Düne ait bir tarih değil başlık. 1919’a dair de değil. O her şeyden çok gelecekle ilgili. Bir işaret fişeği geleceğe dair!

Tarih ancak bir gelecek perspektifi olanlar için hazinedir. Yalnızca gelecek perspektifi olanlar tarihten mücevher değerinde örnekler bulup çıkarırlar, kendilerine yol gösterecek. Yoksa bir gelecek perspektifiniz, içinde hiçbir şey aramadan dolandığınız çöplük olur tarih.

19 Mayıs, bir gelecek perspektifi olmayanlar için imkânsızın adıydı. Memleket işgal altındaydı, koşullar hiç uygun değildi (!), düşmanlar yenilmez görünüyordu, zorla ve hileyle aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmişti, dahası iktidara sahip olanlar “gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde”ydiler, kişisel çıkarlarını vatanın ve milletin çıkarlarının üstünde tutuyorlardı ve insanlar bitkindi…

İmkânsızdı yani!

Bağımsızlık için, laik bir cumhuriyet için yola çıkmak olacak şey değildi.

Ama oldu…

Olduğu andan itibaren de 19 Mayıs, tarihteki yerini, gelecek perspektifleri içerisinde bağımsız ve laik bir cumhuriyet olanlar için, en olumsuz koşullarda bile çıkış yolu olduğunu hatırlatan bir ışık olarak aldı.

Bağımsızlık… İlla da bağımsızlık…

En imkânsız koşullarda bir cumhuriyet var edilebilmişse eğer, onu bağımsız bir yargıyla, bağımsız bir medyayla, demokratik ve laik bir cumhuriyet olarak yaşatma iradesinin önüne geçebilecek bir koşul da olamaz.

Bağımsız bir medya bunun için gerekli!

Şimdilerde videolarla, “gazeteci”lik vehmedilenlerin “şeref”,namus” gibi sözlerin katık edildiği kayıtlarıyla ortaya saçılanlar, laik, demokratik ve bağımsız bir cumhuriyet için bağımsız bir medyanın ne denli şart olduğunu gözlerimizin içine sokuyor.

1998’de “Utanıyorum ama gazeteciyim”in ilk baskısını yayımladığımda, utanç çok gazetecinin paylaştığı bir duyguydu. Bu meslek adına insanı umutlandıran muazzam bir duygu!

Çoğu gazetecinin utanmasından umutlanarak; “Gazetecilik, daha özenli olmaları gereken kişiler, hatta çoğu kez bu mesleğin içindekiler tarafından adına leke sürülse de, onurlu bir meslektir” diye alıntılamıştım Belsey ve Chadwick’ten.

Şimdi korkarım o utanç duygusundan da geriye fazla bir şey kalmadı. Nargile dumanları arasında boğulmuş bir şey “gazetecilik” diye satılıyor, alan olursa.

Uzatmadan söyleyeyim; bağımsızlık konusunda “ahval ve şerait”in uygun olmadığını düşünenler çıksa da 19 Mayıs var işte. Bunun için var!

Yeter ki, gelecek perspektifiniz içinde baş köşede olsun bağımsızlık. Önümüzde, her koşulda ona giden bir yolun açılacağını gösteren bir ışık olarak duruyor 19 Mayıs.