41 yıl sonra bir 12 Eylül’ü daha yaşadık.

Bu sürenin ilk 22 yılı, yeniden demokrasi, insan hakları ve laik demokratik sosyal hukuk devletini onarmakla geçti!

Özellikle Sosyal Demokrat Halkçı Partisi’nin (SHP) kuruluşu, siyaset yapma biçimini değiştirdi.

Değişim, demokratik gelişmeyi, hak ve özgürlüklere duyarlı olmayı sağladı!

Darbenin tüm yasakları ve baskılarına karşı direnme, demokratik hak ve özgürlüklere kavuşma, devletin faşist yapılanmasını yok etme mücadelesinde SHP önder oldu!

Halkın desteği ve güveniyle SHP’nin kuruluşunun 3. yılında yerel iktidara, 5. yılında da DYP/SHP genel iktidarına ulaştı!

Ülkede başta Kürt sorununu çözmeyi, Alevi kimliğini ve tüm farklılıkları tanımayı, insan haklarına saygıyı, inanç ve ibadet özgürlüklerini öne çıkarmayı, yurttaş ve halk bilinciyle yeni bir demokratik düzen kurma mücadelesini sürdürdü!

Bu yapı, toplumsal barış ve dayanışmayı oluşturdu!

Beraberinde kültürel gelişme, ekonomik kalkınma ve adil paylaşım hasretini gidermeye çalıştı!

***

Ama darbecilerin arkasındaki ABD ve NATO’nun yönlendirdiği “derin devlet” mekanizması, demokratik açılım, barış ve refah içinde kalkınan bir Türkiye istemedikleri için kurulmak istenen demokratik düzene tüm güçleriyle yeni bir saldırı başlattılar!

***

İşte bu nedenle 41 yıl sonra 12 Eylül’de, hak ve özgürlüklerine sahip çıkanlar, sosyal medyada haklı olarak “12 Eylül zihniyeti hala yaşıyor” diye açıklamalarda bulundular!

Faşist darbenin kalıntıları ve de darbecilerin artakalanları hala yaşıyor…

Üstelik bu kez, “din tacirliği” yaparak iş başındalar…

Yağma öyle sürüyor ki, ülkenin kaynaklarını paylaşırken aralarında çıkan kavgada gözlerini karartıp TBMM’yi bombalayıp, 300’e yakın yurttaşımızın ölmesine neden olabiliyorlar!

***

AKP yönetiminde geldiğimiz nokta, 12 Eylül 1980’i aratır durumda!

Bir yandan uyuşturucu baronlarının oluşturduğu kara para paylaşımı fütursuzca sürüyor. Diğer yandan yurttaşlar yargısız infazlarla yok ediliyor.

Muhalifler ya da iktidarın hoşlanmadığı aydın, yazar, çağdaş, sorgulayan yurttaşlar yapay suçlarla hapislere atılıyor!

Meşhur “İrangate olayında” görevlendirilen yerli mafya, bu kez devletin kaynaklarını sömürüde kullanılıyor!

***

Dahası anayasal hak ve özgülükler de yok edildi…

2013'te Gezi Parkı eylemleri sırasında demokratik taleplerini dile getiren göstericilere, devlet orantısız güç kullandı, 8 gencimiz katledildi.

Anayasal hak olan toplantı ve gösteri yürüyüşü giderek engellendi.

Baskı, korkutma, tehdit ve şantaj siyasi yönetimin olağan yönetme tarzı oldu…

Yapay bir yaşam biçimi, topluma algı yönetimiyle kabul ettirilmeye çalışıldı!

Yaratılan yandaşlarla emekçi halk soyuldu. Yoksulluk iktidarın yolsuzluklarıyla daha da arttı.

***

Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nde, uluslararası belgelerde ve yasalarda yer alan barış hakkını talep etmek, barışı dillendirmek bugün yasaktır.

Barış isteyen, vatan hainliği ve bölücülükle suçlanmaktadır!

***

Hatırlayalım;

7 Haziran 2015 seçimleri sonrası iktidarını kaybeden ve 1 Kasım seçimlerini kazanabilmek adına 300’e yakın yurttaşımızın “canlı bombalarla” katledilmesine neden olan o kara dönemi AKP iktidarı yaşattı!

Ülke tarihinin en büyük katliamı olan “Ankara Garı” olayı, AKP’nin kara lekesidir!

Çünkü dönemin AKP’li Başbakanı; “Canlı bombaları biliyoruz ama eyleme geçmeden yakalayamıyoruz” diyor ve sözlerine “AKP’ye oy verilmezse bombalar patlamaya devam eder” diyerek vahim bir itiraf da bulunuyor!

***

İHD Başkanı Öztürk Türkdoğan’a göre,” AKP döneminin en önemli özelliği uluslararası sözleşmeleri uygulamamasıdır” diyerek bir gerçeği gözler önüne seriyor!

AİHM’in “Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala kararlarını yok saydığı” örneklerini de ekliyor!

***

AKP, Anayasa Mahkemesi kararlarına da uymuyor.

Hatta Anayasada laiklik ilkesi varken ve değiştirilemeyecek maddeler içinde bulunurken, laiklik karşıtı eylem ve söylemleri alenen uygulayarak suç işliyor!

Ne yazık ki hukuk dışılığa dur diyecek bir merci de yok!

***

12Eylül yönetimi bile evrensel hukuk ilkelerine kerhen de olsa uymaya çalışırken, AKP iktidarı, yarattığı taraflı ve bağımlı yargıyla her istediğini yapabiliyor…

***

Kısaca AKP, 16 Nisan 2017’deki AGİT’e göre hileli olan referandum sayesinde değiştirilen rejimle, 12 Eylül darbe anlayışına geri dönmüştür!

Hatta daha da vahimini uygulayabilecek bir düzen kurulmuştur!

Yani, laik demokratik sosyal hukuk devleti artık yoktur!

Devletin tüm kurum ve kuruluşları değiştirilmiştir…

***

Yasama, yargı ve yürütme gücünü tek kişide toplayan ve sadece dünyada dikta rejimlerinde görülen amorf bir sistem, Türkiye Cumhuriyeti’nde uygulanmaktadır.

Tıpkı Kenan Evren’in açılış ve mitingleri dini törenlerle başlattığı gibi AKP’de aynı yöntemi kullanmaktadır!

Bugünkü yönetim anlayışında;” Hilafete yol açan, Saray hanedanlığı kurmaya heveslenen teokratik otokrasi” vardır!

Bu gerçeklere daha ne kadar göz yumacaksınız!!!