10 Ekim katliamı Antalya'da anıldı

10 Ekim 2015’te gerçekleştirilmesi planlanan “Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi”ne yönelik bombalı saldırıda hayatlarını kaybedenler, katliamın dördüncü yılında Antalya Konyaaltı Cemevi’nde anıldı.

10 Ekim 2015 Ankara Katliamı’nda yaşamını yitirenler Antalya Konyaaltı Cemevi Korkmaz Tedik Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen panelde anıldı. Panelde 10 Ekim Davası Avukatı Eylem Sarıoğlu, İHD Antalya Şubesi Eş Başkanı Erdal Gilgil ve TTB Antalya Şube Başkanı Nursel Şahin konuştu.

BARIŞ TALEBİMİZ HÂLÂ GÜNCEL

Türkiye tarihinin en acımasız katliamlarından biri olduğunu belirten TTB Antalya Şube Eş Başkanı Nursel Şahin şunları söyledi:

“10 Ekim Ankara Katliamı üzerinden tam 4 yıl geçti. Bugün olduğu gibi acımız hâlâ büyük. 10 Ekim 2015 tarihinde Türkiye’nin dört bir yanından hep beraber sadece barış talep etmek için yola çıktık. Emekçilerin, işçilerin, kamu çalışanlarının ve halkın taleplerini seslendirmek için oradaydık. Baskı ve şiddet ortamına karşı barıştan ve demokrasiden yana güçlü bir direnç göstermek amaçlanmıştı. Bugünde ihtiyacımızda hiçbir değişiklik yok. Bu tarihte ölüme karşı ısrarla yaşamı savunanlar Ankara’ya kadar gelen IŞİD canileri tarafından patlatılan canlı bombalarla katledildi. Bedenler yaralandı, kayıplar oldu. Bütün ailelere borcumuz var. Bunu unutturmamak şu anda en incelikli görevlerimizden biridir.

Katliam sonrasında emniyet güçlerinin biber gazlı saldırıları çok sayıda arkadaşımızın hayatına mal oldu ve hâlâ çok sayıda arkadaşımız birçok organ kaybıyla yaşamına devam ediyor. Ama duygusal travmaların etkisi daha fazla. 10 Ekim katliamı önceden haber alınıp herhangi bir önlem alınmamasına rağmen aynı zamanda katillerin arkasında güçlerin saklandığı bir olay. Bugünde farklı bir durum yok. İktidar sahiplerinin hâlâ birçoğunda adalet duygusu, eşitlik, doğruluk ve dürüstlük duyguları yok, aksine zalimlik ve ötekileştirme mevcut.”

BİR GÜNE SIĞDIRILACAK BİR OLAY DEĞİL

Bu katliamın taşlarının uzun süre önce döşendiğini belirten 10 Ekim Davası Avukatı Eylem Sarıoğlu, şöyle devam ediyor:

“Bunu bir şekilde Diyarbakır’da, Suruç’ta gördük. Ama en net biçimde açığa çıkan belirtiler ise Türkiye’nin Suriye politikalı olduğu. AKP hükümetinin IŞİD’i nasıl beslediğini ve IŞİD’in Gaziantep gibi bir yerde rahat bir şekilde örgütlendiğini o dönem öncesinde televizyonlarda izliyorduk. Bu bakımdan 10 Ekim katliamı sadece 9 Ekim ve 10 Ekim gününden ibaret saymak bu süreci hem hukuki hem de siyasi açıdan eksik değerlendirmemize sebebiyet verir.

Biz de ilk andan itibaren tüm yargılama sürecinde sadece ceza hukuku pratiği dışında gerçek sorumluların yargılanması gerektiğini, sadece 19 sanığın ne kadar ceza aldıklarıyla sınırlandırılamayan bir perspektifle bu dava sürecini başlattık. Katliamın olduğu ilk andan itibaren o alanda bulunan hukukçu arkadaşlarla delillerin toplanması mücadelesine başladık. Sonrasında oradaki belediye işçileri tarafından süpürüldüğü pratiğiyle karşı karşıya geldik. Polisin sadece alandakileri uzaklaştırmak üzere gaz sıktığı ve insanların birbirine yardım etmesini engellediği bir tabloyla karşılaştık. Yarananları ambulans olmadığı için yoldan çevirdiğimiz araçlarla hastaneye götürdük. Bu andan itibaren müdahale ettiğimiz bir hukuki süreç başlattık. Ama karşılaştığımız ilk tablo şu oldu. Bu dava en önemlisi gizlilik kararı aldı.”

KİTLENİN GÜVENLİĞİ SAĞLANMADI

Çok önemli toplumsal gerçekliğin olduğunu ifade eden İHD Antalya Şube Eş Başkanı ise şunları söyledi:

“Devletin gösteri yürüyüşlerinde ve toplanma alanlarında iki yükümlülüğü vardı. Bunlardan birisi pozitif yükümlülük diğeri de negatif yükümlülük. Devlet ikisini de yerine getirmedi. Negatif yükümlülük, hiçbir hak ihlali yapmamak, protesto etmelerini engellememek çünkü bu insanların özgür haklarıdır. Ama devlet bunu engelledi. İnsanlar belirlenen gösteri saatinden sonra yürüyüşe zorlandı. O yüzden garın önünde bekletildi. Daha sona içişleri bakanının yaptığı açıklama şöyleydi: Orası miting alanı değildi bu nedenle önlem almamıza gerek yoktu. Oysaki toplanma alanıydı. Pozitif yükümlülük gerçekleştirilmedi. Kitlenin güvenliği sağlanmadı.”