Tarihte bazen toplumların külliyen unuttukları ve sanki hiç olmamış gibi davrandıkları olayları içeren dönemler vardır. Örneğin...

Tarihte bazen toplumların külliyen unuttukları ve sanki hiç olmamış gibi davrandıkları olayları içeren dönemler vardır. Örneğin Fransızlar savaşın Almanların lehine gittiği o şatafatlı iki yıllık ilk dönemde Paris’te, şurada burada Naziler ile büyük dostluk içinde hareket ettikleri o günlerden asla bahsetmezler. Hiçbir filmde, öyküde tek bir işbirlikçi Fransız göremezsiniz. Hiçbir toplantıda bu konudan bahseden tek bir uzmana rastlamazsınız. Amerika’nın yeni başkanı zorunlu kaldığı Afrika ziyaretine çıktığında kendisine kölelik ile ilgili sorulan ısrarlı sorulardan zarif çalımlar ile sıyrılıp artık bunları unutalım dediğinde de durum aynıdır. Anadolu’da vakt-i Osmani’de hiç Ermeni ve Rum yaşamamış gibi yapmanın da arkasında yatan budur, şimdiki bir türlü açılamayan açılımların da. Tarih için gerçek olan en büyük gerçek herhalde sürekli tekrar ettiğidir. Örneğin daha üç gün evvel burnundan kıl aldırmayan ekonomi uzmanları televizyonlarda alın-verin ekonomiye can verin maskaralıkları yaparlar sonra da geçen ay söyledikleri cafcaflı lafları behemehal unutmamızı isterler. Unuturuz. Bizi, birbirinden uyduruk pehlivan tefrikası diziler ile uyutur yahut bir meşin top ile 22 adamın ardından edilen anlamsız laf kalabalıklarının arasında kaybederler, hepsini hap gibi yutar, unuturuz. Dağlarda, taşlarda altın, bakır, gümüş, uranyum, petrol ararlar. Bor gibi sözde değerli yeni yeni madenler uydurur, sıkın dişinizi çok yakında hepsini satıp zengin olacağız hayalleri kurdururlar. Ormanlarımızı önce yakar sonra yerine golf sahası yahut bilmem kaç yıldızlı otel yaparlar, sularımızı barajlara hapsederler, kıyılarımıza zehirli asfaltı dökerler, hayatımızı, geleceğimizi ağır metallere bularlar, unuturuz. Genetiği değiştirilmiş mısırları, soyaları çikolata yapar yuttururlar, deterjanlara ekler evimize sokarlar, unuturuz. Yok bahçede, ahırda kene var aman ha! Derler, hemen yeri göğü ilaçlarlar. İlaç firmalarını trilyoner ederler. Unuturuz. Oysa memleketin tüm hastalık taşıyan keneleri bir araya gelse cümlemizi soksa, ısırsa bu ilaçların verdiği zararı veremez. Bu ilaçlar yıllarca bizi zehirlemeye devam eder. Daha doğmamış çocuklarımızı etkiler. Oysa bu barajların yaptığı doğa tahribatını on tane nükleer bomba veremez. Oysa ormanlarımız en alevli yangından sonra kısa sürede eskisinden daha güçlü biçimde geri gelir ama golf sahası, lüks otelden sonra bir daha toparlanamaz. Oysa Karadeniz kıyılarındaki asfaltın yarattığı cehennem bir daha hiç düzelmez. Giden canlar asla geri gelmez. Şimdi küçülsek, değişsek, hepimiz birer kene olsak, bunları ısırsak, bir mikrop bulaştırsak, uyusak, hepsini unutsak. Yine değişmez. Tarih kendini tekrar eder, ta ki yaşanacak bir yerküre ve yazılacak bir tarih kalmayana kadar.