Bugün Türk sosyalistlerinin “rant” konusuna yaklaşımlarını eleştiren bir yazı yazacaktım ama onu sonraya bırakmaya karar...

Bugün Türk sosyalistlerinin “rant” konusuna yaklaşımlarını eleştiren bir yazı yazacaktım ama onu sonraya bırakmaya karar verdim. Taraf gazetesinin pazartesi günkü sayısında Süleyman Yaşar’ın Modern Makroekonomi konusunda yazdığı yazıyı ele almaya karar verdim.
Yaşar’dan öğrendiğime göre The Economist dergisi son sayısını Modern Makroekonominin son kriz konusundaki başarısızlığına ve bunun nedenlerine ayırmış. Yine Yaşar’ın anlattıklarından çıkardığım sonuç bu başarısızlığın modern makroekonominin finans kesiminde olup bitenleri doğru kavrayamamasından ve krize çözüm önerileri geliştirememesinden kaynaklanıyor.
Birincisi, çuvallayan sadece modern makroekonomi değildir. Modern makroekonominin başarısızlığından söz etmek daha önceki makroekonominin başarılı olduğunu kabul etmek anlamına geliyor ki külliyen yanlıştır. Ne modern makroekonomi ne modern olmayan makroekonomi ve ne de mikroekonomi, kısacası Burjuva ekonomisi denen şey hiçbirşeyi hiçbir zaman açıklayamamış ve öngörememiştir.
İkincisi, başarısızlığın finans kesiminde olup bitenlerin açıklanamaması ve öngörülememesinden kaynaklandığı söyleniyor. Tam tersine, başarısızlığın temel nedeni üretim kesiminde olup bitenlerin doğru açıklamasının yapılamamasından ileri geliyor. Modern makroekonomiyi kullanarak ve finans kesimindeki gelişmelere bakarak kriz ihtimalinden söz eden, bunun altını çizen birçok yazı okudum. Sorun bunun üretim kesimiyle diyalektik ilişkisini görememekten kaynaklanıyor.
Kısaca durum şudur: Burjuva iktisadına göre kapitalist firmalar üretimi talebe göre yaparlar. Temel anlayış budur ve gerisini bunun üzerine kurarlar. Zaten amacı kâr maksimizasyonu olan firmaların böyle yapması da çok doğal değil mi ? Ama kazın ayağı öyle değil işte. Gerçeğin bu olmadığını anlamak çok kolay zaten. Çünkü firmalar talebe göre üretim yapsalardı bu kadar krizi açıklamak da çok zor olurdu. İşte o yüzden açıklamakta zorlanıyorlar zaten. Üretim kesiminde işlerin iyi gittiğini, ama finans kesiminde sıkıntı çıktığını düşünür ve bunun üzerinden çözüm geliştirmeye kalkarsanız devamlı duvara çarparsınız. Burjuva iktisadının başına gelen de hep budur zaten. Üretim kesimine dair tek algılayabildikleri  sorun eksik tüketimdir. Oysa bunun teorik olarak sadece bir sonuç olduğu, sorunun kökü olmadığı defalarca gösterilmiştir. Asıl sorun aşırıüretim, kârların azalması eğilimi ve orantısızlıklardır. Bunlar Marksist bilimciler tarafından 150 yıldır söylenmektedir. Ne var ki Burjuva iktisadı kulağını tıkmaya devam etmektedir. Aşırıüretim, kârların azalması eğilimi ve orantısızlıklar kullanılarak krizler açıklanabilmektedir. Buna rağmen üç maymunu oynuyorlar. Neden ? Çünkü bunları kabul ettikleri andan itibaren kapitalist üretim tarzının sürekli kriz ürettiğini kabul etmek zorunda kalacaklardır ve Burjuva iktisadının bunu kabul etmesi kendi yıkımını kabul etmesi anlamına gelir.
Kapitalist üretim tarzının sürekli kriz ürettiğini kabul ettiğiniz anda da bu üretim tarzının kendisinin değiştirilmesi gereği birinci gündem maddesi haline gelir.
Burjuva iktisadının araçlarıyla hiçbir krize da çözüm getirilememiştir zaten. The Economist dergisinin sorusu ise “iktisatçılarımız bu sefer neden çuvalladılar acaba”  anlamına geliyor. Yani daha önce çuvallamamışlar. Kısacası  1930 krizinin çözümünde başarılı olmuşlar. Burada ima edilen 1930 krizinin Keynesçi araçlarla aşıldığıdır. Bu da külliyen yanlıştır. 1930 krizini “çözen” ikinci Dünya Savaşı’dır. Böyle olduğu da birçok çalışmada gösterilmiştir.