Trump, May ve Macron ve sözcüleri Suriye’de kimyasal silah kullanıldığı ve bunun Suriye yönetimince kullanıldığına dair kanıtı kendi istihbarı kaynakları olarak gösterdiler. Böylelikle ilk defa 3 ülkenin aynı anda başka bir ülkeye karşı kendi istihbaratlarını kanıt göstererek saldırı yürütmeleri ve saldırı meşruiyetini milli istihbarat teşkilatlarına dayandırmaları uluslararası hukuk literatürüne girmiş oldu

14 Nisan Suriye saldırısı: Herkes neden memnun?

Hakan Güneş - Doç. Dr. İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi

Yedinci yılındaki Suriye Savaşı’nda Suriye Yönetimi’ne yönelik 2. ABD saldırısı bu kez İngiltere ve Fransa ile birlikte 14 Nisan Cumartesi sabaha karşı gerçekleşti. Acaba çıkacak mı denilen 3. Dünya Savaşı çıkmadı ama 3. Dünya’nın savaş alanı olarak kullanıldığı yeni bir askeri saldırı gerçekleşti. Saldırıyı gerçekleştirenlerin bu aşamasını tamamladıklarını söylediler. askeri eylemin niteliğine bakarak öncesindeki hangi öngörü veya beklentilerin yanlışlandığı, hangi analizlerin isabetli şekilde süreci okuduklarına bakarak Suriye’deki durumu, Suriye savaşının aktif unsurları olan ABD, Rusya, İran, Türkiye, Suudi Arabistan, Katar, İngiltere ve Fransa arasındaki ilişkileri anlamlandırmaya çalışacağız.

Meşru saldırı zemini olarak istihbarat raporu
Yine Birleşmiş Milletler mekanizmaları çalıştırılmadı. Yine Uluslararası bir soruşturma komisyonu sahaya gidip raporunu yazamadı. Hatta bu kez tek taraflı bir rapor dahi beklenmeksizin Trump, May ve Macron ve sözcüleri Suriye’de kimyasal silah kullanıldığı ve bunun Suriye yönetimince kullanıldığına dair kanıtı kendi istihbarı kaynakları olarak gösterdiler. Böylelikle ilk defa 3 ülkenin aynı anda başka bir ülkeye karşı kendi istihbaratlarını kanıt göstererek saldırı yürütmeleri ve saldırı meşruiyetini milli istihbarat teşkilatlarına dayandırmaları uluslararası hukuk literatürüne girmiş oldu.

Sınırlı tırmandırma: Rusya faktörü
14 Nisan öncesinde her gerilim döneminde olduğu gibi bir 3 Dünya savaşı çıkacağını ima edenler hiç az değildi. Ancak bu spekülatif görüşe katılmayanlar dahi geçtiğimiz gece yarısı-sabaha karşı gerçekleşen saldırıdan daha büyük ölçekli bir saldırı olacağını öngörmüştü. ABD öncülüğündeki üçlünün Suriye askeri üslerine ve askeri endüstri merkezlerine ciddi zarar verecek bir saldırı gerçekleştirmesi kuvvetle muhtemel idi. Öte yandan Obama’nın ilk kimyasal silah kullanıldı iddiası yayıldığında saldırıyı son anda iptal ettiği keza geçtiğimiz yıl benzer iddialar çerçevesinde Trump’ın 6 nisan 2017’de son derece sınırlı bir saldırı ile Al_shayrat hava üssünü vurduğu anımsandığında yükselen tansiyonun tehdit seviyesinde kalarak somut bir saldırıya dönüşmeyebileceği de gündemde idi. 14 Nisan 2018’de (dün) ortaya çıkan tablo ise tüm bu tahminlerin ortasında bir tablo ile sonuçlandı. 6 Nisan’dan askeri olarak biraz daha etkili ancak Suriye yönetiminin savaş kapasitesine zarar veremeyecek kadar da zayıf bir saldırı gerçekleşti.

