olacağını söylemek zor. Çünkü bu saatten sonra kuvvetli istihdam etkisi yaratacak radikal teknolojik değişmeler beklemek pek mantıklı gözükmüyor. Öyleyse uzun süre yüksek işsizlikle birlikte yaşayacağız demektir. Yani kapitalist üretim sisteminin devam edebileceği, tek sorunun yüksek işsizlik olacağı varsayımı altında (Çünkü bu üretim sisteminin koşullarının ortadan kalkmakta olduğunu söyleyenler de var. Mesela Immanuel Wallerstein ücret, girdi ve vergi maliyetlerini karşılayıp bir de iyi kâr elde etmenin artık mümkün olmadığını söylüyor). Yüksek işsizlikle uzun süre birlikte yaşamak ise politik olarak zor gözüküyor. İşsizler şimdiye kadar faşizmin işine yaradı. Arjantinli sosyalistler bunu bir ölçüde kırdı ve işsizler onların safına katıldı. Bununla birlikte temel dayanaklarından birinin işsizler olduğu bir sosyalist muhalefetin artık oluştuğunu söyleyemeyiz. Önümüzdeki dönemin belirleyici politik sorunlarından birinin bu olacağını düşünüyorum.