Gündemin hızlı değişiyor olmasına pek takılmayın. Bir şekilde gündem olmuş konular zihinlerin bir köşesinde yer ediyor. Zamanı geldiğinde de o konuyu hatırlıyoruz. Örneğin “128 milyar dolar” meselesi. Daha birkaç ay öncesine kadar en önemli gündem maddesi iken şimdi pek konuşulmuyor. Peki, neden?

Unuttuğumuz için mi? Yoksa iktidar konu hakkında halkı tatmin edecek açıklamalar yaptığı için mi? İkisi de değil. Sadece şimdilik başka konulara yoğunlaşıyoruz. O kadar. Sanırım iktidar da bunun farkında, bir gün tekrar karşısına geleceğini biliyor. O nedenle şimdiden o sorunun yeniden sorulacağı zamana hazırlık yapıyor.

Hatırlarsanız Merkez Bankası’nın uzunca bir dönem faizleri düşük seviyede tutmasına rağmen kurlarda yukarı yönlü bir hareket olmuyordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, faizlerin düşmüş olmasına rağmen kurların yükselmiyor olmasına işaret ederek düşük faiz talebinin ne kadar haklı olduğuna vurgu yapıyordu. Hatta bazı gazeteciler Erdoğan’ı takdir ettiklerine ilişkin ifadeler bile kullanıyorlardı. Sonradan anlaşıldı ki bir taraftan faizleri düşük tutmaya çalışan MB diğer taraftan da kurların yükselmesini önlemek için “arka kapıdan” döviz satıyormuş. Kimseye söylemeden, Hazine ile yaptığı bir anlaşmaya (ki bunu çok sonra öğrendik) dayanarak kamu bankaları üzerinden sessizce döviz satıyormuş. Merkez Bankasının rezerv hesaplarındaki bu gelişme fark edilince, haklı olarak, vatandaşlar “128 milyar dolar nerede” diye sormaya başladı.

İktidar kanadından bu konuda halkı tatmin edecek bir açıklama yapılamadı. Vatandaşı ikna edemediğini bilen iktidar bu konuyu bir şekilde halletme çabasına girdi.

Önce swaplar üzerinden bir miktar döviz MB hesaplarına aktarıldı. Ardından IMF’nin salgın dönemi için kullanıma sunduğu imkânlardan Türkiye’nin payına düşen 6,4 milyar dolar kayda girdi. Bu paranın kayda girdiği söylendi ama hangi kaynaktan geldiği iktidar sahipleri tarafından dillendirilmedi. Malum, daha birkaç yıl öncesine kadar “IMF bizden borç istedi, 5 milyar dolar, arkadaşlara dedim ki verin” söylemini pek çok kere tekrar eden iktidarın şimdi “IMF’den para alıyor olmasının” siyasi etkilerini azaltmak için hiç IMF’den bahsetmemesi anlaşılabilir. Sonuçta o parayı aldılar.

Ama yetmiyor, swap da olsa, IMF’den de gelse hala 128 rakamına ulaşılamıyor. Peki, ne yapmalı? “Durmak yok yola devam.”

Bu hafta, Hazine’nin borçlanma programında yer almamasına rağmen, yurtdışından 2 milyar 250 milyon dolar borçlandılar. Bu para pazartesi günü hesaplara geçecekmiş. Her ne kadar faizi ABD’nin benzer vadede ödediğinin yaklaşık beş katı olsa da bu, iktidar açısından bir sorun olarak görülmüyor. İktidar niye dert edinsin ki? Sonuçta yüksek faizi ödeyecek olan sizsiniz. Neyse konumuz yüksek dolar faizi ödeyecek olmamız değil.

Ama hala 128’e ulaşamıyoruz derken, bir hamle de Merkez Bankasından geldi. Bankalarda bulunan döviz hesapları karşılığında bankların MB’ye yatırması gereken zorunlu karşılık oranları 2 puan artırılarak yüzde 23’e çıkarıldı. Bankalar vatandaştan topladıkları döviz mevduatının neredeyse 4’te birini MB’ye yatırmak zorundalar. Yapılan açıklamaya göre, bu değişiklikle birlikte MB’ye 3,4 milyar da bankalarımızdan gelecek. Reeskont kredilerinden de biraz daha gelince, yakında “rezervimiz 128 milyar dolara” ulaştı açıklaması gelir. Sanırım Ekim başında buna benzer açıklamalar duyacağız.

Peki, bütün bunlar 128 milyar doların yerine konduğunu mu gösteriyor? Elbette hayır. Burada bahsedilen rakam “brüt rezerv.” Yok, onlar size bunun brüt olduğunu söylemeyecekler. Sadece 128 milyarımız var diyecekler. Ama bunun karşılığında ne kadar yükümlülükleri olduğundan bahsetmeyecekler. 3 Eylül’de eksi kırk milyar dolar seviyesinde olan net rezervler hala eksi seviyelerini koruyacak.

Ama olsun: 128 milyara 128 milyar