Öte yandan askeri anlamının ötesinde Trump, Macron ve May cephesinden bakıldığında önemli bir siyasi güç gösterisinin gerçekleştiği söylenebilir. İngiltere’deki eski Rus ajanının Rusya tarafından zehirlendiği iddialarının ardından Trump’ın başlattığı Rus diplomat kovma yarışından ne kadar başarıyla çıktığı, birkaç istisna dışında tüm NATO ve NATO partneri ülkeyi nasıl aynı hedefe yöneltebildiğini görmüştük. Rus diplomatlara yönelik protesto ve sınırdışı hareketlerini takiben Rusya’nın nüfuz sahasına yönelik tek taraflı harekât gerçekleştirmesi, ABD’nin gücüyle (hele de yanına önemli NATO müttefiklerini aldığı zaman) hâlâ boy ölçüşecek bir odak olmadığını ortaya koydu.

Trump “Güçlü Amerika’yı geri getirme”, onu dosta düşmana gösterme konusunda düşük riskli ve düşük maliyetli bir gösteri gerçekleştirmiş oldu. Onun hanesine kendi beklentileri için bir artı daha yazılmış oldu. Rusya ile işbirliği yaptığı-yapacağı spekülasyonlarını yaparak onu görevden almaya çalışanlar karşısında da önemli bir psikolojik üstünlük elde etmiş görünüyor. Benzer yaklaşımları Londra ve Paris’teki yeni güç merkezleri için de söyleyebiliriz.

İngiltere ve Fransa
Şüphesiz 14 Nisan saldırısı İngiltere ve Fransa’nın yeniden Suriye oyununa dönüşlerinin de tarihi oldu. Arap Baharı sonrası başta Libya olmak üzere Ortadoğu gelişmelerinde çok daha görünür ve etkili roller alan İngiltere ve Fransa’nın süreç içinde sahadaki gelişmeler neticesinde etkilerini kaybetmeleri ile sonuçlanmıştı. İngiltere’de ikinci Demir Lady olmaya soyunan Theresa May ve Fransa’da Emmanuel Macron’un içeride ve dışarıda profil gösterme arzuları bu saldırı ile yerine gelmiş oldu.

İran kaynaklarına bakılırsa Fransa’nın üçlü arasında yer almasına karşın saldırı öncesinde Suriye sahasında bulunan İran’a (ve Hizbullah’a) ait hedeflere yönelik saldırı gerçekleşmemiş olmasında önemli bir rolü olduğunu not etmekte yarar var. Bize göre bu durum üçlünün anlaşmazlıklarını gösterdiği kadar bir sonraki saldırı dalgasının münhasıran ABD ya da İsrail tarafından bu hedeflere yönelik ayrıca gerçekleşmesi ihtimalini güçlendirmektedir.

Rusya
Suriye yönetiminin yanında olduğunu, yanında olduğu bir ülkenin dünyanın en güçlü devleti olan ABD tarafından dahi yıkılmasına izin vermeyeceğini gösterdi. Askeri savunma sistemlerinin uluslararası silah pazarında hala etkili ve alınabilir olduğunu duyurmuş oldu. Moskova ve Şam merkezli açıklamalara göre hava savunma sistemi atılan güdümlü füzeler karşısında yüzde 70 oranında başarılı oldu ki bu da fiyatlarına göre hiç fena bir sonuç almadıklarının işareti olarak sunuldu. Rusya’nın silah pazarındaki yerini korumasına hizmet edeceği düşünülen savunma sistemi başarısına ilişkin raporundan daha önemlisi elbette saldırı öncesi diplomatik-siyasi yaklaşımları ile ABD-Birleşik Krallık-Fransa üçlüsünü sınırlı bir saldırıya yöneltmeyi başarmış.

Öte yandan Rusya’nın Suriye’deki ateşkes sürecindeki iki önemli partnerinden birisi olan Türkiye’nin 14 Nisan saldırısını resmen desteklediğini bildirmesinden anlaşılacağı üzere Rusya’nın Suriye’de işleri yoluna koymak için önünde daha çok engel olduğu da görülmüş oldu.

