Bizimkiler
1 Mayıs uzun süredir solun "aile fotoğrafı" çektirdiği bir alana dönüşüyor. Artık kim olduklarını, ne savundukların
İşçilerin "AB mikrobu" bulaştıracağı korkusuyla miting alanına girmeyip, kendini bütün soldan ve sendikalardan ayırdığını zanneden "Türkiye Komünist Partisi"; uzun süredir milliyetçi bir rotada ilerleyerek kendini bütün soldan ayırmış olmasına karşın miting alanında yer alan "İşçi Partisi", Birgün'ün talihsiz bir şekilde sanki 1 Mayıs'ta sadece onlar varmış gibi birinci sayfadan resimlerini bastığı ÖDP; binlerce insanı sapsarı pankartlarının altında toplayan DEHAP; sonra diğerleri EMEP, SDP gibi partiler; DÖÇ, Atılım, Partizan gibi sol fraksiyonlar� Kalabalıkların ellerinde yükselen pankartlarda birbirine karışan Deniz Baykal, Stalin ve Apo posterleri� Solun bütününün katıldığı bir gösteride "onur kürsüsünü" en çok hak eden yitirdiğimiz insanların fotoğraflarını taşıyan 78'liler; devrimci bir kuşağı "ulusalcı bir solun" ideolojisine kurban eden 68'liler ve bu iki kuşağın çocukları sayılabilecek üniversite öğrencileri; varoşlardan kopup gelmiş gencecik insanlar� 12 Eylül öncesinde pek alışılmamış olan görüntüleriyle anarşistler, feministler, eşcinseller, çevreciler bir renk cümbüşü içinde bu "aile fotoğrafına" 1 Mayıs vesilesiyle dahil oluyorlar� AB'ye evetçiler, hayırcılar; Trabzon'daki linç girişimini "halkın haklı tepkisi" olarak görenlerle; linç girişiminden kurtulanlar; Kürtlerin bu ülkeyi bölmesinden tedirgin olanlarla; uzun kortejler oluşturan Kürtler; militer-baskıcı bir sosyalizmi kurtuluş olarak görenlerle; özgürlükçü bir sosyalizm anlayışını savunanlar; zaman tünelinden fırlamış gibi aşılamayan bir tarihe saplanmış kalanlarla, isim değiştirmeyi yenilenme sananlar aynı alanda toplanıyorlar.
Türkiye çapındaki yaygınlığıyla; Ankara, İstanbul, İzmir gibi büyük kentlerde toplanan kalabalıklarıyla; DİSK'in rengarenk pankartlarıyla, provokasyon ortamına karşın "olaysız" geçmesiyle herkesin "iyi oldu" dediği bir gösteriydi 2005 1 Mayıs'ı� Peki ama; bu bölük pörçük yapısıyla; herkesin kendini tek doğru olarak görüp diğerlerini "sapma" olarak değerlendirdiği zihniyet dünyasıyla; toplumun temel problemleri karşısında tek bir çözüm üretemeyerek içine kapanmasıyla, sol gerçek bir muhalefet hareketi ortaya çıkartabilir mi? Artık değiştirilemez bir "ritüele" dönüşen kitle gösterileriyle; bu toplumu değiştirme iddiasını bir kenara bırakarak; iç rekabeti başlıca varlık nedeni haline dönüştüren yapısıyla; ideolojik parçalanmışlığıyla sol daha ne kadar yol alabilir? Pankartların boyları, renkleri, yazıları üstüne düşünmek kadar, bütün bunlar üzerine de düşünmek gerekmiyor mu?