100 sayısı ilginçtir. Her şeyi birden toparlar; eksiği ve fazlasına bakmaksızın ortak bir uzlaşma sağlar. Kimileri dalya der, kimileri asır der, kimileri dört çeyrek…

Örneğin yüz kere milli olmak önemlidir, yüz kere film çekmek, şiir yazmak, sahneye çıkmak, şarkı yapmak. Ne bileyim önemlidir işte bu 100’ ler kulübü.

Ben BirGün’ de yazmaya başladığım yüz hafta önce böyle bir sayıyı -itiraf etmeliyim ki benim için inanılmaz bir şey- yakalayacağımı düşünmemiştim.

Bir takım fikirlerim, gözlemlerim, isyanlarım vardı elbette, ama bunları naçizane şarkı yazarak anlatmaya çalışıyordum. Ama bu başka bir hikâye…

Hikâyeyi günlük konuşma dilinde söylemedim. Benim için ne yazarsam yazayım bir hikayesi olmalıydı. Şarkılar gibi.

***

En acımasız eleştirileri de en sıradan konuları da hep bir hikâyeyle anlatmaya çalıştım.

Bana ayrılan ve her kelimesi çölde bir damla su gibi önemli olan bu köşede hep müzikle ilgili yazılar yazdım. Bu yazdıklarımı, benden çok daha iyi birer gazeteci ve yazar olan BirGün’ deki arkadaşlarım, kardeşlerim, ağabeylerim, ablalarım -benden yaşça büyük var mı bilemedim- hep iyi niyetle okudular ve hep destek verdiler.

Sağ olsunlar… Bu yüzüncü köşe yazımı çok büyük bir coşkuyla, maytaplarla, konfetilerle kutlamak isterdim ama ülkenin gidişatı özellikle sektörümüz adına hiç de iç açıcı değil.

***

Festivaller iptal ediliyor, konserler yasaklanıyor sahne saatlerimiz kısaltılıyor.

Müzik sektörü resmen bilinçli bir şekilde yok edilmeye çalışılıyor.

Öncesinde Anadolu Fest’ in ertelenmesi, arkasından Aynur Doğan’ın Derince konserinin iptali sonrasında da Metin-Kemal Kahraman kardeşlerin Muş konserinin bir gün öncesinde hiçbir gerekçe gösterilmeden yasaklanması sektöre yönelik keyfi yaptırımların son günlerde hız kazandığını gösteriyor.

Müzik saatlerindeki kısıtlamayla ilgili de mantıklı bir cevap beklemiştik yetkililerden; bu yasaklarla ilgili de bekliyoruz.

***

İsterseniz Anadolu Fest’ in önce iptali, sonra ileri bir tarihe ertelenmesiyle ilgili Eskişehir Valiliği’nin yaptığı açıklamaya bakalım.

Valilik, 10-24 Mayıs tarihleri arasındaki konser, şenlik, festival de dâhil olmak üzere tüm etkinliklerin yasaklandığını duyurdu.

Gerekçe olarak da “huzur ortamı ile kamu düzeni ve kamu güvenliğinin sağlanması, suç işlenmesinin önlenmesi , başkalarının hak ve özgürlüklerinin, genel asayişin korunması."

Ben onlarca festivale hem dinleyici hem de müzisyen olarak katıldım. Orada müzik dinleyen, dans eden, eğlenen gençlerden başka hiçbir şey görmedim. Suç işlenmesinin önlenmesi ve şiddet olaylarının yaygınlaşmasının önlenmesi.

Vay be! Atatürk’ ün Cumhuriyet’i emanet ettiği gençleri potansiyel suçlu olarak gören bu zihniyetin temsilcileri ne yazık ki önemli mevkilerde keyfi kararlarına devam ediyor. Gidişata göre de devam edecekler.

***

Gelelim uluslararası yorumcumuz, Kürtçe sözlü müziğin başarılı temsilcisi Aynur’un Derince’de vereceği konserin yasaklanma gerekçesine.

"İlçemiz sınırları içerisinde özel bir firmanın yapacak olduğu konser organizasyonunun, yapılan detaylı inceleme sonucunda uygun olmadığı tespit edilmiş olup, etkinlik belediyemiz tarafından iptal edilmiştir."

Sayın başkan nasıl bir detaylı inceleme yaptınız ve de neyin uygun olmadığına karar verdiniz? Aynur’ un kıyafetinde bir sorun mu var? Davulcunun saçlarının uzunluğu eşcinselliği mi özendiriyor?

Gitarcının küpesi ahlaka mı aykırı? Bağlamacının oturuşunda halkı kin ve nefrete sürükleyen bir durum mu var?

Rahmetli Cem Karaca’nın “Beni Siz Delirttiniz” diye çok güzel bir şarkısı vardı. Bu günleri görseydi kim bilir neler yazardı. Neyse ki ben bu satırları karalarken Türkiye Barolar Birliği’nden sevindirici bir haber geldi.

Barolar Birliği müzik yasağını saat 01.00 olarak belirleyen genelgenin yürütmesinin durdurulması ve iptali istemiyle Danıştay’da dava açtı.

Tabii ki bu duruşmada müzik sektörü ve emekçileri adına değerli hukukçularımızın yanında yer alacağız. Şimdiden kolay gelsin. Bizim de eski sahne saatlerimiz geri verilsin…