Zülfü Livaneli ile yıllar önceden tanışırım. Kültürel ekinimize yaptığı katkıların herbirini sevgiyle paylaşır ve biz de o şekilde umutlanırız.

Zülfü Livaneli ile yıllar önceden tanışırım. Kültürel ekinimize yaptığı katkıların herbirini sevgiyle paylaşır ve biz de o şekilde umutlanırız. Yazdığı edebiyat ürünleri, farklı müzik çalışmaları ve sinema sanatına katkıları gerçekten yadsınamaz. Ancak son dönemde medyanın tetiklemesiyle çok saygı duyulan ve sevilen pek çok aydınımız zor anlar yaşamakta. Livaneli son filmi 'Veda' ile ilgili olarak geçen hafta NTV'de 'Haber Merkezi Haftasonu' programına telefonla bağlanmıştı. Tam o esnada sunucunun "film hakkındaki eleştirilere ne diyorsunuz" sorusuna da filmin üreticisi olarak sinirlendi ve doğal olarak canı da sıkıldı. Bu tatsızlığın üzerinden bir zaman geçse de Zülfü Livaneli, bu kez de CNN TÜRK'te Saba Tümer'in konuğuydu. Ve o programdayken de sözünü sakınmadı ve NTV'ye şöyle çıkıştı: "Az önce NTV'de Mirgün Cabas ve Hakkı Devrim'in programında Veda filmimin kötü bir film olduğunu söylediler. Yalan söylüyorlar" Livaneli bu çıkışıyla bir nevi medyanın malzemesi olmayacağının sinyalini verdi seyircilere ve ilgili alıcılara. Yeri gelmişken bir filmin eleştirisinin kötü ya da iyi olarak yapılmasını da dekadan bulduğumu belirtmek isterim.
Daha önce Can Dündar da benzer eleştirilere maruz kalmıştı. Ve bu tatsız durumu bir köşe yazımda sizlerle paylaşmıştım. Görsel medyada yer alanlar olarak, filmlerin kritikleri yapılırken medyanın gücünü gözardı etmememiz gerektiği kanaatindeyim. Ancak bu gücü, sunuculuğunu yaptığınız bir tv programında bireysel olarak kullanırken, adeta kitlesel bir imha planı da yapıyor olabileceğinizi yani bir linç kültürünü pompalıyor olabileceğinizi unutmamanız gerekir diye düşünmekteyim. O nedenle topluma mal olmuş bir aydın kişiye yada onun yapıtına bu kadar kolay eleştiri getirmek son dönemde moda olsa da, bunun devam etmemesini son bulmasını dilerim.
Madem sinema son dönemde en popüler kültürel alanımız hatta herkes Türk Sineması'nın başarısını konuşuyor öyleyse sinema ile devam edelim. Biliyorsunuz yıllardır Uluslararası İstanbul Film Festivali'nin ana mekânı olan Emek Sineması bir süre önce kapatıldı. Restore edilecek deniyor ama bu sene kapalı demektir. Yine festival mekânlarından Beyoğlu Sineması ise can çekişiyor. Bu yıl salonlarını festivale açan Sinepop'un ise zor günler yaşadığı ifade ediliyor. Festival mekânı olmasa da Beyoğlu'nun önemli sinemalarından birisi olan Alkazar ise bu ay başında kapılarına kilit vurmuştu. Hal böyle olunca yıllardır İstiklal caddesinde festival zamanı oluşan düzeyli seyirci yoğunluğu korkarım artık göze çarpmayacak. Festivalin yaşamsallığı adına önemli bir itici güç olan salonlar ise nostaljik tramvay gibi caddenin ortasından geçip gidiverecek gibi görünüyor.
Festival demişken; İstanbul Kültür Sanat Vakfı'nın (İKSV) 29. kez düzenleyeceği ve dünyanın dört bir yanından onlarca filmin izleyiciyle buluşacağı Uluslararası İstanbul Film Festivali'nin Ulusal Yarışma bölümünde Kürt Yönetmen Miraz Bêzar'in bir JİTEM cinayetini konu alan 'Min Dît' isimli filmi de Altın Lale Ödülü için yarışacak. 'Min Dît' şimdiden yarışma bölümünün en iddialı filmleri arasında gösteriliyor.
Yeri gelmişken, sinema sanatı ile ilgilenenlere de bir duyuruda bulunalım. İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi Medya ve İletişim Sistemleri ile Televizyon Gazeteciliği ve Programcılığı bölümlerinin İstanbul Bilgi Üniversitesi Araştırma Fonu desteğiyle çektiği filmlerde; Akdeniz'de yok olan türlere, kirlenmeye ve küresel ısınmaya dikkat çekilmeye çalışılıyor. 'Akdeniz Ağlıyor' kampanyasındaki filmlerin ve görsellerin yayın hakları da STK'lara, eğitim kurumlarına, medya kuruluşlarına, ilgili bakanlıklara ve isteyen bireylere ücretsiz olarak dağıtılacakmış. Haberiniz olsun istedim.
Son olarak sinemadan tiyatroya geçiyoruz. 27 Mart Dünya Tiyatro günü ve kutlamalarına sayılı günler kala sevindirici bir haber tiyatrodan geldi. Dövme dondurmasıyla meşhur Kahramanmaraş'ın şimdi de bir Devlet Tiyatrosu oldu. Cuma günü açılan Kahramanmaraş Devlet Tiyatrosu, 472 seyirci kapasitesiyle birbirinden farklı oyunları her hafta sanatseverlerle buluşturmaya devam edecek. Umarız şarkıda söylendiği gibi, şehre yakın zamanda bu kez bir oyun gelir ve iklim de değişir akdeniz olur gülümseriz.