Mısır, tarihin en kötü ekonomik kriziyle mücadele ediyor. 12 yıl önce başlayan devrim Mısırlılar için artık uzak bir anı gibi ve suçlu, Sisi rejiminin ta kendisi.

12 yıl önceki yol ayrımı
Fotoğraf: AA

Sam HAMAD

Bu yıl 25 Ocak, Hüsnü Mübarek’in iktidardan indirilmesinin 12’nci yılı olacak. Mısırlılar yıldönümünü eşi benzeri görülmemiş ekonomik zorluklar içinde karşılayacaklar.

Batı medyasında bolca istatistik içeren ve ekonomik terimler kullanan analizler yayımlanacak. Mısır lirası geçtiğimiz mart ayından bu yana yarı yarıya değer kaybetti ve enflasyon yüzde 21,9 düzeyin ulaştı. Fakat bu rakamlar Mısır halkı için ne anlama geliyor?

Mısır’da her üç kişiden ikisi devletten gıda yardımı alıyor -Mısır bağımsızlığından bu yana ortaya çıkan en kötü tablo. Gıda yardımları olmasa, hane halkları açlıkla karşı karşıya kalacak. Yani milyonlarca Mısırlı ile mutlak açlık arasındaki tek “engel", devletin verdiği gıda yardımları.

AÇLIK GERÇEK BİR TEHLİKE

Fakat birçok insan için gıda yardımları da yetersiz kalıyor. Gıda fiyatları her geçen gün yükseliyor ve Mısırlılar temel tüketim gıdalarından bir bir vazgeçmek zorunda kalıyor. Düşük gelirli hanelerin aldıkları yardım ayın henüz başında bitiyor ve geriye kalan haftalarda hayatta kalmak bile mücadele konusu haline geliyor. Toplumun en yoksul kesimleri için açlık gerçek bir tehlike.

Manşetlere bakarsanız Mısır’ın Afrikalı “şanssız” ülkelerden biri olduğu izlenimine kapılırsınız. Hazin ekonomik görünümün sebebinin tesadüfi olgular olduğunu düşünebilirsiniz. Ukrayna savaşı ve Covid-19 salgını bu sebeplerden olabilir, değil mi?

Bu istisnai olayların Mısır’ın para biriminin değer kaybında rol oynadığı şüphesiz. Fakat bunlar olan bitenin tamamını açıklamak için yeterli değil.

Mısır’ın siyasi tragedyasında kötü adam, Sisi rejiminin ta kendisi.

Sisi’nin iktidarı ele geçirmesi, seçimle iktidara gelen Muhammed Mursi rejimini devirmek için kanlı bir darbeye girişmesiyle mümkün oldu. Ekonomik istikrar vurgusunu dilinden düşürmedi. Mısır’da güç ne zaman el değiştirse olduğu gibi, ülkede 2011 devriminden sonra da ekonomik istikrarsızlık hâkim olmuştu.

İSTİKRARSIZLIK MESAJI

Silahlı Kuvvetler Yüce Divanı kötü gidişatı fırsata çevirdi. Tüm devlet araçları ve ekonomik araçlar ellerinde bulunduğu için tüm sistemi resmen sabote etti. Mısırlılara verilen mesaj “Demokrasi, istikrarsızlık demektir” oldu. Sisi, Mısırlılar için yeni bir gelecek vaat etti ve toplumun tüm kesimlerine ekonomik refah sağlayacağına yemin etti.

Bunların hepsi tabii ki yalan ve propagandadan ibaretti. Mısır ekonomisi çöküşün eşiğinde ve ortalama Mısırlılar için hayat hiç bu kadar zor olmamıştı. Sisi rejiminin ekonomiyi dönüştürmek, sıradan Mısırlıların çıkarlarına hizmet edecek şekle sokmak gibi bir niyeti hiç olmamıştı.

