1 Mayıs uzun süredir solun "aile fotoğrafı" çektirdiği bir alana dönüşüyor. Artık kim olduklarını, ne savundukların

1 Mayıs uzun süredir solun "aile fotoğrafı" çektirdiği bir alana dönüşüyor. Artık kim olduklarını, ne savunduklarını en uzman kişilerin bile anlamakta güçlük çektiği onlarca örgüt, dernek, platform vb. ardı ardına dizilip; sıkça kendini diğerlerinden ayırmak için "alamet-i farika" haline gelmiş sloganlarını durmaksızın tekrar ederek, bu büyük gösteriye dahil oluyorlar. Bazen koskocaman pankartların arkasına gizlenen 30-40 kişilik topluluklar; bazen 80 öncesinde görkemli kalabalıklar toplamış olan fraksiyonların ismi var cismi yok "tekrarcıları". Aralarında ne tür bir "ideolojik" ortaklık kurulduğu son derece belirsiz genel olarak "solcu" olduğu söylenen onbinlerce insan� Bizimkiler�

İşçilerin "AB mikrobu" bulaştıracağı korkusuyla miting alanına girmeyip, kendini bütün soldan ve sendikalardan ayırdığını zanneden "Türkiye Komünist Partisi"; uzun süredir milliyetçi bir rotada ilerleyerek kendini bütün soldan ayırmış olmasına karşın miting alanında yer alan "İşçi Partisi", Birgün'ün talihsiz bir şekilde sanki 1 Mayıs'ta sadece onlar varmış gibi birinci sayfadan resimlerini bastığı ÖDP; binlerce insanı sapsarı pankartlarının altında toplayan DEHAP; sonra diğerleri EMEP, SDP gibi partiler; DÖÇ, Atılım, Partizan gibi sol fraksiyonlar� Kalabalıkların ellerinde yükselen pankartlarda birbirine karışan Deniz Baykal, Stalin ve Apo posterleri� Solun bütününün katıldığı bir gösteride "onur kürsüsünü" en çok hak eden yitirdiğimiz insanların fotoğraflarını taşıyan 78'liler; devrimci bir kuşağı "ulusalcı bir solun" ideolojisine kurban eden 68'liler ve bu iki kuşağın çocukları sayılabilecek üniversite öğrencileri; varoşlardan kopup gelmiş gencecik insanlar� 12 Eylül öncesinde pek alışılmamış olan görüntüleriyle anarşistler, feministler, eşcinseller, çevreciler bir renk cümbüşü içinde bu "aile fotoğrafına" 1 Mayıs vesilesiyle dahil oluyorlar� AB'ye evetçiler, hayırcılar; Trabzon'daki linç girişimini "halkın haklı tepkisi" olarak görenlerle; linç girişiminden kurtulanlar; Kürtlerin bu ülkeyi bölmesinden tedirgin olanlarla; uzun kortejler oluşturan Kürtler; militer-baskıcı bir sosyalizmi kurtuluş olarak görenlerle; özgürlükçü bir sosyalizm anlayışını savunanlar; zaman tünelinden fırlamış gibi aşılamayan bir tarihe saplanmış kalanlarla, isim değiştirmeyi yenilenme sananlar aynı alanda toplanıyorlar.

Türkiye çapındaki yaygınlığıyla; Ankara, İstanbul, İzmir gibi büyük kentlerde toplanan kalabalıklarıyla; DİSK'in rengarenk pankartlarıyla, provokasyon ortamına karşın "olaysız" geçmesiyle herkesin "iyi oldu" dediği bir gösteriydi 2005 1 Mayıs'ı� Peki ama; bu bölük pörçük yapısıyla; herkesin kendini tek doğru olarak görüp diğerlerini "sapma" olarak değerlendirdiği zihniyet dünyasıyla; toplumun temel problemleri karşısında tek bir çözüm üretemeyerek içine kapanmasıyla, sol gerçek bir muhalefet hareketi ortaya çıkartabilir mi? Artık değiştirilemez bir "ritüele" dönüşen kitle gösterileriyle; bu toplumu değiştirme iddiasını bir kenara bırakarak; iç rekabeti başlıca varlık nedeni haline dönüştüren yapısıyla; ideolojik parçalanmışlığıyla sol daha ne kadar yol alabilir? Pankartların boyları, renkleri, yazıları üstüne düşünmek kadar, bütün bunlar üzerine de düşünmek gerekmiyor mu?