10 Ekim’de ölen Filistinli barış elçisinin hayat hikâyesi

10 Ekim 2015'ta Ankara Tren Garı'nda hayatını kaybedenlerin arasında Filistin'de barışı bulamadığı için Türkiye'ye gelen Ahmad al- Khaldi'nin yaşam öyküsü, barış talebinin enternasyonalliğini ortaya koyuyor.

Anayurt gazetesinden Tamer Arda Erşin'in aktardığına göre, Filistin'de 15 Mayıs 1988 tarihinde dünyaya gelen Ahmad el- Khaldi'nin doğumu, 1948 yılında gerçekleşen Filistin halkının büyük felaketi Nekbe’nin yıldönümüne denk gelmişti. Nekbe'de bir milyona yakın kişi vatanından sürülmüş, binlercesi öldürülmüştü. Ahmad el- Khaldi işte böyle bir günün yıl dönümünde doğmuştu. Ahmad, İsrail’in abluka altına aldığı ve binlerce Filistinliyi öldürdüğü Gazze’deki Cebaliye (Jabalia) mülteci kampında büyüdü. 2013 yılında Filistin'den Türkiye'ye sığınan Ahmad, Antakya'ya yerleşti. Burada kaderin cilvesi mi bilinmez, Gezi direnişi sırasında yaşamını yitiren Ahmet Atakan için kurulan kütüphanede Arapça dersi vermeye başladı. Nişanlanmak istiyordu Ahmad. Bunun için Gazze'ye geri dönmesi gerekti. Fakat abluka nedeniyle gidemedi. Antakya'da Halkevlerinin faaliyetlerine katılan Ahmad, 10 Ekim 2015 tarihinde Türkiye'de süren çatışma ortamının durması için Ankara'da miting düzenleneceğini öğrendi. DİSK, KESK, TMMOB ve TTB'nin düzenlediği Emek, Barış, Demokrasi Mitingine katılma kararı aldı. Ankara'da ülkesinde bulamadığı barışı arayacaktı Ahmad. Olmadı. Daha miting başlamadan, IŞİD'li 2 canlı bombanın gerçekleştirdiği katliamda barış güvercinleri arasına karıştı. Ankara Tren Garı'ndan 102 barış güvercini Ahmad'ın Filistin'de bulamadığı barışın Türkiye'de olması için göğe yükselmişti.

Ahmad'ın öldü ama çilesi bitmedi. Bu seferde cenazesi savaşın mağduru oldu. Ahmad'ın ölümünü öğrenen ailesi Gazze'deki evleri önünde taziye çadırı kurdu. Ancak anne ve baba çocuklarının cenazesini alamadı. Çünkü Gazze'ye İsrail ve Mısır'ın uyguladığı ambargo devam ediyordu. Ahmad'ın babası Mahmud, " Ahmed beni en son bayramda aradı, bayramlaştık. Kardeşlerine bayram harçlığı göndermişti. Dönmek için hala fırsat kolluyordu" diye oğluyla son görüşmelerini anlattıktan sonra tek talebini "" Oğlumun vatanın toprağına gömülmesini istiyorum" diye dile getirdi. Anne ise oğlunun öldüğünü inanamıyordu: "Ahmed ölmedi, yalan bunlar, Ahmed ölmedi." Girişimler sonrasında Ahmad'ın cenazesi alınarak, katliamdan tam 12 gün sonra 22 Ekim 2015 tarihinde gömülebildi.

BARIŞ DÜŞÜNCELERİNİ YANINDA GETİRDİ

Ahmad'ın Filistin'den Türkiye'ye uzanan barış öyküsünü 10 Ekim katliamında yararlananlar ve hayatını kaybedenlerin ailelerinin kurduğu 10 Ekim Barış ve Demokrasi Derneği Başkanı Mehtap Sakinci Çoşgun değerlendirdi. Çoşgun, Ahmad'ın Filistin'den gelerek Türkiye'deki barışa katkı sunmak için mitinge katıldığının altını çizdi:

"Aslında Türkiye'yi de kapsayan Ortadoğu coğrafyasında barışa ne kadar ihtiyaç olduğunu gösterdi. Bu ülkenin insanları olarak bize sığınmış ve barış isteyen bireylerin bile korunamadığını görüyoruz. Misafirimiz bile bizimle birlikte kötü bir kadere mahkum edildi."

Coşgun, Ahmad'ın kısa yaşamında insanlık için doğru oranı yapmaya çalıştığını anladıklarını aktararak, "Ahmad'in Filistin vatandaşı olması ve onun hayat hikayesi, barış mücadelesi açısından insanların vicdanıyla yola çıktığının göstergesi. Ahmad sadece sığınma hakkını göz edip, bir müddet sonra ülkesine dönmek için gelmemiş. Gittiği her coğrafyaya kendi güzel düşüncelerini de götüren bir insanmış. Kilometrelerce uzaktan gelen bir insanında bu ülke için güzel düşünceleri varmış. Biz bunu anlıyoruz. Barışa inanmak yetmiyor. Onun için mücadele etmek gerekiyor" diye konuştu.

'BARIŞ İÇİN BİLE SAVAŞMAYA MECBUR BIRAKLIYORUZ'

Ahmad'ın ölümünün Filistin gerçeğini ortaya koyduğunu ifade eden Coşgun, "Demek ki Filistin'de sağlanamayan barış ortamı Türkiye'nin başkentine kadar gelmiş. Ahmad'ın ölümü bunun ispatı. Ortadoğu'da dökülen kanın Türkiye'ye sirayet edebileceğini gösteriyor. Maalesef yaşam hakkının Ortadoğu ve Türkiye'de yaşam hakkına değer verilmediğini ve buna karşı mücadele edilmesi gerektiğini görüyoruz. Filistinli bir gencin Türkiye'deki barışa katkı sunmak istemesi bizi onure ediyor" dedi. Coşgun, Ortadoğu'da barışa dair umudun yok olmasına tepki göstererek, "Biz umutsuzluk hissetme lüksümüz olmadığı için ayaktayız. Bizim barışı isterken bile, barış için savaşmamız gerekiyor. Barışmak için savaşıyoruz. Buna mecbur bırakılıyoruz" diye vurguladı.