Adada çözümün yolu Türk ve Yunan temsilcilerle adanın sahiplerinin bir araya gelerek dörtlü görüşmelerde adada bir arada yaşamın sihirli formülünü bulmalarından geçiyor…

Adada çözümün yolu Türk ve Yunan temsilcilerle adanın sahiplerinin bir araya gelerek dörtlü görüşmelerde adada bir arada yaşamın sihirli formülünü bulmalarından geçiyor…

 

Ramazan Bayramı dolayısıyla verilen 9 günlük tatil çok iyi oldu. Aralık’ta da 7 günlük bir Kurban Bayramı tatilini düşününce bu yıl güzel geçeceğe benziyor. Şehri-i İstanbul’un havaalanından, KTHY’na ait bir Boeing 737 ile Ercan havaalanına indiğimizde başlayacak Kuzey Kıbrıs Cumhuriyeti tatili ilk değildi elbette. Biz; sevdiği yerlere birkaç kez gitme alışkanlığı olanlardanız. Ailece sohbet ederek yolculuk yapmak da bayramların kardeşlik, barış ve dayanışma ruhuna çok uyuyor. Bayramları sadece bir tatil olgusu olarak algılamamak, “nereden geldik, nereye gidiyoruz” sorusunun da içini doldurmak anlamında derinlikli buluyorum. 

Kıbrıs’a 2006 yılında geldiğimde, Güney Kıbrıs Cumhuriyeti ile Lefkoşa Lokmacı Kapısındaki mavi bir geçiş köprüsü, ileriye dönük kurulabilecek bir dostluk köprüsü gibi duruyordu. Ardından bu köprünün de kaldırılıp sınırın serbest geçişlere açılmasıyla umutlar yeşermişti. Güney Kıbrıs tarafından Kuzey Kıbrıs’a ya da tam tersi geçişler televizyon ekranlarına da yansımaya başlamıştı. Özellikle yeni lider Hristofyas ile Talat’ın, söylemleriyle aynı dili konuşan insanlar olarak yorumlanması adadaki çözüm arayışlarını somutlaştırıyordu.

Ancak barışın ve dostluğun hatırlanacağı bu bayram gününde, Adada ne bir bayram kutlaması ne de barışa dönük bir mesaj gelmedi Rum tarafından Türk tarafına. Rum Televizyon Kanalı Mega TV’de pembe dizilerden başka Hristofyas’ın ve tanklarının görüntüleri dönüyordu gün boyu sadece.

Kıbrıs tarihte de savaşlara ev sahipliği yapmış. Hatta düşman saldırılarından ya da doğal afetlerden  kaçanlar için de sığınak olmuş diyebiliriz. Kıbrıs’ın ilk sakinleri; Anadolu, Suriye ve Filistin’den MÖ 7000-6500 yıllarında göç eden insanlar olmuş. Kıbrıs ise adını, Tunç Çağı’ndan başlayarak işletilen zengin bakır yataklarından almış. Coğrafi konumu ve zeytin, tahıl, üzüm gibi doğal zenginlikleri Kıbrıs’ı önemli bir ticaret merkezi haline getirmiş. Bu özellikleri ile pek çok eski uygarlık adayı ele geçirmek için savaş vermiş. Bu uygarlıkların her biri de geride eşsiz kültür mirasları bırakmış. Kıbrıs tarihinin kronolojik takvimine göre MÖ 1450-700 arası Mısır Egemenliği’nde kalan ada, sırasıyla;, Asur Egemenliği, Pers Egemenliği, Eski Yunan Egemenliği, Ptolemik Krallığı Egemenliği, Roma Egemenliği, Bizans Egemenliği, İngiliz Egemenliği, Lüzinyan Egemenliği, Venedik Egemenliği, Osmanlı Egemenliği, ve İngiliz Egemenliği’nde sahne rolü üstlenmiş. 1974 yılında Kıbrıs Barış Harekatı ile adadaki Otonom Kıbrıs Türk Yönetimi Federe Devleti, Rum tarafından bağımsız olarak 1983 yılının 15 Kasım’ında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti adını alarak varlığını sürdürmüş.

Kıbrıs sorununun çözümüyle ilgili müzakerelerde en büyük sorun, Kıbrıslı Rumların Kıbrıslı Türklerin siyasi eşitliğini tanımakta isteksizliği olarak gözüküyor. Bu düğüm aşılır mı bilinmez ancak geçen hafta Kuzey Kıbrıs’tan gelen bir geminin Suriyeli kaptanını tutuklayarak Rum tarafının izolasyon uygulamalarını sürdürmesi ikiyüzlülükten başka bir şey değildir. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinin BM Barış Planının Rumlar tarafından reddedilmesinden sonra yeni yaptırımlarda bulunması artık kaçınılmazdır. Son olarak Kuzey Kıbrıslı Parlamenterlerin ve yerel yönetim temsilcilerinin artık Avrupa  Konseyi toplantılarına katılıyor olması bu anlamda iyi bir gelişme olmuştur.

Müzakerelerde başında beri yapıcı bir tutum sergileyen KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın adadaki Türklerin geleceği ile ilgili verdiği mesaj ise çok çarpıcıydı. Talat “ Türkiye olmasaydı, Kıbrıs’ta Kıbrıslı Türk kalmazdı” diyerek bugüne kadar sürdürdüğü yapıcı tutuma tatlı sert bir ivme kazandırmış oluyordu. Rum tarafının Kıbrıslı Türklerin uluslararası alanda kültür eğitim ve sporla ilgili ilişkileri ve gençlik değişim programlarını engellemesi, Kuzeydeki limanlardan AB üyesi ülkelerle doğrudan ticaret yasağı getirmesi adanın yeniden birleştirilmesi isteğinde bulunan Rum tarafının belirgin çelişkileri olarak göze batıyor.

1997 yılından beri tatillerimi geçirdiğim Kuzey Kıbrıs’ta bu müzakerelerden de sonuç çıkmazsa artık çözümsüzlüğü çözüm olarak gören karşı tarafın tutumu yüzünden görüşmelere uzun süre ara verilir diye düşünüyorum. Adada çözümün yolu Türk ve Yunan temsilcilerle adanın sahipleri ile bir araya gelerek dörtlü görüşmelerde adada bir arada yaşamın sihirli formülünü bulmalarından geçiyor. Ya da adanın gerçek sahipleri olan 2 devletin bir arada yaşamayı sağlayacak özgürlükçü ve eşitlikçi tek devlet formülünü benimsemeleri olacaktır. AB nin ya da BM nin turizm cenneti bu adada çözümden yana katkı sağlayacağı düşüncesinde değilim. En iyi çözüm biraz cesaret, biraz risk belki ama Güney tarafının snop tavırlarından herkes bıkmış durumda.

Küçük bir hatırlatma: Türkiye’den bazı gazeteler adaya 1 gün gecikmeli olarak gelse de, Birgün’ü düzenli olarak her sabah Gazimağusa’daki Eko Market’ten satın alabilmek çok güzeldi.