Büyük balık küçük balığı yer. 1950’lerden sonra Türkiye’de tarımın gelişmesinin önündeki en büyük engel dönemin siyasetçileridir...

Büyük balık küçük balığı yer. 1950’lerden sonra Türkiye’de tarımın gelişmesinin önündeki en büyük engel dönemin siyasetçileridir. Türkiye kendi kendine yeten 7 ülkeden birisidir denilen yıllar geride kalmıştır. Diğer altı ülkenin durumunu hiç bilmiyorum. İlkokulda öğretmenime sormuştum bu kalan ülkeler hangileri örtmenim? Diye. Bir cevap alamamıştım. Sonraki yıllarda da başkalarına sordum yine cevap veren olmadı. Kendim araştırdım hep aynı kelime vardı. Galiba bu okul kitaplarında dönemin hükümetlerinin uydurduğu kocaman bir masaldı. Türkiye ne o zaman kendine yetebiliyordu ne de şimdi. Türkiye aç. Türkiye işsiz, umutsuz ve karamsar. Türkiye genç ve dinamik diyorlar. Gençlerin dinamik olduğu konular gerçekte ne? Buradan bakınca görülen çoğunun ağzında aynı şeyler olduğu. Büyük balık küçük balığı yer. Seyrettikleri her belgeselde aynı tema var. Doğa vahşidir. Büyük balık küçük balığı yer. Sen de ye. Kapitalizmin özü budur. Doğal olan, insana yakışan kapitalizmdir. Komünizm işlememiştir çünkü insan doğasına aykırıdır. Çünkü insanın istekleri bitmez. İhtiyaçları sınırsızdır. Lüksü sever ve erişmek, edinmek ister.
İnsan türünün iyi bir tür olmadığı konusu çok tartışılır. Bazılarına göre bu denli zavallı bir canlının evrimsel süreçte ayakta kalabilmesi muhtemelen sinsiliği sayesinde olmuştur. Daha doğrusu sinsi olmayanlar elenince geriye yaşama tutunabilen ama özünde çok da iyi olmayan bir tür kalmıştır. Bu konu sosyologların da gündemindedir, antropologların da.  Her şeyi izliyorlar, adım adım neler olup bittiğini tespit ediyorlar. Bilim şempanze ile ortak atamızdan ayrıldığımız o şanslı zamanı açık seçik ortaya seriyor. Foyamız meydana çıkalı çok oldu. Sinsilik böylesi tuhaf bir türü anlatmaya yetecek bir kelime değil. Ama mükemmel bir canlı olmadığımız da ortada. Karamsarlara göre Dünya insansız başladı ve yine insansız sona erecek. Her nesil kendisi ortadan kalkmadan böyle bir şey olmayacağını düşünüyor ve her nesil aynı anda bir kıyametin kopmasından korkuyor. Oysa Dünya’da kıyamet kopalı çok oldu. Kılları dökük, iki ayağı üzerinde yürüyen ve alet kullanıp geliştirebilen canlı ile birlikte kalanlar için kıyamet koptu. Kendisini dünyanın hâkimi sanan zavallı insan kendi atıklarında boğulmaya başladı. Çırpındıkça batıyor. Çernobil, küresel ısınma, GDO’lar, enerji kaynaklarının tükenişi, kirlilik ve geleneksel tarımın unutulmaya başlanması. Kıyamet kopması için kuyruklu yıldıza falan gerek yok, Her ülkeye birbirinden beceriksiz 100 tane siyasetçi koyun yeter.
Avrupa Birliği yeni parlamentosunu geçtiğimiz ay yapılan seçimler ile oluşturdu. Görülen o ki neredeyse hiçbirisinin zerre programı yok. Topu başına hayatta gök gürlememiş bir avuç okumuş çocuktan başka bir şey değil. Ömründe bir gün ekmeksiz, umutsuz kalmamış bir avuç yeni yetme. Bizimkilerin bile durumu daha iyi. Varın gerisini siz düşünün. Dünya Bush’lara, Sarkhozy’lere, Obama’lara, Berlusconi’lere emanet.  Kıyamet. Yakın. Doğa. Vahşi. Peki öyle ise yunus balıkları nasıl oluyor da boğulan arkadaşlarına yardım ediyorlar? Doğa vahşi ise neden avlanamayan yarasalara türdeşleri yemek taşıyor. Doğa acımasız ise nasıl oluyor da şempanzeler başka türlerin yetim yavrularını evlat ediniyor. Doğa korkunç bir yer ise minik bir kelebek nasıl olup da bütün gün kırlarda dolaşabiliyor. Evet. Büyük balık küçük balığı vahşi doğada yiyor. Ama bazen küçük balıklar bir araya gelip büyük balığa saldırıveriyorlar. Hep birlikte. Bir sürü küçük balık. Ve işte o zaman büyük balığı da, büyük balığın anasını da, avradını da yiyorlar. Bu yedikleri son yemek olsa bile.