Eğitim Bakanlığı, 15 Temmuz’u okullarda kutlanan/anılan Belli Gün ve Haftalar çizelgesine dahil etti. Ayrıca 15 Temmuz, 2017-2018 öğretim yılının ilk dersinin konusuydu. Ders kitaplarını doğru dürüst hazırlayıp dağıtmayı beceremeyen bakanlık ilk gün öğrencilere, liselerde “15 Temmuz 2016 Türkiye'yi Darbeyle İşgal Teşebbüsü”, ilk ve ortaokullarda “15 Temmuz Demokrasi Zaferi ve Şehitlerimiz Anısına” isimli broşürler dağıttı. Broşürlerin ilk sayfasında AKP Genel Başkanı’nın öğrencilere FETÖ/PDY örgütüne karşı direnişini anlatan mesajı vardı.

Mahkeme süreci devam eden, neden ve sonuçları hakkında toplumun ortak kanıya sahip olmadığı, siyasi müsebbibinin (siyasi ayağının) kimler olduğu ortaya çıkartılmamış, dolayısıyla henüz tarih olmamış 15 Temmuz, yakın tarihin siyasi olaylarından biri olarak ders konuları arasına alınamaz; ne belli gün ve hafta ne de bayram olarak kutlanamaz.

Eğitimin işi, içinde kuşku barındırmayan bilgileri öğretmek, kuşkulu olanları araştırmaktır. Bir kişinin ‘böyle bilinmesini istiyorum’ diyerek ürettiği hakikatliği kendinden menkul tezini insanları inanmaya zorlamak, eğitim bilimin işi olamaz. Ürettiği rant dışında eğitime dair düşüncesi olmayan İslamcı grupların kendi aralarındaki kavgaya öğrencileri dahil etme hakkı yoktur. Bence Eğitim Bakanlığının dağıttığı kitapçıklara korsan bildiri muamelesi yapmak gerek.

Kitapçıkta 15 Temmuz, “Türk Silahlı Kuvvetleri içine sızarak seçilmiş hükümeti devirmeye, devletin kendilerine emaneti olan silahları asıl sahiplerine doğrultarak milli iradeyi gasp etmeye ve ülkeyi teslim almaya çalışan asker elbisesi giymiş bir grup teröristin” eylemi olarak anlatılıyor. Cumhurbaşkanının yazdığına göre eylemi gerçekleştiren FETÖ/PDY terör örgütü eylem gücünü “Sınav sorularını çalarak, devlet kurumlarına haksız şekilde yerleşmesi, eğitim, adalet ve güvenlik alanları başta olmak üzere, kamu imkânlarını kendi çıkar ve amaçları için” kullanarak elde etmiş. İyi, oldukça etkileyici bir giriş… Peki, bu örgüte karşı direniş destansı bir dil ve tasarımla anlatılırken, örgütü devlet kurumlarına haksız şekilde yerleştirenlerin; eğitim, adalet ve güvenlik alanları başta olmak üzere, kamu imkânlarını kendi çıkar ve amaçları için kullandıranların kim olduğu; onlar bu gücü biriktirirken devleti yönetenlerin nerede durduğu neden belirtilmiyor.

Neden bilinmeden sonuç kavranmaz. Elbette tarih biraz görmezden gelme biraz çarpıtmadır, ama muğlâklık kaldırmaz; muğlâk bırakılan yeri biri doldurur. Sonra biri çıkar 15 Temmuz öncesine döner; terör örgütü denen yapıyı devlet kurumlarına yerleştirenin, halka karşı kullandığı silahları onlara teslim edenin “Ne istediler de vermedim” diyen dönemin başbakanı, cumhurbaşkanı olduğunu yazar!

İşte bu nedenle, yani örgütün örgütlenmesini, palazlanmasını kök salıp boy vermesini sağlayanları atlayarak 15 Temmuz’u tarihin konularından biri yapamazsınız. 15 Temmuz'u ancak AKP’yi tarihe gömerler, tarihi yapanlar yazabilir.

AKP, 15 Temmuz’un ders konularından biri olmasını dayatıyor. Bundan sonrası öğretmene düşüyor; nedenini henüz kendilerinin de bilmediği bir olayı başkalarının ağzından aktarmak öğretmenlik mesleğine yakışmaz. Onlara, en azından öğrencilerin merakını bastırmamalarını tavsiye ederim. Çünkü öğrenciler her olayın nedenini merak eder; sorar, mesela biri kalkar “Öğretmenim, teröristler Türk Silahlı Kuvvetlerine nasıl sızmış, sınırdan geçerek mi gelmişler, orada sınır karakolu yok muymuş, nöbetçi uyurken mi geçmişler sınırı?” diye sorar!