Başbakan Erdoğan bu hafta grup konuşmasında, daha önce de sık sık dile getirdiği “Biz bu milletin emanetçisiyiz” sözlerini tekrarladı

Başbakan Erdoğan bu hafta grup konuşmasında, daha önce de sık sık dile getirdiği “Biz bu milletin emanetçisiyiz” sözlerini tekrarladı. Demagojisini daha dramatik bir üslupla süslemeyi ihmal etmeden: “Biz, tüyü bitmemiş yetimin emanetçisiyiz.”
Kime söylüyor? Başbakan’a göre “yan gelip yatan, avantadan para alan” Tekel işçilerine... Fabrikalarını yok pahasına satıp işsiz bıraktığı işçilere...
Gelin Başbakan Erdoğan’ın “tüyü bitmemiş yetimin parasına nasıl sahip çıktığını”, Necati Doğru’nun Vatan gazetesinde bir süredir ısrarla dile getirdiği hakikatler etrafında bir kere daha hatırlayalım...
•••
AKP hükümeti Tekel’i üçe bölüp alkollü içkiler bölümünü 292 milyon dolara Limak-Nurol-Özaltın-Tütsab Girişim Grubu’na sattı mı? Sattı. Bu grup üç yıl sonra şirketi 950 milyon dolara Amerikan Texas Pacific Group’a sattı mı? Sattı.
Sizin zarar ediyor dediğiniz bu şirketler her ne hikmetse yok pahasına özel sektöre devredildiğinde kıymete biniyorlar, öyle mi? Ya da özel sektör kuş konduruyor! Ya da özelleştirme adı altında kamu malları, yani “tüyü bitmemiş yetimin parası” yağmalanıyor. Hangisi?
Dahası... Alkollü içecekler bölümünün yaklaşık 250 milyon dolarlık borcu, devirden bir hafta önce silinip Tekel Genel Müdürlüğü’nün hesabına aktarıldı mı? Aktarıldı. Yüksek Denetleme Kurulu, bu işlemin kanuna aykırı olduğunu tespit etti mi? Etti.
Ne oldu, yetimin hakkı?
Devam edelim...
Tekel’in 5 sigara fabrikası (Adana, Malatya, Tokat, Bitlis, Samsun) arsalarıyla birlikte 1 milyar 720 milyon dolara, yani sadece Samsun fabrikasının 4 yıllık kârına karşılık satıldı mı? Satıldı.
Üstelik bu sigara fabrikaları satılırken; değeri yaklaşık 125 milyon dolar olan 25 bin ton işlenmiş tütün bedelsiz olarak alıcıya devredildi mi? Devredildi.
Yetim hakkının emanetçisi Başbakan’ın hükümeti, A grad tütünü üreticiden kilosu 2.5-3 dolara alıp 50 cent işleme masrafının ardından 7 dolara satarken, özelleştirme süreciyle birlikte aynı tütünü kendi fabrikalarında işlemek yerine 1 dolara tüccara satmaya başladı. Yani Tekel’in kârı, 30 tane tüccara devredildi mi? Devredildi.
Tüyü bitmemiş yetim hakkına sahip çıktığını en son söyleyecek kişi kim, diye sormaya gerek var mı?
•••
Gelelim, Başbakan’ın aynı grup konuşmasındaki bir başka iddiaya: “Tekel işçilerinin eylemi yasadışıdır!”
Aziz Çelik’in 26 Kasım 2009 tarihli ‘Hükümete-Bürokrasiye Grev Eğitimi Şart’ başlıklı yazısını hatırlatalım:
“Sayın Başbakan, sizin hükümetiniz döneminde değiştirilen Anayasanın 90. maddesinin son fıkrasına göre usulüne göre onaylanmış uluslararası insan hakları sözleşmeleri kanun hükmündedir. Bu sözleşme ve antlaşmalar ile iç hukuk arasında uyumsuzluk söz konusu olursa uluslararası sözleşmeler uygulanır.
“Sayın Başbakan, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi (İHAS) Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 87 ve 98 sayılı sözleşmeleri ve BM İkiz Sözleşmeleri TBMM tarafından onaylanmış sözleşmelerdir ve bu sözleşmeler kamu çalışanların toplu sözleşme ve grev hakkını güvence altına almıştır. Bu sözleşmelerin hükümleri 657’den de 4688’den de üstündür. (...)
“İHAM kararlarına göre kamu görevlilerinin hak aramak amacıyla barışçı biçimde işi bırakması ve toplu eylem yapması İHAS’ın güvencesi hakkındadır. İHAS Türkiye’nin onayladığı bir sözleşmedir ve İHAM kararları bağlayıcıdır. Kamu çalışanın eylemi hukuksuzdur diyen hukuksuzluk yapmış olur.”
Kısacası, Başbakan açıkça ve ısrarla hukuksuzluk yapıyor.
Peki neden? Başbakan neden bu kadar öfkeleniyor, eskisinden daha sık bağırıp çağırıyor, sağa sola tehdit yağdırıyor?
Her fırsatta garip-gurebanın hakkını hukukunu ağzına sakız eden AKP’nin, aslında sermayenin neoliberal saldırganlığının en merhametsiz uygulayıcısı olduğu artık daha çok farkedildiği için.