Türkiye’nin kalkınmaya ihtiyacı var, bu hep böyle oldu. Ner var ki kalkınma kelimesi tedavülden kalktı. Neden acaba ? Bunun...

Türkiye’nin kalkınmaya ihtiyacı var, bu hep böyle oldu. Ner var ki kalkınma kelimesi tedavülden kalktı. Neden acaba ? Bunun birinci nedeni neoliberal küreselleşmedir. Bunun teorisyenlerine göre kalkınma yoktur, büyüme vardır. Bu şu anlama gelir: Bütün dünya serbest piyasa ekonomisi olacak. Kalkınma ise buna aykırı bir anlam taşır. Gelişmekte olan ülkelerin serbest piyasa ekonomisi ile kalkınamayacağını, devlet müdahalesi gerektiğini ima eder. Bu tabii ki bu ekonomilerin serbest piyasa düzenine geçmesi yönündeki devlet müdahaleleri anlamına gelmez, tersine serbest piyasa düzenine müdahale anlamına gelir. ?imdilerde serbest piyasa ideolojisi egemen olduğundan kalkınma söylemi rafa kalktı.
‹kinci neden entelektüeller arasında kalkınma kavramının demode olmasıdır. Bunun başlıca nedeni ise SSCB modelinin çökmesi ve yerine bir alternatifin şimdiye kadar gelememiş olmasıdır. Burada egemenlerin serbest piyasa ideolojisini bayrak yapmalarının, demokrasi ve insan haklarına sahip çıkar görünmelerinin de etkisi tabii vardır ama esas neden SSCB modelinin çökmesi, neoliberal küreselleşme altında sosyalist bir alternatifin ortaya çıkamamasıdır. Hal böyle olunca kalkınma kavramı zaten kendiliğinden gündemden düşer. Çünkü o ulusal düzeyde ekonomiye devlet müdahalesi anlamına gelir.
Bu koşullar altında Türkiye’de sosyal demokratlarla sosyalistlerin bir araya gelmesi neyi ifade eder ? Bu birlikteliğin bir anlam ifade etmesi için Türkiye’nin kalkınma sorunu hakkında bir fikir, bir öneri ortaya koyması gerekir. Çünkü eğer serbest piyasa ekonomisi ama daha fazla demokrasi, daha fazla hukuk filan diyeceklerse onu söylemekte olanlar var, onlara, yani liberallere katılsınlar. Eğer sosyalizm diyeceklerse bunun ne anlama geldiğini ve nasıl yapacaklarını da açıklamalıdırlar. Eğer ikisinden başka bir şey diyorlarsa onu açıklamalıdırlar. Burada açıklamaları gereken de kalkınma veya büyüme konusundaki fikirleridir, kısacası pastanın nasıl büyütüleceği konusunda ne diyorlar, esas konu budur. Bölüşümcülük yani sosyal adalet veya daha iyi gelir dağılımı diyeceklerse hiçbir şey söylememiş olurlar. Öyle bir sorun olduğunu herkes biliyor, önemli olan nasıl çözüleceğidir ve bu geliri yeniden bölüştüreceğiz demekle olmaz. Çoğu insan gelir dağılımı bozuksa zenginden fakire veririz ve hallederiz sanıyor. Böyle bir şey yok. Gelir dağılımı bir sonuçtur. Sınıf mücadelesinin bir sonucudur ama özellikle bizim gibi ülkelerde daha ziyade teknolojik gelişmenin sonucudur, kolektif emek verimliliğindeki artışın sonucudur.
Eğer işçilerin ve diğer küreselleşme mağduru kesimlerin mücadele kanallarını açacağız diyorlarsa tek başına bu da olmaz. Pastanın büyümesi Türkiye’nin esas meselesidir. Dahası ve belki de asıl önemlisi neoliberal küreselleşme koşullarında Türkiye’nin öyle bir yeri var ki ücretlerin ve maaşların reel olarak artma sürecine girmesi üretim artışını baltalayabilir. Bundan hiç hoşlanmayabilirsiniz ama böyle.
Sosyal demokratlarla sosyalistler Kürt sorununa, Ermenilerden özür dileme sorununa, siyasal ‹slam sorununa, Alevi sorununa, töre sorununa vb.  soldan çözüm amacıyla yola çıkıyor olabilirler. Orada da toplumsal uzlaşmayı nasıl sağlayacaklarını bilmek isteriz. Orhan Miroğlu’nun Kürt sorunu barışçı çözümü MHP’yi dışlayarak olmaz sözünü hatırlatalım ve ben bunu doğru buluyorum. Dolayısıyla orada da bilinen klişeleri tekrarlamanın ötesinde bir teklif geliştirmiş olmaları beklenir. Bununla birlikte bu yazıda asıl üzerinde durmak istediğim kalkınma meselesi idi. Bu konuda söyleyecek bir sözleri yoksa bir araya gelmelerinin de bir anlamı yoktur.