14-nisan-suriye-saldirisi-herkes-neden-memnun-451868-1.
İran kaynaklarına bakılırsa Fransa’nın üçlü arasında yer almasına karşın saldırı öncesinde Suriye sahasında bulunan İran’a (ve Hizbullah’a) ait hedeflere yönelik saldırı gerçekleşmemiş olmasında önemli bir rolü olduğunu not etmekte yarar var. Bize göre bu durum üçlünün anlaşmazlıklarını gösterdiği kadar bir sonraki saldırı dalgasının münhasıran ABD ya da İsrail tarafından bu hedeflere yönelik ayrıca gerçekleşmesi ihtimalini güçlendirmektedir.

Türkiye
Ruhani ve Putin ile sıcak fotoğraf karelerine giren Ankara’nın yeni kimyasal krizin ortaya çıktığı ilk günden itibaren bir yandan ikircikli, başka açılardan dengeleri gözettiği söylenebilecek politikası gerginleşen ortamlarda işinin ne kadar zor olduğunu bir kez daha gösterdi. Esad ile anlaşmasına ramak kaldı hatta aslında anlaştı ama kamuoyu ile paylaşmadıkları yönündeki açıklamaların ne kadar spekülatif olduğu bir kez daha görüldü. Türkiye (Katar’la birlikte) Rusya ile bölgesel yakınlaşması ile Suriye’de desteklediği güçler ve Suriye siyaseti (Esad’ın kademeli ya da doğrudan gideceği ve İslamistlerin güç kazanacağı herhangi bir formül) arasında bir uyum olmak zorunda olmadığına inanıyor. Bu durumun karşılıklı olarak bilindiği, kabul edildiğine de inanıyor. Ancak özellikle krizlerden sonra devletler dış siyaset ve ittifaklarını revize ederler ki, bu süreç Moskova’nın Ankara’ya verdiği krediyi düşürecek, aralarındaki güvensizliği derinleştirecek sonuçlar doğurmuş görünmekte.

Peki sonuç;
Trump, May ve Macron mutlu: hedeflerini düşük maliyetle gerçekleştirdiler ve bir sonraki hamle için içeride ve dışarıda güçlerini arttırdılar. Rusya en azından memnuniyetsiz değil: Çünkü daha kapsamlı bir saldırıyı daha sembolik bir saldırıya dönüştürme başarısı kendisine ait. Dostları Şam sokaklarında Rusya bayrağı sallıyor. Rus Genelkurmayı saldırı karşısında savunma silahlarının büyük başarı sağladığı reklamını ihmal etmiyor. Şam, “Saldırı bize zarar veremedi operasyonlarımız sürecek” diyerek olayı daha da büyütmeme taraftarı. Türkiye Rusya’dan sert bir nota yemeden Batı’ya göz kırpma fırsatını kullanmak suretiyle planlandığı gibi ilerlediği kanaatinde. Suudiler sahadaki güçleri için umut verici bir destek gelmesinden, Katar, Rusya ile yakınlaşan ama kendi desteklediği gruplara da sahada yer açan bir süreci idare edebildiği için memnun. İran yönetimi saldırıları kabul edilemez bulup en sert açıklamaları yapan devlet olarak belki de en az memnuniyet gösteren ülke olsa da o dahi olaylar bu kadarıyla kalırsa iyi diyecek gibi görünüyor.

Mutlu olmayan elbette savaş yorgunu Suriye halkı başta olmak üzere otoriter ve diktatöryal yönetimlerini sürdürebilmeyi bu gergin ortama borçlu olan Ankara, Doha, Riyad, Tahran yönetimlerinin baskı altında tuttuğu mazlum ve geçim sıkıntısı içindeki Ortadoğu halklarıdır. Herkesin savaş ve gerilim ortamına odun taşıdığı bu cehennemin yok edilmesinin Ortadoğu’da laiklik, demokrasi ve bağımsızlık prensiplerinde birleşen tüm güçlerin asgari müşterekte bir cephe kurmaktan başka bir yolu da yok..