Kongrenin sorunu çözmeyeceği belli idi. Yani Uras kazansaydı da çözülmüş olmayacaktı. Üç ay sonraki olağan kongrede de benzer bir sonuç çıkabilir, yani kimse öbürüne 200...

Kongrenin sorunu çözmeyeceği belli idi. Yani Uras kazansaydı da çözülmüş olmayacaktı. Üç ay sonraki olağan kongrede de benzer bir sonuç çıkabilir, yani kimse öbürüne 200 oy filan fark atamaz. Dolayısıyla bu işin çözümü için, yani aynı parti içinde kalarak çözümü için yapılacak tek şey var. Önce iki tarafın yöneticileri şimdiye kadar birbirleri için söylediklerini unutacak, ÖDP’nin iyiliği için unutacak ve acaba teorik/siyasal konularda bir çatı altında kalmamızı anlamlı kılacak ortak paydalarımız var mı sorusunun cevabını tekrar arayacaklar. Bir ihtimal bu, öteki de partinin ortadan ikiye bölünmesi.

Birincisi o insanlara kalmış. Ben ikincisi için çaba göstermek isterim ama bunu yaparken birliği yeniden sağlamayı zorlayarak değil. Gerçekten şapkalarımızı önümüze koyup teorik/siyasal görüşlerimizi değerlendirmek için.

Aslında bu yönde bir ilk adım olarak kongre öncesinde Melih Pekdemir’in fikirlerim üzerine yorumuna cevap yazmıştım, BirGün onu yayımlamadı. Şimdi o yazıyı daha da genişleterek yazmak istiyorum.

Pekdemir “Türk-Kürt hepimiz kardeşiz, aslolan ezilen sınıfların mücadelesidir” diyor. Bu gerçeğin ta kendisidir ama günümüz Türkiye’sinde bir temenniden öteye geçemez. Önce sınıf mücadelesi üzerinde durmak istiyorum.

Sınıf mücadelesi sosyalistler olmasa da vardır. Şu anda kapitalizm krizi bildiği yoldan çözemiyorsa bunun nedeni işçi sınıfının direnişidir. Türkiye’de patronlar “Doğu Asya’daki ücretleri veremeyiz, rekabet edemiyoruz” diyorlar. Nedeni, o ücretleri Türkiye’deki işçilere dayatamayacaklarını biliyor olmalarıdır. Ne var ki sosyalistler sınıf mücadelesi dendiğinde işçilerin kapitalizme karşı mücadelesini anlıyorlar, hatta bu yoksa sınıf mücadelesi durdu diyenleri bile vardır. Günümüzde dünya sosyalistleri, işçilerin sosyalistlerin ayaklanma tekliflerine neden prim vermediklerini anlamaya çalışıyor. Bu konuda ciltlerle kitap ve yazı yazıldı.

Dolayısıyla Melih Pekdemir’in ezilen sınıfların mücadelesi derken neyi kastettiğinin daha net olması gerekiyor. O zaman daha yararlı bir tartışma yürütebileceğimizi umuyorum.

“Türk-Kürt kardeştir” sözünü ise yerleşik düzenin temsilcileri de kullanıyor. Türkler böyle diyor, Kürtler ise bundan hoşlanmıyor. Dolayısıyla Pekdemir’in bunu söylerken ne dediğini de açması gerekiyor. Kaldı ki bu konuyu gündeme getiren Kürt mücadelesidir, sosyalistler de tabii bir tavır geliştirmek zorundadır. “Kardeşiz” demekle olmuyor. Yani Melih Pekdemir’in ifadesinde hem Kürt sorunu, hem de ezilen sınıfların mücadelesi ifadelerinin açıklığa kavuşturulması gerekiyor. Bu haliyle 1970’lerde kalmış gözüküyor. Eğer bunları açarsa ve başkaları da katılırsa ÖDP içindeki teorik/siyasal tartışmaya bir faydamız olabilir diye düşünüyorum.