E-postada bu akşam saat tam 18.57’de Beşiktaş İskele Meydanı’nda olmanız isteniyor ve meydandaki bankta verilecek bir broşürde eyleme katılım için yapmanız gerekenlerin yazılı olacağı belirtiliyor...

E-postada bu akşam saat tam 18.57’de Beşiktaş İskele Meydanı’nda olmanız isteniyor ve meydandaki bankta verilecek bir broşürde eyleme katılım için yapmanız gerekenlerin yazılı olacağı belirtiliyor... Saat 18.57’ye 1, 2 dakika kala, meydanın dolacağına garanti veririm. Gerçekten, tam belirtilen saatte etkinliği organize eden bir kız gelip banka oturur ve broşür dağıtmaya başlar. Broşürde eylemin, Barbaros Hayrettin heykelinin altında saat 19.15’te başlayacağı yazılıdır...

 

Salı günü Ankara’da birbirini tanımayan bir grup insan, kendilerine gelen bir e-posta mesajı ile kararlaştırılan bir yerde, belli bir saatte toplanarak, burada aldıkları açıklamalarla tuhaf bir eylem gerçekleştirdiler. ‘Saltanata Son’ platformu üyeleri, Ankara Meşrutiyet Caddesi’ndeki üstgeçitte buluştular. Ve katılımcılar kendilerine verilen, “kısır” denen yemekten yemeye başladılar. “Vatandaşlar üstgeçitleri kullansın, belediye gereksiz üstgeçit yapmasın” dedikten kısa bir süre sonra da dağıldılar. Kısa süren ama dikkat çekici olması nedeniyle etkili bir mesaj olarak algılanan eylem, barış içerisinde ve bir kültürel alışveriş olarak kollektif  bilinçaltımıza işlendi.

İnternette yer alan bir sanat sözlüğü sitesinde bu eylemin ne olduğunu araştırırken de çok şaşırtıcı bir sonuçla karşılaştım: “Flash Mob Türkiye’de ilk olarak Adnan Tönel tarafından 1992 yılı Haziran ayında İstanbul’da Taksim Atatürk Kitaplığı’nda gerçekleştirildi” yazıyordu. Hal böyle olunca haberin tarafı olan kişi olarak, bir açıklama yapmam gerekiyordu. Belki bu aksiyonun yaratıcısı olarak adım geçiyor olabilir, ancak ben bu etkinliği o yıllarda bir ‘happening’ olarak tasarlamıştım, üstelik İstanbul Belediyesi’nin Kültür İşleri Daire Başkanı Hilmi Yavuz’un da izniyle gerçekleştirmişim. Yani gizli değil herkese açık bir çağrı vardı, saati yeri belliydi. Ve katılımın yüksek olması bizi şaşırtmamıştı. ‘Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi’nde de görüleceği üzere o dönemlerde çok ‘happening’ yapıyor olmam ile karıştırılmış olmalı diye altını çizmek istedim. Evet o dönemlerde başlattığımız bu işlerin kültürel endüstri dalında yapılmış etkinlikler olması ve yaptığımız işin de şu sıralarda Avrupa’da moda olması bu konuyu güncel duruma getirmiş oluyor.

Dünya’nın birçok şehrinde ‘Flash Mob’ eylemleri sürmekte, öğrenciden iş adamına, sanatçıdan ev kadınına değişik yaş ve sosyal sınıflardan insanların katıldığı olay için sıfat bulmak zor: Eğlenceli, garip, komik, muhalif, düşündürücü...

Fakat bu eylemleri İstanbul’da kim yapabilir bilmiyorum. Ama şöyle bir e-posta alırsanız, davetli olduğunuzu hissetmeniz için yeterlidir diye düşünmekteyim. Bilgisayarınıza gelen bir e-postayla ‘Flash Mob’ olayının haberini alıyorsunuz.

E-postada bu akşam saat tam 18.57’de (örnek olarak verdim sakın denemeyin!) Beşiktaş İskele Meydanı’nda olmanız isteniyor ve meydandaki bankta verilecek bir broşürde eyleme katılım için yapmanız gerekenlerin yazılı olacağı belirtiliyor. Ayrıca e-postada, bu eylemin çok dakik olduğu, saatini, belirtilen web sitesindeki saate göre ayarlaman gerektiği eklenmiş. Geç kalırım korkusuyla meydana 10 dakika önceden gidenlerden tutun da uzaktan seyredip bir anda katılmayı düşünlere kadar “Acaba bir şaka mı, kimse gelmeyecek mi?” diye düşünüp alana gidenler kadar meraklısının çok olacağı bir ‘buluşma’ kısacası. “Benim burada ne işim var boşver” diyeceklerden ziyade, an’ı yaşamak isteyenlerin tercihi olduğu çok açık. Kimse bu ‘eylem’ için orada olduğunu belli etmiyor olabilir ama sabırla bekleyin. Bir süre sonra meydanda birçok kişinin beklediğini, ancak çekindikleri için banktan uzakta durduklarını fark edeceksiniz. Belki buluşacağınız bankta her şeyden habersiz bir ayakkabı boyacısı da oturuyor olabilir. Aldanmayın sonuna kadar bekleyin.

Saat 18.57’ye 1, 2 dakika kala, meydanın dolacağına garanti veririm. Gerçekten, tam belirtilen saatte etkinliği organize eden bir kız gelip banka oturur ve broşür dağıtmaya başlar. Broşürde eylemin, Barbaros Hayrettin heykelinin altında saat 19.15’te başlayacağı yazılıdır. Broşürü atmayın, çünkü ertesi gün internetten eylemin fotoğraflarına bakmamız için gereken şifre bu broşürde gizli olabilir. Broşürde, ‘eylem’ yerine erken gelenlerin turist gibi etrafa bakınmaları, tam 19.15’te elde cep telefonlarıyla heykelin merdivenlerine doğru çok hızlı şekilde bir dakika yürünmesi istenir. Saat 19.15’e doğru gittikçe kalabalıklaşan meydan, belki güvenliği alarma geçirebilir. Ancak yönergelere göre belirlenen yer ve mekânda 30 saniye kadar heykel şeklinde ya da bayılmış pozisyonda bir anda kendiniz yere bırakarak yatmanızla bile hedeflenen gerçekleşmiş olacaktır. Birbirini tanımayan onlarca kişinin üst üste düşmesiyle meydanda bir kahkaha patlayabilir. Saat tam 19.17’de ayağa kalkıp broşürde belirtilen yöne doğru dönüp alkışlamaya başlarsınız. Ve İstanbul’un ilk ‘Flaş Mob’ eylemi üç dakika içinde sona erer. 200 kadar katılımcı sanki bir şey olmamış gibi bir dahaki flaş mob’da buluşmak üzere geldikleri yönden sessizce meydanı terk ederler.

Sonuç olarak, belki okurlarımızdan bazıları benim 1992 yılında yaptığım işi de merak eder diye onu da hatırlatmadan geçmeyelim. Taksim Atatürk Kitaplığı’nda 100 kişi aynı anda birbirinden habersiz toplanmış ve sessiz durulması gereken bir yer olan kütüphanede o anda dağıtılan bir kitabı aynı anda yüksek sesle okumuştuk.