Sisi’nin demokrasiyi ortadan kaldırmaktaki asıl amacı, Mübarek rejimi esnasında ortaya çıkan statükoyu sağlamlaştırmak ve kalıcılaştırmaktı. Kleptokrasi rejimi kalıcı hale geldi ve milyarlarca dolarlık kamu kaynağı rejime yakın elitlerin cebine akmaya başladı. Ekonominin çok büyük bir bölümü halen ordunun himaye ve kontrolünde.

Ülke ekonomisinin geriye kalanı ise rejimin “sevdiği” iş insanlarının elinde ve otoriter rejimlerde çok sık gördüğümüz ahbap-çavuş sistemi işletiliyor.

Arap Baharı’nın ve 25 Ocak devriminin yaşandığı günlerde Sisi rejimi ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Suudi Arabistan’daki müttefikleri dünyanın en büyük Arap ülkesine demokrasi gelmesinden korktular. Sisi iktidarının erken günlerinde, imdada yetişen de körfez parası oldu. Sisi bu sayede dikkatini uzmanlık alanına verebildi. Siyasi rakiplerini, muhalifleri ve demokratik reform talep edenler ağır baskı altına aldı.

BAE ve Suudilerin terör rejimine destek vermesi karşılığında Sisi, ülke ekonomisini körfez müttefiklerine açtı. Geçen seneye kadar her gün Riyad ve Abu Dabi’nin yeni “yatırımları” açıklanıyordu. Tabii aslında kastedilen devlet varlıklarının bu ülkelere satılmasıydı.

Devletin sağlaması gereken temel hizmetler çökerken ve Mısırlıların gündelik ihtiyaçları göz ardı edilirken Sisi “mega projelere” milyarlarca dolar harcıyordu.

Henüz ne pandemi, ne Ukrayna savaşı varken Mısır IMF’ye başvurup borç talep ediyor ve böylelikle ekonomiyi yüzdürmeye çalışıyordu. Talep edilen borçların karşılığında istenen ise, Mısırlılar için çöküş anlamına gelen kemer sıkma politikalarıydı.

ÖLÜMCÜL YARAYA BANDAJ

Alınan borçlar, ölümcül yaranın üzerine bandaj yapmaktan farksızdı. Bu gerçeği IMF dahi görmezden gelemedi. Mısır’a verdiği son borç, bir önceki üç milyar dolarlık borcun çevrilmesi içindi ve bu defa ordunun elindeki şirketlerin “yapısal reformlardan” geçirilmesi talep edildi. Bu talep, Sisi için risk içeriyor çünkü ekonomiyi açmak, kontrol edemediği kesimlerin ekonomik güç elde etmesi anlamına gelebilir.

Sisi muhtemelen ordunun elindeki bazı şirketleri müttefiki konumundaki kleptokratlara ya da BAE ve Suudilere teslim edecek. Bu hamleler kısa vadede biraz rahatlama yaratabilir fakat Mısır’ı çöküşün eşiğinden kurtarma ihtimali yok.

Nihayetinde, Mısır’ın kaçamayacağı bir gerçek var: Yaşanan felaketlere karşı savunmasız hale gelmesinin, kalıcı ekonomik durgunluk ve yoksulluk içinde bulunmasının başlıca sebebi, siyasi sisteminin ta kendisi.

DEMOKRATİK REFORM UMUDU

Uzun vadede tek umut kaynağı var, demokratik reform. Fakat Sisi ülkede mutlak otoriter bir rejim inşa etti. Reform ve değişim talep eden sesler ise hiç olmadığı kadar zayıf.

25 Ocak tarihi henüz unutulmadı fakat bu gidişle yalnızca bir yol ayrımı olarak hatırlanacak. Demokrasi ve istikrar sapağı kaçırıldı ve çöküşe giden yavaş ve acılı yola girildi.

Dünya ekonomisi çalkantılı bir dönemde ve Mısır'ın kleptokrasi rejimi en zayıf halkalardan biri. 104 milyon nüfusa sahip ülke, devletin çökmesi tehlikesiyle karşı karşıya. Çöküş yaşanırsa, etkileri tüm dünyayı sarsacaktır.

Çeviren: Fatih Kıyman
Kaynak: The New Arab