1 Mayıs!

FERİDUN NADİR feridun.nadir@buyukkeyif.com

Ne kadar çok kutlanacak gün var değil mi? Anneler, babalar, ağaçlar, çocuklar, sevgililer, milli bayramlar, dini bayramlar, say say bitmez. Fakat bu ülkede kendisine sunulan hayata rıza göstermeyenlerin kutlayacak günü pek azdır. Oysa anacak ne kadar fazla günümüz var değil mi? Sıvas, Hrant, Çorum, Maraş, Roboski, Hayata Dönüş, 24 Nisan, ard arda koysanız buradan köye yol olur.
Kutlayacak kaç şeyimiz var? 8 Mart, Onur Yürüyüşü… Başka? 1 Mayıs, biricik bir mayıs var kutlayacak. Emekçilerin bütün dünyada beraber hareket ettiği tek gün.

İlk 1 Mayıs’ımı kutladığımda sene 1985’ti. 1 Mayıs yasaktı. Ve güzel kardeşim Kaan Can Bircan ile şimdi rahmetli Ankara Santral’deki rakı sofrasını müteakip gittiğimiz Gemlik’te sabahın köründe korsan gösteri yapmıştık. Korsan gösteri dediysem toplamı iki kişilik işte. Mütevazı bir korsan. İskeleden denize onlarca kırmızı balon bırakarak sırasıyla Sarper Özsan ve Cem Karaca’nın 1 Mayıs marşlarını okumuştuk. Balon üflemekten tansiyonumuz düşmüş, öyle, kendi kendimize gururla dolmuştuk.
O günden, yani kutlamanın külliyen yasak olduğu vakitlerden beri sahalarda 1 Mayıs kutlarım. Çok mu eğlenirim? Biraz çuvaldız batıralım. Maalesef Taksim’i değil bütün İstanbul’u verseler hakkını vererek bir mayıs kutlayabilir miyiz bilmiyorum. Örneğin kürsüyü kimse dinlemez, çünkü çok sıkıcıdır. Sunucular coşkulu konuştuğunu sanır, halbuki sadece avaz avaz bağırır. Ses düzeni berbattır, sloganlar şiirsizdir. Hepsinden en fenası Süreyya Tamer Kozaklı kardeşimin sosyal medyada yazdığı ve epey teveccüh gören yazısında belirttiği gibi, “kürsüde genellikle işçi bulunmaz”.
Halbuki azıcık yaratıcı olunsa ne güzel olur. Oturup rakı sofrası kuralım demiyorum tabii. Ama güneşe doğru bir arpa boyu yol dahi alamamışken hani artık avaz avaz güneşin zaptı yakın diye bağırmasak, kesintisiz ahkam kesmesek, gerçekçi vaadlerde bulunsak, gerçekçiliği imkansızı istemek sanma romantizminden vazgeçsek ne güzel olur değil mi?
•••
Peki, nereden çıkmış bu 1 Mayıs? Tıpkı 8 Mart gibi o da 1 Mayıs’larda en fazla protesto edilen, kapitalizmin “beşiği” Amerika Birleşik Devletleri’nden. (Bu kapitalizm, eşşek kadar oldu, yürürken züccaciyeci dükkanındaki fil gibi davranıyor, beşiğine çoktandır sığamıyor ama o beşik hala ABD’de.)
1886’da ABD'nin “sweet home” Chicago’sunda işçiler 8 saatlik iş günü için genel greve gider. Polisin ateş açması sonucu, çok sayıda işçi ölür ve yaralanır. Bununla da kalınmaz, işçi liderlerinden Albert Parsons, August Spies, Adolph Fischer ve George Engel uyduruk tanıklar ve kanıtlarla idam edilir. Derken üç sene sonra 1 Mayıs işçilerin ortak bayramı olarak kabul edilir.
1906’da da Türkiye'de bilinen ilk 1 Mayıs İzmir'de kutlanır. Uzun sürmez tabii. Zaten minik katılımlarla kutlanan bu bayram 1925’te Takrir-i Sükun Kanunu'yla birlikte yasaklanır. Sonrası da öncesi gibi parçalı bulutlu. 1976’da, 50 yıllık aradan sonra 1 Mayıs İşçi Bayramı İstanbul Taksim Meydanında yapılan büyük bir mitingle kutlanır. Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun düzenlediği 1976 1 Mayıs'ı, Türkiye'de kitlesel 1 Mayıs kutlamalarının başlangıcı olur. O gün bu gündür 1 Mayıs’ı aralıklarla da olsa kitlesel kutlarız. Kutlarız dediysem pek az kere ağız tadıyla kutlayabilmişizdir ayrı.
En fecisi malumunuz, 1977 - İstanbul Taksim Meydanı'nda olur. 34 kişi katledilir, 136 kişi yaralanır.
1979’da İstanbul'da 1 Mayıs kutlamak tabii ki yasaktır. Sokağa çıkan ve kendisi de 1 Mayıs’ta doğan Behice Boran ve çoğu TİP’li 1000 kişi gözaltına alınır, sonra Behice Boran dahil yüzlercesi tutuklanır.
2 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra, o vakte kadar antik Avrupa’dan kalma bir bayram olan "Bahar Bayramı" adıyla resmi tatil günü olan 1 Mayıs tatil olmaktan da çıkar.
1989’da gencecik Mehmet Akif Dalcı gizlenmeye dahi gerek görmeyen bir polis tarafından katledilir. 1990’da İstanbul’da 40 kişi yaralanır, 2 bin kişi gözaltına alınır, Gülay Beren felç olur.
1996’da Kadıköy’de Dursun Adabaș, Hasan Albayrak ve Levent Yalçın oracıkta, gözaltına alınan Akın Rençber işkencede öldürülür.

1 Mayıs’ı faşistler de sever. Kendilerine göre tabii. Adolf Hitler yönetimindeki Nazi Partisi 1927’deki ilk mitingi için işçi bayramını seçer. 1933’te de aynı Nazi Partisi 1 Mayıs’ı o günü tatil ve "Ulusal İşçi Günü" ilan eder. Ve görkemli törenlerle kutlar. Ve ertesi gün, tüm sendika merkezleri işgal edilir, varlıklarına el konulur, liderleri tutuklanır. 1945’te de bugün nazilerin Propaganda Bakanı Joseph Goebbels son cinayetlerini işleyip karısı, altı çocuğu ve kendini öldürür. Sovyetler, Berlin’e girmektedir.
Acayip şeylere başlamışken anmadan edemeyeceğim. 1776’da İlluminati, 1948’de Hürriyet Gazetesi, 1968’de bugün DHA olan Hürriyet Haber Ajansı 1 Mayıs’ta kurulur. Tesadüf işte.
1930’da bugün her fırsatta ezilen Plüton gezegeni resmen isimlendirilir. Plüton’un da bayramı sayılır yani bu. Ben, müsaadenizle bu hafta kadehimi bütün ezilenler, emekçilerle beraber Plüton için de kaldıracağım.
Not: Bu dergide yıllardır büyük bir sakinlikle memleketin en vurucu müzik yazılarını yazan Murat Meriç, harikulade bir kitap yazdı: 100 Şarkıda Memleket Tarihi. Murat, Türkiye tarihini yüze böldü, yüz şarkıda anlattı. Bir solukta okuyacağınız bu kitapta bölüm sonlarındaki karekodlar marifetiyle şarkılar da dinlenebiliyor üstelik. Kitap Ağaçkakan Yayınları’nın Hazır Bilgi Serisi’nin dördüncü kitabı. Israrla arayınız, pişman olmayacaksınız.