KADİR İNCESU Orhan Kemal’in futbola olan tutkusunu meraklısı bilir. Bursa Cezaevi’nde ustası Nâzım Hikmet ile geçirdiği 3,5 yıl sonrası Orhan Kemal için yazmak nasıl vazgeçilmez bir sevda olduysa, futbol da öyleydi bir zamanlar. Babasının yurdu terk edip sürgün hayatı yaşamak zorunda kaldığı 1930’lu yıllarda kendisini tamamen futbola verir. Çalıştığı Milli Mensucat ve Adana’daki takımlarda futbol […]

105. yaşında  ‘Haydi Raşiiiiit’

KADİR İNCESU

Orhan Kemal’in futbola olan tutkusunu meraklısı bilir. Bursa Cezaevi’nde ustası Nâzım Hikmet ile geçirdiği 3,5 yıl sonrası Orhan Kemal için yazmak nasıl vazgeçilmez bir sevda olduysa, futbol da öyleydi bir zamanlar. Babasının yurdu terk edip sürgün hayatı yaşamak zorunda kaldığı 1930’lu yıllarda kendisini tamamen futbola verir.

Çalıştığı Milli Mensucat ve Adana’daki takımlarda futbol oynayan Orhan Kemal sürati ve golcülüğüyle ün salmıştır Adana’da… Fırsat buldukça arkadaşlarıyla devam etmiştir futbol oynamaya… Futbol ayakkkabısı bulamadığında kösele ayakkabıyla da çıkmıştır sahaya… Hayat şartlarının ağırlığıyla bir süre sonra eski bir sevdalı olarak kalmıştır futbol… Ve kitaplarında yaşatmıştır bu tutkusunu… Işık Öğütçü ile 2 Haziran 1970’de yitirdiğimiz babasının bu kez futbol tutkusu üzerine konuştuk.

• Babanızın iyi futbol oynadığı söylenir, yazılır. Babanızın Adana günlerinden futbolla ilgili neler var anlatabileceğiniz?

Kayıtlara göre babam 1928’den itibaren futbol dünyasının içine girmiş, Adana’nın amatör takımlarında top koşturmuş bir sporcu. Seyhanspor ilk oynadığı futbol takımı. 1934’e kadar burada oynuyor. Daha sonra Adana İdman Yurdu formasıyla kendisini görüyoruz. Yıl 1936. Forvet mevkiinde sağ açık oynayan, iyi çalım atan, hızlı koşan bir futbolcu.

• Babanız Adana’da ‘Golcü Raşit’ olarak tanınırmış…

Tabii forvet oynayınca golleri de sıralarmış. Kendi deyişiyle “Her maçta iki golüm sağlamdı” diyerek taraftarların gönlünü aldığını da belirtmek isterim. Annem, babam için taraftarların “Haydi Raşiiiiit!” diye bağırdıklarını söylerdi.

• Roman ve öykülerinde futbolun yeri nedir?

Futbol oynadığı yıllar onda müthiş bir gözlem sağlamış doğal olarak. Bu yılları özellikle “Baba Evi” ve “Avare Yıllar” (Everest Yayınları) kitaplarında anlatır. Biliyorsun otobiyografik romanlarıdır. Orada top koşturan kişi babamdır. Sadece futbol değil, o anı yaşarken gördüğü olayları, arkadaşlarını, onların davranışlarını bu iki eserde yansıtmış, bizlere o döneme ait futbolculuğu ve yaşantısı hakkında büyük bir kaynak bırakmıştır. Bu iki kitap onun futbol yaşantısından kesitler sunar. Ama bazı öykü ve romanlarında kahramanlar çocuklardır, top peşinde koşturmayı çok severler. Takımlar mahallede maç ederler. Hatta kötü oynayan bir çocuk için; eserin kahramanı, iyi futbol oynayamayan çocuğu hemen eleştirmeye başlar. Kendisi orada olsaydı o pası nasıl gole çevireceğini iç konuşmasıyla bize yansıttığına tanıklık ederiz. Hatta “Nâzım Hikmet’le 3,5 Yıl” kitabında, Nâzım Hikmet’le hapiste futbol oynadıklarından söz ederek şöyle yazar, “Uzatmayalım, günün birinde aramıza uzun boylu, sarı saçları kıvır kıvır, kırk yaşlarında, mavi gözlü bir de şair karıştı. Hem de takımın en zor yerinde oynuyordu: Ortahaf! Çok defa İzzet’le onun takımına karşı oynardık. Şiirdeki kadar usta yahut nefesli olmadığı için onu ve ona dayanan defansı kolaylıkla geçer, onu çıldırtırdık. Öyle sinirlenirdi ki… Kıpkırmızı yüzü, masmavi gözleri ve yüzünün kırmızılığında kaybolan sarı kaşları. Hele çalım yapar, yutturursak öyle içerlerdi ki, sahada bir faul kralı kesilir, elle, kolla, tekmeyle girişirdi. Bir gün esaslı bir tekmesini yemiştim, hani laf aramızda çok nefis bir tekmeydi…” Bu anı da Nâzım Hikmet’in ölüm yıldönümü olan 3 Haziran için olsun.

