Şimdi yine birileri çıkıp, “vaay, demek Ergenekon’u hafife alıyorsunuz, öyle mi” diyecek ama malum iddianamenin ‘açıklandığı’ günden beri gazetelerde okuduklarım karşısında...

Şimdi yine birileri çıkıp, “vaay, demek Ergenekon’u hafife alıyorsunuz, öyle mi” diyecek ama malum iddianamenin ‘açıklandığı’ günden beri gazetelerde okuduklarım karşısında bazı sorulara cevap bulamıyorum. (Yeri gelmişken şu iddianame ‘açıklama’ işi... Ortada açıklanmış bir iddianame falan yok. Halen sürmekte olan psikolojik savaşın birer malzemesi olarak sızdırılan ve güvenilirliği tartışmalı bilgiler var. Zaten baştan beri “savcının iddianameyi açıklayacağını” yazıp söyleyenlerin ne demek istediğini anlayamamıştım. Neyse...)

Ortada felaket bir bilgi kirliliği olduğu kesin. Taraf, Sabah, Yeni Şafak, Vakit vb hükümet yanlısı basında yayınlanan ve iddianamede yer aldığı söylenen isnatlara bakınca, kendi kendime sormadan edemiyorum; “Allah allah bütün bunları halen tutuklu olan 48 kişi mi yapacaktı” diye...

Tamam, aralarında birkaç emekli general, iki-üç tetikçi, ne oldukları belirsiz acayip adamlar ve kadınlar var ama; gazetelerde sözü edilen işlere girişebilecek durumda olduklarına dair bir kanaat edinmek için insanın hafsalasını epey zorlaması lazım.

•••

Taraf gazetesinde yer alan habere göre...

Kafalarını bozan politikacılara suikast yapacaklar...

Türkiye üzerinden geçen uyuşturucu ticaretini ele geçirip, üstüne bir de kimyasal silah üretip uluslararası yeraltı piyasalarına girecekler...

Naylon terör örgütleri, naylon dini vakıflar kuracaklar... Naylon şirketlerle kara para aklayacaklar, hacker’lar eliyle yabancı bankalardaki hesapları boşaltacaklar...

Bütün, evet bütün sivil toplum kuruluşlarını denetim altına alacaklar... Medyayı ele geçirecekler...

Bunları kim yapacak? Ergenekon. Güzel de, basında yazılanlara göre, bu dava ile ilişkili olarak hakkında soruşturma açılan ve halen tutuklu olan emekli paşa -henüz bu iddianameye dahil değil ama nerden baksanız Ergenekon’un en önemli sanığı-, işleri hâlâ Fenerbahçe Orduevi’ndeki ofisinden yönetiyormuş.

•••

Bir iddianame haberi de Zaman’dan...

Malum, ortada bir de gizli tanıklar var. Onlardan biri anlatıyor: “Plana göre Ankara’da düzenlenen ulusalcı mitingde alana 10 bin kalpaklı ve 10 bin kırmızı bereli şahıs yerleştirilecekti. Berelilerden bazılarında uzun namlulu silahlar bulunacak ve verilecek işaretle bereler ve kalpaklar aynı anda takılacaktı. Mitinge katılan emekli askerler en ön safta yer alacak ve hepsinin başında da kalpak olacaktı. (Bu emekli subayları en son MHP Genel Merkezi önünde dövmemişler miydi?A.B.) Kalabalık öndekilerin yönlendirmesiyle toplu halde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne doğru harekete geçecek ve Meclis işgal edilerek ‘devrim’ gerçekleştirilecekti.”

Bunları okuyunca, aklıma önce Orhan Pamuk’un ‘Kar’ romanı geldi. Kars’taki darbe girişimi! İster istemez güldüm. Gülünce, bu kez Cevat Fehmi Başkut’un ‘Buzlar Çözülmeden’ isimli eserinden sinemaya aktarılan Kemal Sunal’ın ‘Deli Deli Küpeli’ filmi... Ne alaka, diyebilirsiniz. Bilmiyorum, geldi işte!

•••

İnşallah iddianamede böyle sululuklar yoktur. Evet, sık sık teldeki iki kuşa işaret ediyoruz bu gazeteden... “İşte derin devlet!” diye önümüze sunulanların giderek bir dezenformasyona dönüştüğüne dikkat çekip gerçekte derin devletin kamufle edildiğine dair kuşkularımızı dillendiriyoruz. Ama bu, elbette eldeki kuştan vazgeçtiğimiz anlamına gelmiyor. Basına yansıyan fantastik iddialar ölçüsünde olmasa bile, halen kodeste olanların birçoğunun ciddi komplolar peşinde olduğu, hatta bunlardan bazılarının çok can yaktığı aşikâr. Ama iddianame gerçekten anlatıldığı gibiyse ve daha önemlisi bu iddiaların muhatapları isimlerini bildiğimiz şahıslardan ibaretse, eldeki kuş da bir fars eşliğinde uçup gidecek demektir.