Gazetecilik ile gastecilik arasındaki ayrım benim için çok netleşti artık. Gazeteci gördüğünü

Gazetecilik ile gastecilik arasındaki ayrım benim için çok netleşti artık.
Gazeteci gördüğünü tarafsız biçimde okuyucuya aktarabilen bağımsız yazara deniyor.
Gasteci ise maaşlı personele.
Bir de benim gibi bu iki gruba da girmeyen ve kendisini gazetede yazı yazan yazar-okur olarak görenler var.
Gazetecilere bir diyeceğim yok.
Bu konuyu merak edenler Doğan Tılıç’ın kitabını okuyup yılların tecrübesinden olanı biteni öğrenebilir.
Gastecilik istesek de istemesek de hepimizin öğrendiği bir yaşam biçimi.
Sinsi ve hızlı bir yükselişi var.
Düşüşü de öyle ama hissetmek mümkün değil.
Kendi uzmanlık alanımı daha yakından izliyorum haliyle.
Çevre, ekoloji, biyoçeşitlilik gazetelerin mecburen ilgilendiği konular.
Halk bilmek istiyor.
Madenleri, hidroelektrik santrallarını, GDO’ları, tarım ilaçlarını, hormonları, hayvan haklarını bilmek istiyor.
Çevre gasteciliği diye bir dal yok aslında.
Türkiye basınında özelleşmiş bir muhabirlik anlayışından da söz etmek çok gerçekçi bir yaklaşım olmaz.
Eğer öyle olsaydı,
Hayali bitkiler ile şifa dağıtan maskaraları mucize niyetine okumaz, seyretmezdik.
Eğer öyle olsaydı,
Biliminsanlarını şaşkına çeviren yeni bilmem ne cinsi hayvan bulundu gibi saçmalıkları görmezdik.
SÖZDE ÇEVRE HABERLERİ
Tüm bu haberleri genellikle görevlendirilmiş ve yer doldurmak zorunda kalan muhabirler hazırlıyor.
Genç, maaşlı muhabir çocuklar en çok üzüldüklerim.
Örneğin Sabah gastesinde 4 Nisan günü okuduğum sözde çevre haberi.
Zavallı çocuğa demişler ki;
Aman gözüm Siirt’teki baraj inşaatını haber yap.
Ama firmayı kızdırma.
Zavallıcık yazmış;
Siirt’te 401 megavatlık hidroelektrik santralı için inceleme yapan Norveçli firma tam 15 biliminsanı ile 6 aydır bölgede çalışma yapıyormuş. Barajın bölgedeki nemi artırıp fıstık üretimini etkileyip etkilemeyeceği bile araştırılıyormuş.
“Bile” araştırılıyormuş.
Yani her şey öylesine kontrol altındaymış.
Yani her şey tıkır tıkırmış.
Çocukcağız söylediği şeye kendi de inanmadığı için haberini güçlendirmek adına bir de kutucuk eklemiş sayfaya...
“Elektrik fiyatı ucuzlar”.
Yani diyor ki:
Ey yurttaş! Ben de biliyorum 6 ayda biyoçeşitlilik çalışması yapılamayacağını, ben de biliyorum fıstığın tarih olacağını, ben de biliyorum göz göre göre yağmalandığımızı ama işte elektrik üretmemiz lazımmış, hem benim için de ekmek parası. Ben nasıl aksini yazarım? İşimden olurum, mesleğimde yükselemem, ailem, çoluk çocuğum aç kalır.
Öyle olmasına öyle değerli gasteci ama,
Aynı çoluk çocuğun büyüyüp adam olduğunda,
Baba ya da anne, tüm bunlar olup biterken, sen gastecilik mi yaptın yoksa gazetecilik mi dediğinde bir cevabın olsa iyi olur.