Başlığa bakarak, nereden çıktı şimdi “17-25 Aralık?” diye soranlar olacak. Cevabı açık: Şimdi, yani Arınç-Gökçek atışmasından sonra bunu konuşmanın tam zamanı çünkü. Bilindiği üzere Arınç, açık bir şekilde Gökçek’in Ankara’yı parsel parsel paralel yapıya sattığını söyledi. Yani yandaşıyla (havuz), eski paydaşıyla (Cemaat) iki tarafın da halini apaçık ortaya seren “müthiş” bir örnek var ortada. Bu kadar güzel bir “case study” (örnek olay) ancak akademide iyi bir sınav sorusu olabilirdi, ama elimizde gerçeği var. Bu haftaki Köşe Vuruşu’nda, söz konusu örnekten yola çıkarak “yolsuzluk” operasyonuyla neden hükümet devrilemediği sorusunun cevabını aramak isterim:

Havuz, haliyle görmedi
Bu konuda fazla söze gerek yok. Sabah gazetesi ön sayfada küçük bir şekilde “Cumhurbaşkanını daha fazla bilgilendireceğiz” diye görmüş. Star yine ön sayfada çok küçük “kişisel görüşlerimi çarpıttılar” diyerek Cumhurbaşkanına özür makamında geçmiş haberi. Akşam ise ön sayfada hiç görmemiş. Web sayfasında ise “Cumhurbaşkanımız beni yanlış anlamaz” başlığıyla. Melih Gökçek ve yolsuzluk meselesi haliyle geçmiyor haber metninde. Haberi böyle görünce hem AKP’de iç çatışma, hem de AKP’li bir belediye başkanına dair yolsuzluk ifadeleri buharlaşmış oluyor haliyle. O konuşmadan bu haberi çıkarmak için gazete değil halkla ilişkiler (PR) departmanı olmak gerekiyor ki, o gazetelerin de işlevi bu.

Cemaat işine geleni gördü
Cemaat medyası ise şaşkındı. Ellerinde, arayıp bulamadıkları çatışmayı köpürtme fırsatı vardı, ama ucu kendilerine de dokunduğu için manşetten bas bas bağıramadılar. Zaman gazetesi sürmanşetten verdiği haberde “Arınç’ın cevabı çok sert oldu” diyor, yolsuzluk imalarında bulundu diye ekliyor, ama ön sayfada yolsuzluğun detayına giremiyordu. Web sayfası haber metnindeyse “paralel yapının kucağına oturma, bu yapıya parsel parsel satma” iddiaları tamamen makaslanmıştı. Bugün gazetesi, ön sayfada bu imalara girmiyor, web sayfası haber metninde ise çok önemsiz bir şeymiş gibi en alt paragrafta bir değinip geçiyordu. Yeni kurulan Millet gazetesi de ön sayfada manşet altında; hiç “paralel yapı”, “parsel parsel satma” iddialarına girmeden görmüştü.

Peki bunun 17-25 Aralık’la ilgisi ne?
Şu ön kabulü unutmayalım: 17-25 Aralık bir operasyondu ve iyi niyetli değildi. Operasyon sonucu çıkanlar elbette haber değeri taşır ve sırf operasyonda çıktı diye aklanmaz. Bu yüzden, o dönemde, belli bir mesafede kalarak yapılan gazeteciliği, göz ardı edemeyiz. Ancak, bu yazıda söz ettiğimiz gazetelerin yahut cenahın mesafesi o değildi. Reddettiler yahut sınırsızca taraf oldular. İnsanlar bir yerden sonra bunu anladı ve inandırıcılık yitirildi. İnandırıcılığın yitmesindeki etkenlerden biri aşırı enformasyon sonucu zehirlenme, (zira bir insana bir bilemediniz iki top atarsanız tutar ama onlarca top atarsanız hiçbirini tutamaz) ikincisi çok alakasız belaltı şeylerin karıştırılmasıydı. Sonuçta insanlar ya toptan reddetti ya da “evet bir şeyler olmuş ama…” noktasına geldi. Bu noktadan da amaçlanılan “hükümeti devirme” sonucu çıkmadı. İşte son olay, o dönemki niyetin sağlaması gibiydi. Yolsuzluk iddiasını neredeyse gizlemeye çalışan kimi gazetelerin, vaktinde de aslında “yolsuzluğu” o kadar dert etmedikleri ortaya çıktı. Öyle ki, manşetten bile göremediler. “Madem dert yolsuzluktu, şimdi neden böyle oldu” diye sormadan geçilmez?

Gazetecilik nasıl olmalıydı?
Arınç’ın pazartesi akşamı yaptığı konuşmadan bir gazetenin çıkaracağı asıl haber, yani kamuoyunu ilgilendiren tarafı “Hükümet sözcüsü”nün konuşmasında “bir belediye başkanına yolsuzluk iddiasında” bulunması noktasıdır. Böyle gören gazeteler de var. Alternatif medyadan söz etmiyorum. Son çatışmada, Doğan Grubu’na dahil gazeteler bile gazetecilik mesafesinde kalabildiler; ha keza Kanal D ve CnnTürk de. Bu gazetecilik çabalarının sadece hükümetin zayıfladığı dönemlere denk gelmesini (Gezi’den sonrası gibi) bir anlığına unutursak, seçim sath-ı mahalinde ‘umut’ verici. Ancak diğerlerinin sanıldığı gibi bir “ikna gücü” yok artık. 17-25 Aralık Yolsuzluk Operasyonları da o yüzden başarısız oldu. Hem “havuz medya”, hem de karşısındaki yapı insanları aptal yerine koymaya bayılsa da böyle. Tartışma programlarındaki çarpışan oto sürücüsü yorumcular gibi analiz edemeseler de, “hormonlu” haberi anlayan bir kitle var diye düşünüyorum. Gelecekten umutlu olmak için vesile.