100 TL Kazanmak ya da 100 TL Kaybetmek

Prof. Dr. Doğan Kökdemir - Twitter: @dkokdemir

İktisadi modeller - çok doğal olarak - rasyonel, matematiksel insan kavrayışı üzerine kuruludur. Böyle bir model üzerine inşaa edilmediği sürece, geleceğe yönelik varsayımların yapılması ve/veya iktisadi davranışın temellendirilmesi çok kolay olmayacaktır; hatta imkânsız olduğunu varsayabiliriz. Bu açıdan baktığımızda 100 TL kazanmak ile 100 TL kaybetmek arasında matematiksel açıdan bir eşitlik söz konusudur. Ancak daha bu cümleyi okurken, orada geçen kazanmak ve kaybetmek ifadelerinin bizi aynı şekilde etkilemediğini de fark ederiz. Bu açıdan, rasyonel model yerini biraz daha farklı bir modele sınırlı rasyonellik (bounded rationality) modeline bırakır.


Kahneman ve Tversky’nin 1979 yılında yayımlanan klasik makalesinde, karar alma süreçlerinde görünüşün (prospect) matematiksel ve rasyonel modelden farkı olarak, insan yargısını nasıl etkilediği anlatılmıştır. Bu kuram kapsamında yapılan çalışmalar, bir sosyal psikolog olan Kahneman’a 2002 yılında Nobel İktisat Ödülünü kazandırmıştı. Görünüş kuramı bize kısaca şunu söylüyor: Bir karar aşamasında seçenekler kişilere kayıp olarak sunulursa, matematiksel eşitlikleri dikkate almadan daha riskli görünen alternatifi seçme eğiliminde olurlar, ancak aynı seçenekler kazanç olarak sunulursa, bu sefer kararları kesin, net seçenek üzerinde olacaktır. Araştırmacılar, bu farklılığı daha sonraları çerçeveleme (framing) olarak tanımladılar ve farklı örnekler üzerinde sınadılar. Sonuç hep aynı: Kayıp söz konusu olduğunda daha riskli görünene seçeneklere rağbet artıyor.

Kahneman ve Tversky tarafından uygulanan paradigmayı COVID-19 pandemisine uyarlayarak çalışmayı Türkiye’de yeninden tekrarladığımızda, kuramın tahmin ettiği yönde benzer sonuçlara ulaştık (Us ve Kökdemir, değerlendirmede).

Katılımcılardan aşağıdaki soruya cevap vermeleri istendi:

Sağlık Bakanlığı, ülkemizin bir bölümünde baş gösteren COVID-19 hastalığı ile mücadele etmektedir. Bu salgında 600.000 kişinin hayatını kaybedeceği tahmin edilmektedir. Sağlık Bakanlığı bu salgına karşı iki ayrı program geliştirmiştir. Siz hangi programı desteklerdiniz?

Ancak, seçenekler için farklı katılımcılar farklı iki seçenekle karşılaştılar:


I. Grup
Program A: Eğer bu program seçilirse 200.000 kişi kurtarılmış olacak.
Program B: Eğer bu program seçilirse üçte bir olasılıkla 600.000 kişi kurtarılacak ve üçte iki olasılıkla kimse kurtarılamayacak.

II. Grup
Program A: Eğer bu program seçilirse 400.000 kişi hayatını kaybetmiş olacak.
Program B: Eğer bu program seçilirse üçte bir olasılıkla kimse hayatını kaybetmeyecek ve üçte iki olasılıkla 600.000 kişi hayatını kaybedecek.

Seçeneklerin olasılık değerleri birbirileri ile aynıdır. Hem I. Grup ile II. Grup arasında hayatı kurtulan kişi sayısı eşittir (200) hem de A ve B programlarının beklenen olasılık değerleri aynıdır. Tek fark I. Gruptaki katılımcıların soruyu kazanç (kurtulma) olarak okurken, II Gruptaki katılımcıların aynı soruyu kayıp (hayatını kaybetme) olarak görmeleridir.

Sonuçlar, görünüş kuramını destekler nitelikte. I. Grupta, Program A’yı seçenlerin oranı %70’e yaklaşırken, II. Grupta katılımcıların yaklaşık %70’i Program B’yi seçtiler. Diğer bir ifadeyle, problem kazanç olarak sunulduğunda insanlar riskli olabilecek seçenekler yerine net ve kesin alternatifi seçme eğiliminde oluyorlar. Ancak, aynı problem kayıp olarak sunulduğunda, kesin bir kaybı seçmek yerine “şanslarını denemek” istiyorlar.

Kısacası, 100 TL kazanmak ile 100 TL kaybetmek aynı şey değil. Kayıp, en azından karar alma süreçlerinde, kazançtan daha önemli gibi görünüyor.



Kaynakça: Kahneman, D. ve Tversky, A. (1979). Prospect theory: An analysis of decision under risk. Econometrica, 47(2), 263–292.

Tversky, A. ve Kahneman, D. (1981). The framing of decisions and the psychology of choice. Science, 211, 453–458.

Us, E. Ö. ve Kökdemir, D. (değerlendirmede). The framing effect is still on the stage during the COVID-19 pandemic.