Bir süre öncesine kadar gitmek zevkti Feriköy’deki ekolojik halk pazarına.

Bir süre öncesine kadar gitmek zevkti Feriköy’deki ekolojik halk pazarına. Sebzeli gözlemeciden gözlemelerimizi yer, sarı patateslerimizi alır, irili-ufaklı sağlıklı sebze ve meyvelerimizi geri dönüşümlü kese kağıtlarımıza koyar ve yürüyerek Mecidiyeköy’e dönerdik.

Ancak her ne olduysa, son zamanlarda halk pazarının tezgâhlarındaki sebzeleri pörsümüş, meyveleri ise çürümüş olarak görmeye başladık. Tadımız kaçtı.

Ve o gün bugün de ekolojik halk pazarını sorgulamaya başladık. Hatta içimizden dedik ki kendi kendimize, “burada satış yapan esnaf da acaba ekolojik tarımı mı kullanıyor mutfağında?” Üstelik ürünlerin fiyatları hem pahalı hem de uzun süredir satılmadığı için tezgâhta tutulan bu ürünler kötü görüntüleriyle herkesin iştahını kaçırmaya yetiyordu.

Şu ekolojik olayını kendime dert edindim ve kısa bir araştırmadan sonra, ülkemizde organik gübrenin olmadığını ve bu yüzden organik tarımın olamayacağını öğrendim. Tezgâhta satılmadığı için haftalarca bekletilen sebze ve meyvesini elden çıkaramayan pazarcıyı şimdi daha iyi anlıyorum, ama zarar etmemek için çürümüş ürünü vatandaşa satma cesaretlerini ise anlayamıyordum.

Bu ürünlerin olsa olsa zamanında ilaçlanıp hasat edilen doğal ürünler olabileceğini kavradım. Ama yine de organik ürün demek mümkün değildi onlara.

Hayvanların bile eskiden olduğu gibi meralarda otlamadığını, suni yemlerle beslendiğini sizler de biliyorsunuzdur. Öyleyse market ve pazar tezgâhlarında 'organik' diye normal üründen daha pahalıya satılan bu malların gerçekten doğal olup olmadığı neden tartışılmıyor hâlâ anlamış değilim.

Sanırım bu piyasada denetimler yetersiz. İnsanlar “organik ürün yiyoruz” diye paralarını sakın çöpe atıyor olmasınlar!

Ekolojik ürünlerle ilgili bu can sıkıcı süreci yaşarken, Mecidiyeköy Meydanı’na geldiğimde bir adım ötemde yine Şişli Belediyesi’nin Mecidiyeköy Meydanı’nda açtığı Ulusal Turizm Fuarı afişlerini gördüm. Heyecanla içeri girdim.

Turizm haftası nedeniyle Şişli Belediyesi’nin katkılarıyla düzenlenen Geleneksel Turizm Fuarı, bu yıl dördüncüsüyle Mecidiyeköy Meydanı’nda ve ben de orada.
 
Geleneksel Turizm Fuarı 20’ye yakın ilin katılımıyla gerçekleşiyor. 10 Mayıs 2011 tarihine kadar Mecidiyeköy Meydanı’nda açık kalcak olan Turizm Fuarı’nda illerin yanı sıra komşu ülkelerden de satış stantları açılmış.

Ben tabii ekolojik pazarın hayal kırıklığıyla dertlenmişken içimden hemen “keşke bu Turizm Fuarı bir yıl boyunca açık kalsa ve herkes köyünden kasabasından getirdiği süt ürünlerinden hediyelik eşyaya; zeytin, peynirden baklagillere her çeşit ürününü bu meydanda satışa sunabilse” diye geçirdim.

Büyük bir merakla fuarın yapıldığı Mecidiyeköy Meydanı'na kurulan tezgâhları tek tek dolaşmaya başladım. Tokat ekmeği, Giresun yayla peyniri, Trabzon yağı, Beypazarı tarhanası aldım. Alışveriş filemi ucuza ve sağlıkla doldurduğu fark ettim. Yazının girişinde eleştirdiğim Şişli Ekolojik Pazarı’na inat Mecidiyeköy’deki bu halk pazarını inanın daha çok sevdim. Fiyatlar da ekolojik pazara göre yarı yarıya daha ucuz. Muhakkak ziyaret edin derim.
 
Pazarın bulunduğu alan biraz gürültülü ve engebeli bir alan olsa da merkezi olması en büyük avantajı. Otobüse, metroya koştururken bir göz atın derim. Standlardaki tezgâhlarda beldelerini tanıtmak, turizmde kaliteli müşteriye ulaşmak için arayışlarda olan insanlarla sohbet ettim. Marmaris, Turunç ve Fethiye'nin de bulunması turizm sezonu öncesi çok isabetli olmuş,
    
Sonuçta Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül'den, Feriköy’deki ekolojik pazarın yerine Mecidiyeköy Meydan’da hali hazırda kurulu bulunan yöre pazarının (Turizm Fuar Alanı) süresini uzatmasını ve tezgâhların çeşitliliğini arttırmasını isteyebilirim.
 
Unutmadan; Mecidiyeköy son yıllarda iyi bir çıkış yakalamışken, semtin çeşitliliğine uygun düşecek bu yöresel ürünler satan pazar yerini kalıcı hale getirmek iyi bir yatırım olabilir. Buluşma noktası olarak da Mecidiyeköy, turizm dünyasında yerini böylece alacaktır.