Sıktı artık bu kriz yazıları diyebilirsiniz… Ama yapacak bir şey yok, daha başındayız üstelik. Tarih yazılıyor. Böyle dönemlerde her gün inanılmaz olaylar olur ve olağanüstülük...

Sıktı artık bu kriz yazıları diyebilirsiniz… Ama yapacak bir şey yok, daha başındayız üstelik. Tarih yazılıyor. Böyle dönemlerde her gün inanılmaz olaylar olur ve olağanüstülük sıradanlaşmaya başlar. Citi grubunun kurtarılması için 300 küsur milyar dolar verilmesi haberi bir sene önce üst manşet olurdu, şimdi birinci sayfalarda ancak yer buluyor.

Kriz şu anda iki koldan ilerliyor. Birincisi bu kurtarmalar. Citi için ödenen parayla birlikte kurtarmalar için yapılan ödemeler 3 trilyon doları aştı, bununla da kalmayacağını herkes biliyor. ABD bu 3 trilyonun finansmanı için Uzakdoğu Asya ülkelerine baktı ama onların da durumu iyi gitmiyor. Bildiğiniz gibi en büyük rezerve sahip olan Çin geçtiğimiz günlerde kendi ekonomisi için 600 milyar dolara yakın bir harcama yapmaya karar verdi. Aslında kendi ihraç ekonomilerinin en büyük pazarı olan ABD’nin toparlanmasını istiyorlar, belki bir şeyler verirler ama bu ABD hükümetinin yaptığı kurtarma harcamalarını kurtarmaz. O zaman tek kaynak kalıyor, o da vergi. Bu vergi için finansal elitin canını acıtacak bir şey yapılacağını kimse beklemiyor. Finansal elit ekonomik olarak önemli darbe yedi ama sınıfsal gücünde azalma olduğuna dair belirtiler yok. Tersine, batırdıkları parayı hükümetten geri alıyorlar ve Obama’nın farklı davranacağına dair bir işaret yok. Öyleyse bunu büyük ölçüde ABD halkı ödeyecek ama durumu bu da kurtarmaz çünkü tüketim harcamalarını kısmak zorunda kalır, zaten kısıyor. Peki, orada kalır mı? Kalmaz.

Bu kriz Amerikan halkının yaşam standartlarının düşmesiyle bitmez, çünkü daralma başladı mı spiral şeklinde aşağı doğru ilerliyor. Bu noktada krizin ilerlemekte olduğu ikinci kolu devreye alalım. İşsizlik hızla artıyor. Dünya Bankası, “kriz istihdam resesyonuna dönüştü” demiş. Günaydın ve oha! Hâlâ “resesyon” diyor. Bunu herhalde panik yaratmamak için yapıyorlar. Ne resesyonu, depresyon işaretlerini artık herkesin görüyor olması lazım. 20 kişinin işsizliği sadece 20 kişinin işsizliği demek değildir. Onların gelirleri ortadan kalkınca o gelirleri harcadıkları yerler de zora girer, onlar zora girince ötekiler de girer. İkinci sınıf iktisat öğrencilerinin hepsi bilir bunu.

Rahmi Koç, “kriz bize altı ay gecikmeli yansıyor, o zaman da zaten bitmiş olur” demiş. Dediğim gibi tepelerdeki adamların böyle konuşmasının iki nedeni olabilir. Ya etraflarındakiler yanıltıyor ya da iyimserlik yaratmak için böyle söylüyorlar. En iyisi Wallerstein’in bir ay önce yazdığı ve bu köşede daha önce yer verdiğim sözleriyle bitirelim: “Resesyondan bahseden yazıları okumak için bir dakikanızı bile harcamayın.”

Dünya ikinci büyük depresyonuna giriyor ve bunun altından nasıl kalkılacağı belli değil, daha kötüsü kalkma ihtimali zayıf. Geçen sene aralık ayındaki yazılarımdan birine “2008 kara bulutlarla geliyor” başlığını atmışım. 2009 ise hortum işaretleriyle geliyor.