Yeni bir yıl yeni bir umut, yeni bir başlangıç demekti. Yeni yıla girmemize sayılı günler kala ataması yapılmayan genç bir öğretmeni Hasan Öğretmen’i geleceğe dair bir umudu kalmadığı için kaybettik. Kardeşini okutabilmek için kuryelik yapıyordu. Bitmeyen ekonomik sorunlarla, borçlarla mücadele etmeye artık dayanamayarak yaşamına son verdi.

2022 Ocak ayında Murat öğretmeni, Şubat’ta İsmail öğretmeni, Nisan’da Harun öğretmeni, Aralık’ta Hasan öğretmeni ve onlarca meslektaşımızı ataması yapılmadığı için intiharlarla veya başka işlerde çalışırken iş cinayetlerinde kaybettik.

Yarım milyonu aşan ve artık sosyal bir kesime dönüşen ataması yapılmayan öğretmenler 100 bin öğretmen ataması için yine sokaklarda, eylemdeydi.

MEB 2021 Yılı İdare Faaliyet Raporu’na göre 2021 yılında toplam 21 bin 407 öğretmenin ilk ataması gerçekleştirildi. Ocak 2022’de ek 15 bin öğretmen ataması yapıldı.

2021 yılı içinde 15 bin 63 öğretmenin emeklilik, istifa, yaşamını kaybetmesi nedenleri ile açığa çıkan öğretmen ihtiyacına, 2021-22 eğitim-öğretim yılında ücretli öğretmen sayısının 85 bin 513’e, norm açığının 120 bine ulaşmasına, kapatılan 20 bin köy okuluna, son on yılda artan öğrenci sayısına rağmen ısrarla ve politik bir tercihin sonucu yeterli öğretmen ataması yapılmadı.2021 yılı atama sayısı son 10 yılın ortalaması olan 40 bin 375’in altında kaldı.

Siyasi iktidarın öğretmen atamaları ile izlediği politika öğretmen alım sayılarının belirlenmesinden, öğretmen alım biçimine, istihdam şekline kadar hem atama bekleyen arkadaşlarımızın mesleki hakları hem de öğrencilerimizin kamusal eğitim hakkı ve memleketimizin geleceği açısından ciddi bir soruna dönüştü.

***

Yalnızca öğretmen atama sayılarının yetersizliği değil öğretmen alımı, biçimi de ataması yapılmayan yarım milyonu aşkın öğretmenin umutsuzluklarını artırmaktadır. Öğretmen atamaları eşitlik görüntüsü ile tüm eşitsizliklerin üzerini örten, skandallar silsilesine dönüşen merkezi bir sınava KPSS’ye tabii tutulmalarından, tüm liyakat ilkelerini ortadan kaldıran mülakat uygulamasına, Anayasa Mahkemesi kararının yok sayılmasına, muhalefet partisi oylarıyla reddedilmesine ve meclis iç tüzüğüne rağmen meclise tekrar getirilerek meclisten çıkarılan düzenleme ile arşiv araştırması ve güvenlik soruşturmalarına,2016’da KHK ile getirilen sözleşmeli öğretmenlik uygulamasına ve son çıkarılan Öğretmenlik Meslek Kanunu ile kimin öğretmen olacağına ve atandıktan sonra da öğretmen olarak mesleğine devam edip edemeyeceğine siyasi iktidarın karar verdiği adaletsizliklerle, eşitsizliklerle mücadele döngüsü, çıkmazına dönüşmüş durumda.

***

Eğitim kamusal bir hizmet ve toplumsal fayda üretmesi gerekiyor. Ortak geleceğimizi etkiliyor. Bu yüzden siyasi iktidarın, MEB’in sürekli olarak “bütçe olanaklarını, yetersizliğini” gerekçe göstermesi söz konusu olan özel okullar, özel meslek liseleri olduğunda milyonlarca liralık kaynakları sermayeye aktarması önceliğin ve tercihin öğrencilerden, öğretmenlerden yana olmadığının temel göstergesi.

Bir bütçe süreci yaşadık. Bütçeler politik metinlerdir. Bütçenin toplumun haklarından, ihtiyaçlarından yana kullanılmaması da siyasi bir tercihtir.

Bütçenin rakamsal olarak büyüdüğü ancak oransal olarak her geçen yıl daha da küçüldüğü bir durumu bu bütçe döneminde de yaşadık. Öğretmen atamalarının bütçeye açıkladıkları gibi “yük” olma gerekçesinin ise hiçbir karşılığı yoktur. Bütçede yüzde 1-1,5 oranında bir artış dahi en az 170 bin öğretmen ataması için yeterli olabilecekken tercih bir kez daha öğrencilerimizden, öğretmenlerden yana değil sermayeden yana kullanılmıştır.

***

Tarihin en kitlesel okul terklerinin yaşadığı bugünlerde çocukların, gençlerin umudu ile ataması yapılmayan öğretmenlerin umudu aynı yerde birleşiyor.

Kamusal eğitim mücadelesi, öğretmenlerin yıllardır ve bugün en az 100 bin öğretmen ataması için sürdürdüğü kesintisiz mücadele ortak geleceğimize sahip çıkma mücadelesidir.