Bir defasında telefonum bozulmuştu ve bir hafta onsuz 'yaşamıştım'. Hatta o tecrübeyi bu köşede sizlerle paylaşmıştım. Laf lafı açmış (genellikle böyle olur, bilirsiniz)...

Bir defasında telefonum bozulmuştu ve bir hafta onsuz 'yaşamıştım'. Hatta o tecrübeyi bu köşede sizlerle paylaşmıştım. Laf lafı açmış (genellikle böyle olur, bilirsiniz) yazının sonunda bu 'harika' aletin insan hayatını tehdit eden özelliğine yaşanmış bir örnek vermiştim. Onu hatırlayarak başlayalım konumuza...

"Yer, Yemen. Tarih, Kasım 2002. Ülkenin ıssız yollarından birinde seyretmekte olan otomobilin ön koltuğunda oturan şahıs, cep telefonuyla bir başka numarayı arar. Kullandığı telefonun numarası ABD'ye ait bir casus uydusuna takılır, çünkü 'teröristler' tarafından kullanıldığından kuşkulanılan bir numaradır; ardından Ulusal Güvenlik Ajansı'nın (NSA) bilgisayarları harekete geçer.

Konuşan şahsın sesi bilgisayar sistemiyle incelenir ama bilinen hiçbir 'teröristin' ses kaydıyla uyuşmamaktadır. Bu arada otomobilin arka koltuğunda oturan bir başka şahsın sesi uyduya takılır (belki de "kapat şunu artık" demiştir), sesin sahibinin ABD'ye yönelik saldırılarda sorumluluğu bulunan Ebu Ali el Hariti olduğu anlaşılır. Sonrası kolaydır. CIA, insansız bir avcı uçağına talimat göndererek füze saldırısı düzenler. Arabadaki herkes öldürülür."
• ••
Aslına bakarsanız, cep telefonunun bugün sözünü edeceğimiz handikapları bu örnekteki kadar vahim değil. Ama bazıları neredeyse ona yakın.

Son zamanlarda sıkça duyduğumuz şu 'teknik takip' meselesine geleceğim. Biliyorsunuz, ne zaman bir çete operasyonu, cinayet soruşturması, mafya bağlantısı ve benzeri kriminal bir hadise güvenlik güçleri tarafından çözülse, her defasında zanlıların teknik takibe takıldığını okuruz, duyarız.

Mesele, benim anladığım kadarıyla zanlıların cep telefonlarının dinlenmesi... Haliyle söz konusu olan, bu elemanların kimle konuştukları, ne zaman konuştukları, nerede konuştukları gibi bilgileri kendi elleriyle polise teslim etmeleri... Üstelik bu yıllardır süregelir. Yani demek istediğim şu ki, teknik takibe takılanlar başlarına geleceğini bile bile neden hâlâ bu aletten vazgeçmezler, ben anlayabilmiş değilim.

Aslında ufak tefek mafya ayakçılarını falan bir ölçüde anlıyorum, genellikle gözünü karartmış cahiller ordusu olduklarından 'teknik' meselelere kafa yormuyor olabilirler. Lakin şu son Ergenekon operasyonu... Bu adamlar çocuk değil. Çoğu bu işlerin 'profesyoneli'. Belli ki aylardır ellerinde cep telefonları vıdı vıdı ediyorlar. Örgüt, derin olduğu kadar geveze de.

Tabii bir ihtimal daha var: Kendilerini aşırı bir güven içinde hissediyor olabilirler. Yani onlara dokunulmayacağına dair teminat veren birileri olmalı. Yoksa bu kadar pervasız davranırlar mıydı?

• ••
Elbette cep telefonunun can yakıcı özellikleri bundan ibaret değil. Yani fatura, hayatınızın birkaç yılını (belki daha da fazla) kodeste geçirmenize neden olacak kadar ağır olmayabilir. Tabii meseleye nerden baktığınızla da ilgili... Söz gelimi cep telefonundaki 'gereksiz' bir mesajı karısına yakalatan adam, belki de bir-iki yılı 'içerde' geçirmeyi yeğleyebilir.

Siz de sıkça duymuşsunuzdur bu türden küçük çaplı felaketleri... Hatta gazetelerin üçüncü sayfa haberleri arasında bir klasiğe dönüştüğünden bile bahsedilebilir, ceple gelen aile facialarının...

Eh, bütün suçun teknolojiye yüklenmesi de haksızlık diyebilirsiniz. Doğrusu, itiraz edemem. Esasen insanın hem çapkın hem budala olmasından daha büyük bir felaket yoktur.

Daha küçük çaplı rezaletleri de unutmayalım. Epey insan tanıyorum, gecenin ilerleyen saatlerinde, bir de kafa 'nal' ise, olur olmaz insanlara olur olmaz mesajlar gönderen... Tahmin edersiniz, kütlenen bir ateşi beyhude yere yeniden yakma çabası!

Muhtemelen sizin de tanıdıklarınız vardır, bu iptilası nedeniyle gece bir yere giderken telefonunu yanına almaktan imtina eden, olmadı telefonundaki bazı numaraları tedbir olarak silen, onu da göze alamayınca "bak biyerlere mesaj yazdığımı görürsen engel ol!" diye yanındakini uyaran birileri...

Birçok insanın cep telefonundaki isim listesinde ilk sırada olduğumdan (tabii ki ismimin ilk iki harfi nedeniyle) bu türden mesajların mağduru olduğumu belirtmeliyim. Vakit geceyarısını geçmiş. Tık tık tık! Mesaj geldi. Hayırdır inşallah deyip bakıyorum. "Seni çok özledim. Eski güzel günlere dönsek vb. İmza: Hamza" Arkadaş belli ki mesajı yazdıktan sonra listede asıl ismi bulamadan alelacele "yes... yes" yapmış ve malum mesaj listedeki ilk isme gelmiş. Yani Adnan Bostancıoğlu'na... (Bu arada Hamza ismi tamamen uydurma. Birilerinin başını yakmak istemem.)

Dediğim gibi alıştım böyle şeylere... Gülüp geçiyorum. Zaten birkaç dakika sonra tekzip mesajı da geliyor: "Abi çok pardon!"

Yine laf lafı açtı (genellikle böyle olur, bilirsiniz), nereden nereye geldik. Neyse... Şimdilerde kamera, müzikçalar, bilgisayar vb marifetleri de olan bu küçük aletle dikkatli bir ilişki kurmakta fayda var. Sonra "koynumda yılan beslemişim" dediğinizde çok geç olabilir.