16 başlıkta 2016’da medya

Bu köşenin düzenli takipçileri bilir. Yıllardır, yılın son yazısını “Medyada Yılın En’leri” konseptiyle yazarım. Bu yıl da aynı niyetle masaya oturmuştum ki, kısa süre içinde 2016 için “en” başlığı altında kıyaslamalı bir yazı yazamayacağıma ikna oldum. En özet tabiriyle “kıyas tutmaz” bir yıldı. Acıyı, şiddeti, baskıyı, hüznü zaten en’lerde yaşadık. Tutup da kendi aralarında yarıştırmaya gerek yok. O yüzden bu sene konsepti biraz değiştiriyor ve 16 başlıkta 2016’nın medyasına bakalım istiyorum yılın son Köşe Vuruşu’nda.

Son dakika
En çok gördüğümüz başlık, o kırmızı fon üzerine beyaz yazılı meşhur görseliyle “SON DAKİKA” idi. Abartılı bazı örnekleri olsa da çoğu SON DAKİKA yerindeydi. Çünkü her dakika bir şey oldu. Gördükçe içimiz çekildi, en acıları patlamalarla ilgili olanlardı.

Yayın yasakları
Sıklıkla yapılan acı espri ama maalesef gerçek. Bombalı katliamlarda ambulanstan önce “yayın yasağı” kondu. Resmi açıklamada ne söyleneceği kararlaştırılmadan da kaldırılmadı. En anlamsızı Adana’nın Aladağ ilçesindeki öğrenci yurdu yangınında gelen yayın yasağıydı.

Beyaz’ın özrü
Yılın ilk ayında yaşanan bir medya olayı, yılın nasıl geçeceği hakkında fikir verici nitelikteydi. Canlı yayında Beyaz Show’a bağlanan bir izleyici, “Ülkenin doğusunda yaşananların farkında mısınız, insanlar ölmesin, çocuklar ölmesin, anneler ağlamasın, burada yaşananlar ekranlardan farklı yansıtılıyor, sessiz kalmayın” diye konuşmuş, Beyaz da onu alkışlatmıştı. Akabinde büyük kriz çıktı.
Terör örgütü propagandası yapıldığı için dava açıldı. Beyazıt Öztürk canlı yayın kazası minvalli açıklamalarla özür diledi, program bir süre yayınlanmadı.

Habercilik ve kollamacılık
BirGün gazetesi, Serbay Mansuroğlu’nun haberiyle ülke kamuoyunu çalkalayan bir habere imza attı. Karaman’da Ensar Vakfı ve KAİMDER’in yurtlarında kalan 45 öğrenci, öğretmenleri Muharrem Büyüktürk’ün cinsel istismarına uğramıştı. Öğretmen Büyüktürk, çok hızlı sonuçlanan davayla 508 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Ensar Vakfı ve KAİMDER ise dava dosyasına dahil edilmedi. Bu süreçte iktidara yakın medyanın ve Hürriyet yazarı Ahmet Hakan’ın vakfı olaydan azade tutma çabaları dikkat çekti.

Yeterince yandaş olamayanlar
2016’da yılın ilk medya haberi, 2015 yılına şaşırtıcı bir şekilde muhalif giren Salih Memecan’ın Sabah gazetesinden kovulması oldu. Zamanın hızlı yandaşlarından Emre Aköz de Sabah gazetesinde 400 gün izne çıkarılarak ortadan kayboldu. Habertürk’ten Fehmi Koru ve Akşam’dan Gülay Göktürk de yeterince yandaş olamamaktan ötürü görevden uzaklaştırıldı. Kabataş Yalanı’nda verdiği destekle yıldızlaşan ve bir süre iliştirilmiş gazeteciliği deneyen İsmet Berkan’ın da Hürriyet’teki köşesine son verildi.

Medya mühendisliği hürriyettir
Abdülkadir Selvi’nin geçişiyle Hürriyet’in iktidara teslim olduğuna dair iddialar geldi ki, henüz 15 Temmuz Darbe Girişimi bile olmamıştı. Bu teslimiyet filan değil apaçık medya mühendisliğiydi. Tıpkı önceki yıllardaki Ahmet Hakan ve Akif Beki hamleleri gibi. Yıldızı 15 Temmuz gecesi parlayan Hande Fırat da yılın son ayında Hürriyet Ankara Temsilcisi yapılınca taşlar yerine oturdu.

15 Temmuz’dan çıkan ama alınamayan ders
15 Temmuz Darbe Girişimi gecesi Cumhurbaşkanı Erdoğan, CnnTürk’ten Hande Fırat’a Facetime (görüntülü görüşme) ile bağlanarak halkı sokağa çıkmaya davet etti. Böylece olayların seyrini değiştiren haber, %100 iktidara angaje kanallar yerine daha az angaje görünen ve hatta zaman zaman hükümetle arası açık bir görüntü veren Doğan Medya’nın kanalından yayınlanmış oldu. Grubun iktidarla buzları eritmesine yardımcı olan haber, azıcık bile gazetecilik yapıyor görüntüsü vermenin değerine dikkat çekmişti ama kimsenin umrunda olmadı.

İtirafçı furyası
15 Temmuz Darbe Girişimi’nin ardından ekranlarda bir FETÖ itirafçısı furyası başladı. Her akşam yeni bir itirafçı soluk soluğa izlendi. Astılar, kestiler, hedef gösterdiler, kontrolsüzce ekranlarda tutuldular. Gazetecilikten ziyade tehlikeli bir Reality Show gibiydi her şey. Kısa sürede unutulup gittiler, azalarak bittiler.

