KCK tutuklamalarının ardarda geldiği günlerde, “silahlı örgütle, şiddetten uzak siyaset yapanları birbirine...

KCK tutuklamalarının ardarda geldiği günlerde, “silahlı örgütle, şiddetten uzak siyaset yapanları birbirine karıştırmayalım” mealinde tepki gösteren eski solcu-yeni sağ liberalleri izliyor musunuz? Belli ki bir yerlerden balans ayarı yemişler; KCK’nın esasen PKK’nın şehir örgütlenmesi, dolayısıyla şiddetin bir parçası olduğuna dair psikolojik savaş argümanının arkasına dizilmeye başladılar. Meselenin artık PKK ya da KCK’dan çıktığını, silahlı-silahsız, yasadışı-yasal demeden bütün bir Kürt muhalefetini “etkisiz hale getirme” operasyonuna dönüştüğünü görmüyorlar; ya da görüyorlar ve gizlemeye çalışıyorlar.

Bırakın Kürt muhalefetini, Büşra Ersanlı ve Ragıp Zarakolu’nun tutuklanması açık bir mesaj değil mi? “Kardeşim,” diyor iktidar, “bundan sonra Kürt-Türk falan tanımam; ya bendensin ya da terörist!”

Ne kadar tanıdık bir söylem!

Son olarak Afganistan’da iki, Irak’ta bir kuşağı pırasa gibi doğrayan George W. Bush’tan duymuştuk aynı sözleri.

Bu, kendisinden olmayan herkesi düşman gören, topyekun bir savaş siyasetinin sloganıdır. Nitekim bu siyaset halen AKP iktidarı eliyle bu ülkenin vatandaşlarının bir kısmına karşı uygulanmaktadır.

* * *

Gerçek bu! AKP, yasama, yürütme ve yargı organlarını bütünüyle ele geçirdi. Karşısında muhalefet istemiyor.

İster Kürt meselesi olsun, ister HES meselesi, farketmez!

Müstakbel “başkan baba”ya biat etmiş tek sesli bir toplum yaratmak için elinden geleni ardına koymayacak

Bu işler sırayla... Önce silahlı Kürde, sonra silahsıza... Peşinden barış isteyenlere, adalet isteyenlere... Ardından “yahu ne oluyor” diyenlere... Hatta zamanı gelince CHP bile bu süreçten nasibini alacak. Baksanıza, Başbakan ana muhalefeti hükümete yönelik eleştirileri sebebiyle “teröre destek vermekle” suçlamaya başladı bile...

Taktik belli: Açıklamak zorunda olmadığın “delillere” (kimden geldiği belirsiz ihbar mektupları, ipe sapa gelmez telefon dinlemeleri, bilgisayarlara virüs marifetiyle yüklenen dosyalar vd.) dayanarak bir kez tutukla; ondan sonra aylarca, yıllarca içerde yatır! Lafa gelince, tutukluluk sürelerinin uzun olması onları da rahatsız ediyormuş! Külliyen yalan. Rahatsız ediyorsa yap yasal düzenlemeyi. Yapar mı! En sevdikleri şey sonu belirsiz, uzun tutukluluk süreleri. Böyle şey olur mu, dediğinizde cevap hazır: “Efendim, Türkiye’de yargı bağımsızdır!” Yersen.

Mesele bunlar açısından, tek sesli bir toplum yaratmakla sınırlı değil; bu arada bütün tarihsel hesaplaşmaları da aradan çıkarmak istiyorlar.

İşte, hâlâ İlhan Cihaner’in peşindeler.

Sen misin, İsmailağa cemaatine dava açan!

Öyle milletvekili olmak da kurtaramayacak seni, diyorlar. Adalet Bakanlığı’nın seçtiği HSYK Cihaner’in yargılanmasına izin verdi bile. Onunla da yetinmediler. Cihaner’in avukatı Turgut Kazan’ı hem hapse atıp hem de meslekten men etme derdindeler.

Sen misin, bu adamı savunan!

* * *

Vaktiyle solcu olup epey zamandır siyasetle ilişkileri AKP iktidarına entelektüel ve moral meşruiyet sağlamak olan yeni sağ-liberallerin Büşra Ersanlı ve Ragıp Zarakolu’nun ardından, sıkıntı içinde “Hay allah, bu tutuklamalar da şimdi nerden çıktı, yanlış yapıyorsunuz, kınıyoruz” gibi laflarına bakmayın. Son tahlilde, hiza alacakları yer yine AKP siyaseti olacak. Zaten bunlardan bir kısmı, “devlet yaptı” diyor. Sanki bugün devletin Kürt politikasını AKP belirlemiyor, polisi ve yargıyı kontrol etmiyor; ortada soyut bir devlet var, bütün “kaka” işleri o yapıyor. Kurnazlık işte! Maksat, sureti haktan görünürmüş gibi yapıp gerçeği örtbas etmek, AKP’yi kollamak.

İşin hazin tarafı, yıllardır AKP’nin değirmenine su taşıyan bu yeni sağ-liberallerin, esasen AKP ve elbette Tayyip Erdoğan nezdinde -artık- aman aman bir kıymeti de yok. Çünkü Erdoğan’ın -artık- onlara ihtiyacı da yok. Daha önce de örneklerine rastladık; biraz çizgi dışına çıktıklarında fırçayı yediler. Ondan sonra süklüm püklüm olup “ileri demokrasi” şakşakçılığına rücu ettiler. Yine edecekler. (Derken... Tayyip Erdoğan’ın uyarısına gerek kalmadı; önceki gün Fethullah cemaatinin sözcüsü Hüseyin Gülerce arkadaşlara s..tir’i çekti!)

* * *

Bu arada... Türkiye’de, Yargıtay hakimleri, açıkça tecavüze uğrayan 13 yaşında bir kız çocuğunun 26 tane şerefsizle, “kendi rızasıyla” birlikte olduğuna karar verdi. Artık bu 26 tane şerefsiz her kimse...

Hadi geçmiş olsun Türkiye!