İslamcı iktidara karşı 15 Temmuz kanlı ve şeriatçı darbe girişiminin 3. yıldönümünde, konuya ilişkin bugüne dek söylediklerimi, Hayri Kozanoğlu tekniğini kullanarak 10 maddede özetlemekle yetineyim. Çelişki karşıtların birliğidir. Üç yıl önce diyalektik bir hadise yaşandı, birlik oluşturan karşıtlar arasındaki çelişki antagonist bir hal kazandı, antagonist/uzlaşmaz çelişkiler ise şiddetle çözülür, nitekim öyle oldu. Başarı şansı tesadüflere […]

İslamcı iktidara karşı 15 Temmuz kanlı ve şeriatçı darbe girişiminin 3. yıldönümünde, konuya ilişkin bugüne dek söylediklerimi, Hayri Kozanoğlu tekniğini kullanarak 10 maddede özetlemekle yetineyim.

  1. Çelişki karşıtların birliğidir. Üç yıl önce diyalektik bir hadise yaşandı, birlik oluşturan karşıtlar arasındaki çelişki antagonist bir hal kazandı, antagonist/uzlaşmaz çelişkiler ise şiddetle çözülür, nitekim öyle oldu. Başarı şansı tesadüflere bağlı bir The Cemaat Cuntası, televizyondan naklen darbeye soyundu, beceremedi. Cehenneme kaçtılar.
  2. MİT’in haberi hakikaten olmadı mı? Veya haberi olduğu için mi darbe girişimi hazırlıklar tamamlanmadan başladı? Darbe girişimi sabahında Habertürk televizyonunda Anayasal düzen başsavcı vekili Necip İşçimen anlatmıştı, TSK içerisindeki o yapılanmayı açığa çıkarmışlar, bu yüzden tutuklamaların başlayacağını bildiklerinden böyle aceleye gelmiş (veya getirilmiş!) bir darbeye girişmişler. Cemaatten zaten bekleniyordu. Darbeden bir hafta önce bu köşede sadece acizlerin mucize beklediğini ben bile yazmıştım ve bu mucize “ABD’nin Suriye kızgınlığıyla mesela NATO ordusuna (Mısır benzeri) darbe yaptırması olabilir mi?” diye sormuştum. Cemaat YAŞ öncesindeki ve Savcının açıklamalarındaki acizliğini gördüğünde darbe mucizesine (!) sığındı, beceremeyince beklediği ABD desteği de gelmeyince tabii ki bir Sisi olamadılar.
  3. Cemaatçi subaylar tasfiye edilince ordu laiklere kalmadı elbette. Cemaat yıkmak istediği iktidarı daha da güçlendirerek sahneden çekildi.
  4. Erdoğan, hiç unutmayın, önce Allah’tan sonra milletten af diledi. “Bunlara yardımcı oldum” dedi. Oysa kandırılınca suçun yoktur, af dilenmez, af diliyorsan suçunun farkındasındır. Yine de siyasi ve hukuki sorumluluk almadan ve üstelik itiraf yoluyla kendi kendini hem affetmiş hem beraat ettirmiş sayıldı. Ama darbe için “Allah’ın bir lütfüdür” demeyi de ihmal etmedi.
  5. Saray, darbenin yıkamadığı ama parçaladığı devlet kurumlarını kısa sürede tamamen yıkıp yeniden inşa etmeye girişti.
  6. Son üç yıldır Türkiye ironik şekilde iktidar tarafından sürekli darbelenmektedir. 15 Temmuz Darbe Girişimi ardından KHK, OHAL darbeleriyle, Başkanlık darbesiyle süreç devam ettirildi. Laiklerin darbeci sayıldığı ülkede şeriatçılar her türden darbenin organizatörleridir artık.
  7. Özellikle balans ayarı niyetindeki 27 Nisan 2007 ‘geri-tepmesi’ şunu gösterdi: Devlete ve topluma, artık ‘laik’ değil de ‘dindar’ mühendisler bir ‘makine’ muamelesi yapmaktadır. Sonunda bu makineyi rektifiye eden AKP oldu. 15 Temmuz gecesi ilk kez Atatürkçü olmayan askerlerin, açıkçası İslamcı darbecilerin İslamcı iktidara karşı darbesiyle Türkiye’deki darbe şablonu tamamen bozulmuştur. Ya da süreci, Cumhuriyet darbe tarzından çok geriye (Osmanlı’ya!) gidip Saray darbeleri kategorisinde ele almak gerekiyor.
  8. Parçalanmış ve gücünü kaybetmiş devleti ve göz nurları kapitalizmi güçlü bir Reis ile ikame etmeye giriştiler. Darbe girişiminin ikinci yılında AKP Umumi Reisi 15 Temmuz’u tarihe bir de şu vecizeyle geçirdi: “Şimdi grev tehdidi olan yere biz OHAL’den istifadeyle anında müdahale ediyoruz. Diyoruz ki, hayır, burada greve müsaade etmiyoruz, çünkü iş dünyamızı sarsamazsınız. Ee bunun için kullanıyoruz biz OHAL’i.”
  9. Darbe girişiminin ‘bilinmeyenleri’ denilen şeyler, ‘bilinmesi istenmeyen’ şeyler ve fakat bizler bunları kesin bilgi kıvamında tahmin ediyoruz, parçaları birleştirirken boşlukları dolduruyoruz, hepsi bu… Yani artık sadece itirafları beklemek durumundayız.
  10. Son 23 Haziran ise hem 15 Temmuz’u hem devamını, yani her türden darbeyi etkisizleştirecek güçte atılan kallavi bir şamardır.