Cumhuriyet tutuklu
2015’in son aylarında tutuklanan Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül 92 gün sonra 2016 yılında serbest kaldı ama gazete üzerindeki baskı bununla kalmadı. 15 Temmuz Darbe Girişimi sonrası gelişen süreçte Cumhuriyet gazetesinden Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, Yayın Danışmanı Kadri Gürsel, Kitap Eki Genel Yayın Yönetmeni Turhan Günay, Cumhuriyet Vakfı yönetim kurulu üyeleri Musa Kart (karikatürist), Güray Tekin Öz (yazar), Hakan Karasinir (yazar), Mustafa Kemal Güngör, Önder Çelik, Bülent Utku 28 Aralık Çarşamba itibariyle 54 gündür tutuklu. Yurt dışında olan Cumhuriyet Vakfı İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay da kısa süre sonra döndü ve tutuklandı.

Özgür Gündem özgür değil
Yayın hayatı boyunca defalarca kapatılan Özgür Gündem gazetesi bu yıl da aynı akıbete uğradı. İlk olarak gazetenin nöbetçi genel yayın yönetmenliği kampanyası çerçevesinde 1 günlüğüne genel yayın yönetmenliği yapan Ahmet Aziz Nesin, Erol Önderoğlu ve Şebnem Korur Fincancı tutuklandı. Onların tahliye edilmesi bir nefes aldırsa da, ikinci büyük tutuklama dalgasında gazetenin yayın danışmanları Aslı Erdoğan ve Necmiye Alpay ile Genel Yayın Yönetmeni Bilir Kaya ve Yazı İşleri Müdürü İnan Kızılkaya da tutuklandı. 28 Aralık Çarşamba itibariyle Aslı Erdoğan 131, Necmiye Alpay ise 119 gündür tutuklu.

Kapatılan yayın organları
TGC’nin 31 Ekim tarihli açıklamasına göre kapatılan yayın organlarının sayısı 170’e ulaştı. IMC, Hayatın Sesi TV gibi televizyon kanallarının, YÖN Radyo gibi radyoların, Özgür Gündem gibi gazete ve Evrensel Kültür gibi dergilerin olduğu liste tek tek anılamayacak ölçüde kabardı. Yön Radyo ve Zarok TV’nin kasım ayında tekrar açılmasına karar verildi.

Manşetlerin ana motivasyonu: Hamaset
Diplomasi ve dış politikadaki başarısızlıklar, hamaset dolu manşetlerin ardına gizlendi. Örneğin; iç basında “Rusya’ya üzüntülerimizi bildirdik” diye yazılan olay, dış basında “Türkiye özür diledi” diye geçiyordu. Birkaç yıl önce kin kusulan İsrail’le masaya oturuluyor ama bu zafer olarak sunuluyordu. Örnekleri o kadar çoğaltabiliriz ki sayfa yetmez.

Sızıntı istifa getirdi
Redhack’in Enerji Bakanı Berat Albayrak’a ait olduğunu iddia ettiği e-postaları yayınlamasından sonra en büyük deprem Doğan Grubu’nda oldu. Söz konusu e-postalarda Doğan Medya Grup Başkanlığı’nı yürüten Mehmet Ali olduğu öne sürülen kişi, düzenli olarak iktidarı nasıl hareket edeceklerine dair bilgilendiriyor, bağlılıklarını sunuyordu. Sızıntının ardından adı geçen bazı kişiler açıklama yapsa da hiç kimse tamamen yalanlayamadı. Nihayetinde Yalçındağ, Doğan Medya Grup Başkanlığı’ndan ayrıldı.

Mağduriyet eşiği iyice düştü
Mağduriyet şuydu: Bir TRT dizisi olan Diriliş: Ertuğrul, Altın Kelebek yarışmasında en iyi dizi ödülü almış ve fakat dizi ekibine ödül konuşması yaptırılmamıştı. Bu o kadar büyük bir sansürdü ki, iktidar medyası ön sayfalardan verdi veriştirdi. Çarşaf çarşaf köşe yazıları, Aydın Doğan eleştirileri filan gırla gitti. Bu “büyük mağduriyetle” kültürel iktidarı ele geçirme mavralarına yol açıldı.

Tututklu gazeteci sayısında istatistik yapmak
Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ)’nin yayınladığı rapora göre 1 Aralık 2016 tarihinde dünyada tutuklu 259 gazeteciden 81’i yani üçte biri Türkiye’den. İkinci sırayı 38 gazeteciyle Çin, üçüncü sırayı ise Mısır aldı. CPJ, diğer listelerde Türkiye’de tutuklu gazeteci olarak görünen ilave 67 kişinin mesleki faaliyetlerine ilişkin doğrudan bir tutuklama bağı bulamadı.

Üç bine yakın gazeteci işsiz kaldı
Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın ekim ayı başında bildirdiğine göre; 15 Temmuz’dan o güne kapatılan yayın organlarıyla 2500 gazeteci işsiz kalmıştı, son kapatmalarla bu sayı 3000 kişiye yaklaşacaktı. Özetle; özgür kalabilen gazeteciyi bir başka mahrumiyet olan işsizlik köşede bekliyordu.
16 başlıktan da görüleceği üzere hiç iç acıcı olmayan ve geleceğe dair umut vermeyen bir yıl geçti medyada. Unutulanlar, buraya sığmayanlar mutlaka var ve daha önemlisi bu yazı 27 Aralık’ta yazıldı. Bu yılın geri kalanını düşününce kalan dört gün bile yepyeni başlıklar doğurabilir. Ne yazılsa hep eksik.