• Futbol oynadığı günleri anlatır mıydı?

O dönemi anlattığı günler mutlaka olmuştur. Fakat çocuk olduğum için ben hiç duymadım. Bir keresinde “Avare Yıllar” kitabında geçen babamın İstanbul’a gidiş macerasının kitapta olmayan bir kısmını bana anlatmıştı. Şöyle, “İki arkadaş İstanbul’a geldiklerinde, Galatasaray kulübüne giderek, kendilerinin denenmesini istemişler. Bir deneme antrenmanı yapmışlar. Babam beğenilmiş ve takıma alınacağı söylenmiş. Fakat arkadaşı başarılı olamadığı için kendisini alamayacaklarını söylediklerinde, babam “Arkadaşım olmazsa ben de yokum diyerek” Galatasaray’ın teklifini geri çevirmiş. Bunu bana birkaç kere anlattığını hatırlıyorum. Başka bir futbol macerasını da Kemali Ağabeyim yaşamış. Bu anıyı şöyle anlatıyor, “Babamla ölümünden bir veya iki yıl önce Karagümrük’teki Vefa Stadı’na gidip Vefa – Adanaspor maçını seyretmek istedik. Stat o kadar kalabalıktı ki içeri giremedik. Bir ara yanımıza yaklaşan biri karaborsa bilet alabileceğimizi söyledi. Babam da iyi niyetle aldı. Turnikelere gelip içeri girerken, görevli kişi biletimize bakıp, “Bu biletler sahte” demez mi? Bunun üzerine kapıdan geri döndük. Adanaspor maçını izleme sevinci babamda bir anda sönüverdi. Oraya gelmişken stadın üzerinden yan taraftan ilk devre maçı seyredip, ayrıldık. Bu duruma çok üzüldüğünü hatırlıyorum. Bir de sen de biliyorsun 1964’te Yazarlar Birliği ile Keşanlı Ali oyunun oyuncularıyla bir maçları var. Yazarlar Birliği’nin kaptanı Orhan Kemal, Keşanlı Ali’nin ise Haldun Taner. Hakem ise Halit Kıvanç. O maçta babam bir penaltı atıyor ve maçı 5-3 kazanıyorlar.

IŞIK ÖĞÜTÇÜ

• Babanızı futbol oynarken seyredebildiniz mi? Birlikte maça gittiniz mi?

Babamın beni ve ağabeyimi Basınköy’de top oynarken seyrettiğini anımsıyorum. Hatta bu izlemelerini fotoğraflayan fotoğrafçı Aydın Dörter, “Babanın topa vururken, maçı izlerken çok fotoğrafını çektim. Ama negatifleri bodruma koymuştum. Orada rutubetten hepsi bozulmuş,” demesi beni çok üzmüştü. İşte fotoğraf kareleri olsaydı senin sorunun yanıtları görsel olarak da verilmiş olacaktı.

• Mahalledeki çocuklarla futbol oynarken babanız da katıldı mı aranıza?

Babamın çocukların futbol oynamalarını seyrettiğini kitaplarındaki anlatımlarından biliyorum. Bizleri de seyrettiğini ve belki de seyrederken yıllar öncesine gittiğini tahmin ediyorum. Ama ben müdafaa futbolcusuydum. Babam ise golcü. Belki hayıflanmıştır oğlum golcü olamadı diye…

***

‘Yine parasız bir futbolcu olacaktı!’

• Babanız, edebiyattaki başarısını futbolda gösterseydi…

Sanırım o dönemin unutulmazları arasına girerdi. Yanlış hatırlamıyorsam o sıralar profesyonellik yoktu. Bundan dolayı ne kadar iyi futbol oynasa da yine parasız bir futbolcu olacaktı. Büyük edebiyatçı olup yaşamını büyük ekonomik sıkıntılarla geçirdiği gibi… Edebiyatçı olmasından son derece mutluyum. Ne kadar ünlü futbolcu da olsanız bir gün unutulursunuz. İyi bir edebiyatçı iseniz her zaman okunur, yazdıklarınız insanlara ders olur, yol gösterir.

Bir kitap sizin yol arkadaşınızdır en yakın dostunuzdur. En inandığınız kişiler bir gün sizi terk edip gidebilir ama kitaplar kara gün dostudur. Onun yazdıkları umudunuzu hep canlı tutar. Eserleriyle insana dokunmuş, onları sevmiş ve yüceltmiştir. Bundan dolayı Orhan Kemal yüreklerde yer almış. Toplumun hafızasında iz bırakmak, sessizlerin sesi olmak bence çok önemlidir. Bu nedenle babamın edebiyatta ölümsüz olması, futbolculuğundan daha önemlidir.