Alican Razı, 25 Mayıs 2020’de, kız arkadaşı Rabia’yı eve bırakmak üzere Ankara, Batıkent’ten yola çıktı. Yanında ehliyeti yoktu, ödemediği idari para cezaları vardı, arka yollardan gidiyordu. Ama polis çevirmesine yakalandı. Uygulama noktasında durmayınca, iki polis Alican’ı takip etti. Yakalayamayınca çevirme noktasına geri döndüler.

21 yaşındaki Alican daha da korktu, kameralara yakalanmak için plakalarını çamurla kapattı. Bu kez de Kahramankazan İlçe Jandarma Komutanlığı ekiplerinin çevirme noktasına denk geldi. Burada da dubalara çarparak jandarma noktasından Ankara istikametine doğru kaçtı. Bir uzman çavuş peşinden ateş açtı. Ardından jandarma görevlileri bindikleri araçla Alican’ın aracını kovalamaya başladı.

Ve bu sırada telsizden, Alican’ın hayatına mal olacak o anons geçildi:

“Şüpheli araç plakası yazdıracağım, diğer istasyonlarımız da bölgelerinde uyarıda bulunsunlar. …aracın ön plakaları çamur ile kaplanmış, 104 gerçekleştirerek seyir halindeymiş ayrıca … ilçesinde meslektaşlarımızın dur ihtarına uymamış araç, üzerinde önemle, duyarlı duralım.” (Ankara Emniyet Müdürlüğü, telsiz kaydı dökümünden)

Polis neden alt tarafı ehliyetsiz bir sürücünün üzerinde önemle durmak ister, derseniz, şu nedenle: Geçilen “104 kodlu” anons, şüpheli sürücünün silahlı eyleme karıştığı anlamına geliyor.

Avukat Derviş Emre Aydın olayın devamını şöyle anlattı: “Jandarma, kontrol noktasından geçen Alican’ın aracını takibe başladığında telsizden, 104 kodlu anonsu geçiyor. Bu anons ‘silahlı eyleme karışmış şüpheli’ demek. Anons polis telsizlerinden de tekrarlandığı için dosyaya giriyor. Telsiz kaydı Emniyet’ten, ancak bu anonsu ilk olarak Alican’ı takibe başlayan jandarmalar geçiyor. Anonsu duyan kontrol noktasındaki polisler de silahlı çatışma ihtimaline karşı önlem alıyor, yolu kamyonla kapatıp atış pozisyonu alıyorlar. Aralarında bir de uzun namlulu silah taşıyan, eğitimli bir özel harekat polisi var.”

***

Ve önlerindeki ilk polis kontrol noktasında Alican’a ateş açılıyor. Aracı yolun kenar kısımlarındaki bariyer ve ağaçlara, sonra da Ankara şehir giriş kapısına çarparak duruyor. Alican ve kız arkadaşını araçtan sağlık ekipleri çıkardı. Otopside, başından tek kurşunla vurulduğu anlaşıldı.

Ehliyetsiz yakalanmaktan korktuğu için kaçan Alican, kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. 10 güvenlik görevlisine, “bilinçli taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma” suçlamasıyla dava açıldı. Hepsi de ifadelerinde, “havaya ve aracın tekerlerine ateş ettiklerini” söyledi.

Avukat Aydın ise her şeyin, o anonsla başladığını söyledi: “Jandarma 104 kodlu anonsla sahte ihbar yapınca polis de o ihbara göre önlem almış oldu. Anonsu duyan polis amiri ‘hazırlıklı olun’ diyor, hepsi atış pozisyonu alıyor. Alican ve peşindeki jandarma aracı, polis kontrol noktasına yaklaştığında jandarma bu kez de havaya ateş açıp yavaşlıyor. Dolayısıyla polis kontrol noktasından sadece Alican’ın aracı görülüyor ve silah sesleri duyuluyor. Polisler de kendilerine ateş açıldığını sanıyor ve karşılık veriyor. Jandarma yavaşlıyor çünkü kendisine karşıdan ateş açılacağını biliyor. Ateş açıp yavaşlayarak Alican’ı, polise hedef olarak bırakıyorlar. Duruşmada da bunları dile getirdik ve jandarma personelinin tutuklanmasını istedik.”

Jandarma görevlileri “Tehlikeli olabilir” diyerek böyle anons geçtiklerini söylediler, tutuklanmadılar. Tehlikeyi nasıl sezdikleri belirsiz.

***

Net olan, Alican’ın bırakın ateş açmasını, silahının dahi bulunmadığı…

İkinci “tuhaflık”, balistik incelemede, ölümcül atışın hangi silahtan çıktığının tespit edilememesi. Mermi kovanlarının gönderildiği Adli Tıp Kurumu da eşleştirme yapılamayacağını söyledi. Yani, Alican’ı kimin öldürdüğü tespit edilemedi. Avukatları balistik değerlendirme için bilirkişi talebinde bulunacak ancak bu tür davalarda maktulü vuran belirlenmediğinde mahkumiyet çıkmadığı malumunuz.

Alican’ın annesi yaşlı ve hasta olduğundan beyanda bulunamadı, önceki hafta görülen ilk duruşmaya katılamadı. Dava devam ediyor.