10 Ekim Davası'nda ara karar: "Mahkeme dosyayı kapatmak istiyor!"
10 Ekim Ankara Garı Katliamı Davası'nda mahkeme, sanıklara savunma yapmaları için ek süre verirken, henüz bulunamayan sanıkların yakalama durumlarının incelenmesine ve sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar verdi. Mahkeme, mağdur avukatlarının da tüm taleplerini reddetti. Bir sonraki duruşma 26 Haziran'a ertelendi. 10 Ekim Ankara Katliamı Davası Avukat Komisyonu, "Mahkeme yıllardır, dosyada adı geçen birkaç kişiye ceza vererek dosyayı kapatmak, gerçekleri gizlemek istiyor" tepkisini gösterdi.
Ankara Tren Garı’nda 10 Ekim 2015’te IŞİD’in canlı bombalarıyla 104 kişinin katledilmesine ilişkin davanın 24’üncü duruşması Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Savcılık tarafından verilen esas hakkındaki mütalaanın ardından sanıklar savunma yaptı.
Daha sonra mahkeme ara kararını açıkladı. Mahkeme sanıklara savunma yapılmaları için ek süre verirken, henüz bulunamayan sanıkların ise yakalama durumlarının incelenmesine ve sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar verdi.
Bir sonraki duruşma 26 Haziran saat 10.00’a ertelendi.
"9 YIL SONRA ÖĞRENDİKLERİMİZ KANIMIZIK DONDURACAK MAHİYETTE"
Duruşmanın ardından 10 Ekim Barış Derneği tarafından açıklama yapıldı. Mahkemenin verdiği ara kararı değerlendiren katliamda eşi Avukat Uygar Coşgun'u yitiren 10 Ekim Barış Derneği Genel Başkanı, Avukat Mehtap Sakinci şöyle konuştu:
''Bugün ilk defa birşey öğrendik. Sizin de bildiğiniz üzere 10 Ekim yargılaması kapsamında ceza dosyası ile ilgili Kasım 2016'dan bu yana devam eden bir adalet mücadelemiz vardı. Bu adalet mücadelemiz kapsamında özellikle Gaziantepilindeki pek çok dosyayı, kaydı, belgeyi bu dosyaya ana dosyaya kazandırtamıyorduk. Bütün taleplerimiz reddediliyordu. Bugün iki canlı bombanın getirtilmesinde eskortluk eden dosya sanıklarından biriyle ilgili katliamdan 3 gün önce aslında teknik takibin başlatıldığı, hem de Ankara 4'üncü Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen bir teknik takip kararıyla takibe alındığını öğrenmiş olduk. Bu bilgilere getirtilmeyen Antep'teki soruşturma dosyalarının incelenmesi sonucunda ulaşıyoruz.
9 yıl sonra öğrendiklerimiz bizim kanımızı donduracak mahiyette. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde en büyük sivil katliam olarak adlandırılan ve 104 insanın canına mal olan ve Türkiye'deki emek, barış, demokrasi bileşenlerinin tamamının zarar gördüğü bu katliamda asıl fail Yakub Şahin katliamdan 3 gün önce teknik takibe alınıyor. Yani bu katliam önlenebilecekken önlenilmemiş bir katliamdır, bu katliam göz göre gelmiştir ve bu katliam kapsamında geride kalanların adalet mücadelesi bu ülkede gerçekten zoru başarıyor."
"MÜTAALAYI KABUL ETMİYORUZ"
Sakinci'nin ardından açıklamalarda bulunan mağdur avukatlarından İlke Işık ise şunları kaydetti:
''10 Ekim günü barış için gelenlere yapılmış bir saldırı insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur ve bu ülkenin insanlığa karşı suça ilişkin tek yargılaması da halen bu dava da devam etmektedir. Mütalaa bugün bunu yok saymıştır. Bir kez daha tekrar ediyoruz. 10 Ekim Ankara Gar katliamı anayasal düzene karşı işlenmiş bir suç değildir, insanlığa karşı işlenmiştir. IŞİD'in kendisi gibi olmayan herkese yönelttiği katliamlardan, saldırılardan biridir. Bunu içermeyen mütalaayı asla kabul etmiyoruz. Bu adalet değil. Bize söylenenler gerçek sorumlulara işaret etmiyor. Geldiğimiz aşamada bu katliam önlenebilecekken önlenmemiş, engellenebilecekken engellenmemiş ve pek çok kamusal sorumlunun sorumluluğu dahilinde gerçekleşmiş bir katliamdır."
"MAHKEME GERÇEKLERİ GİZLEMEK İSTİYOR"
10 Ekim Ankara Katliamı Davası Avukat Komisyonu'ndan yapılan açıklamada ise şunlar kaydedildi:
"Mahkeme yıllardır, dosyada adı geçen birkaç kişiye ceza vererek dosyayı kapatmak, gerçekleri gizlemek istiyor. Ancak, dosyaya gelen her yeni belge, yeni sorumluluklar ve olayları açığa çıkarıyor. Daha geçtiğimiz günlerde dava dosyasına giren bir evrak; bomba malzemelerini temin eden, kimliği tespit edilen ve buna karşın hakkında işlem yapılmayan sanık Yakub Şahin’in üstüne bir de bu süre boyunca telefonlarının dinlenildiği açığa çıkardı. Bu yeni belge, yıllardır defalarca kez tecrübe ettiğimiz gibi, bu katliamın devlet gözetiminde gerçekleştiğini gözler önüne serdi.
Ancak tam da bu sebepten, bu delillerin bir adım ötesine geçmeyi, gerçeği açığa çıkarmayı hedeflediğimiz taleplerimiz ısrarla reddedildi, görmezden gelindi; dosya bir an evvel kapatılmak istendi. Bugün de aynı karartma çabasını bir kez daha yaşadık. Taleplerimizin sunulması dahi beklenmeden, dosyada hala çok sayıda eksik varken savcıdan esas hakkında mütalaa alındı. Üstelik esas hakkında mütalaanın sunulması için dosyayı incelemeden! Bu acele ve kulak tıkamayı da mütalaayı da kabul etmiyoruz!
Hatalı bilgi ve değerlendirmelerden oluşan mütalaa aynı zamanda insanlığa karşı suçu görmezden gelme ısrarını da sürdürüyor. 10 Ekim Katliamı, Türkiye’nin en kanlı katliamı olarak anılmasının yanı sıra insanlığa karşı suça ilişkin Türkiye yargı tarihinin ilk ve tek iddianamesini içeriyor. İnsanlığa karşı suç olduğu hiçbir tartışmaya yer bırakmayacak kadar açık olmasına karşın, yargının muhtemel tavrını gözeterek ilk günden bu yana çeşitli yönleriyle anlattık. Bugün de verilecek savcılık mütalaasından habersiz bir şekilde; ikinci kere hukuki uzman mütalaası sunarak bu katliamla insanlığa karşı suçun işlendiğini bir kez daha mahkeme nezdinde, hukuken ispat ettik.
Failleri de fiilleri de inkar eden, adalet talebine kulak tıkayan, sorumlulukları örterek gerçek arayışını tarihin karanlığına gömmeye gayret eden yargı tavrı, mağdurlar için katliamın devamına dönüştü. Bütün bunlara rağmen yıllardır müvekkillerimizle sabırla adalet arayışı için sürdürdüğümüz bu süreç, mahkemenin aceleci kararıyla son bulmayacak elbette. Adaletin peşinde, davamızın arkasındayız!"