1918-1920 influenza pandemisinden Covid-19’a

PROF. DR. ÖZLEM KAYIM YILDIZ

1918-1920 yılları arasında üç dalga halinde seyreden, o zamanki dünya nüfusunun yaklaşık üçte birini, beş yüz milyon insanı enfekte ettiği ve 50 ila 100 milyon insanı öldürdüğü düşünülen influenza pandemisi, ilk olarak Birinci Dünya Savaşı'nda tarafsız bir tutum benimsemiş ve bu nedenle sansüre başvurmamış olan İspanya'da haberleştirildiği için İspanyol gribi olarak adlandırılmıştı. Pandemiye yol açan H1N1 influenza virüsünün ilk olarak hangi coğrafyada ortaya çıktığı net olarak bilinmese de birçok virolog ve epidemiyolog, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ya da Fransa'dan kaynaklanmış olmasının olası olduğunu düşünmektedir.

1918 influenza pandemisi, zamanın dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 2,5'inin ölümüne yol açmış olsa da ''unutulmuş'' bir pandemi. 2020'nin başlarından itibaren Covid-19 pandemisinin ortaya çıkışı ile bu unutulmuş pandemi tarihin tozlu raflarından indirildi, hakkında milyonlarca internet araması yapıldı, kimileri günümüzle olan benzerliklere, kimileri keskin biçimde ayrışan özelliklere vurgu yaptı. Peki Covid-19 pandemisi, kolektif belleğimizde kendine bir yer edinip gelecekteki olası pandemilere hazırlıklı olmamıza olanak sağlar mı?

BENZERLİKLER-FARKLILIKLAR

1918 influenza pandemisi ile Covid-19 pandemisi arasında benzerlikler ve belirgin farklılıklar var. Her ikisi de yakın temasla, solunum yoluyla bulaşan virüslerle oluşturulan, mevsimsel influenzadan daha ölümcül bir hastalık tablosuna yol açan, aylar içerisinde tüm dünyaya yayılan ve yayılımı yavaşlatmak için maske ve fiziksel mesafe önlemlerine başvurulan halk sağlığı krizleri. Bununla birlikte, 1918 pandemisinin geliştiği zamanın koşulları günümüzden oldukça farklı.

Kötü beslenme ve hijyen koşulları, halk sağlığı önlemlerinin yetersizliği ve Birinci Dünya Savaşı, 1918 pandemisinin yalnızca yayılmasını sağlamakla kalmadı aynı zamanda hastalığın ağır seyrine de katkıda bulundu. Ayrıca influenza aşısı, antiviral ilaçlar, ikincil olarak gelişen bakteriyel zatürre için antibiyotikler, solunum cihazları (solunum cihazlarının atası kabul edilen demir akciğer, ilk olarak 1928 yılında Boston Çocuk Hastanesi'nde 8 yaşındaki bir çocuk felci hastasının tedavisinde kullanılmıştır) ve modern yoğun bakım ünitelerinin olmadığı 1918 influenza pandemisindeki hasta yönetimi yöntemleri, Covid-19 pandemisinde kullanılan aşılar, ilaçlar, gelişmiş solunum cihazları ve yoğun bakım standartlarından oldukça farklıydı. Bu farklılık, Covid-19 pandemisinde vaka ölüm oranlarının 1918 influenza pandemisinden daha düşük olmasından en azından kısmen sorumlu. Bununla birlikte, dünyanın birçok yerinde yayılımı azaltmak için uygulanan maske, fiziksel mesafe, test, izolasyon ve karantina önlemlerine ve gelişmiş yoğun bakım uygulamalarına karşın Covid-19 pandemisi süresince gerçekleşen fazladan ölümlerin resmi ölümlerin üç katı olduğu düşünülüyor ve pandemi devam ediyor; Covid-19 pandemisinin nihai can maliyetine henüz ulaşılmış değil (https://www.economist.com/graphic-detail/coronavirus-excess-deaths-estimates).

1918 pandemisi ve Covid-19 pandemisinde can kayıplarının yaş dağılımı da birbirlerinden farklılık gösteriyor. 1918 pandemisinde ölenlerin büyük kısmını 25-40 yaş aralığındakiler oluştururken, Covid-19 pandemisinde özellikle eşlik eden hastalıkları olan 65 yaş üzerindekilerde ölüm oranları yüksek. Bununla birlikte ileri yaştakilerde aşılanma oranlarının yüksekliği ve Delta varyantının etkisiyle birçok ülkede gençlerde Covid-19 ile ilişkili ölüm oranlarının arttığı bildiriliyor. Vakaların ve ölümlerin yaşlara göre dağılımının açıklanmaması nedeniyle Türkiye'deki durumla ilgili bildiklerimiz sınırlı olsa da Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü'nün, 3 Eylül 2021 tarihinde yaptığı şu açıklama, ülkemizde de genç ölümlerinin artmakta olabileceğini düşündürüyor: “Şu anda vefat eden hastalarımız, kaybettiğimiz yurttaşlarımız genelde 30-35 yaş grubu ve önceden sağlıklı olan, kronik hastalığı olmayan kişiler.'' (https://www.internethaber.com/bilim-kurulu-uyesi-prof-dr-tevfik-ozluden-yuz-yuze-egitim-ve-4-doz-aciklamasi-2205659h.htm).

PANDEMİ VE KOLEKTİF BELLEK

Tüm bu benzerlik ve farklılıklardan başka toplumların 1918 influenza pandemisine verdikleri yanıt hakkında pek az şey biliyoruz. Milyonlarca insanın ölümüne neden olmuş olan pandemi, toplumların kolektif belleğinde sınırlı iz bırakmıştır. 1918 sonbaharında influenza ölümleri savaş ölümlerini geçtiğinde bile pandemi, New York Times'ın orta sayfalarında küçük bir yer bulabilmiştir kendine. 1924'te yayımlanan, son 24 yılda yaşananları anlatan, seksenden fazla yazarın kaleme aldığı iki ciltlik, 1.300 sayfalık Encyclopædia Britannica'da yalnızca beş yıl önce yaşanan pandemiden hiç söz edilmemiştir. Sonraki yıllarda kaleme alınan tarih kitapları da bu ölümcül pandemiden ya hiç söz etmemiş ya da sadece pandeminin Birinci Dünya Savaşı'na olan etkilerinden söz etmiştir. I. ve II. Dünya Savaşları'nda kaybedilenler anılırken pandeminin kurbanları sanki hiç var olmamıştır. Bu durumun olası nedenlerinden biri pandeminin Birinci Dünya Savaşı'nın gölgesinde kalmış, daha doğrusu sürmekte olan savaş nedeniyle politikacılar tarafından kasıtlı olarak önemsizleştirilmiş olmasıdır. İspanya'nın aksine Avrupa ülkelerinin birçoğu ve ABD'de pandemi ile ilgili haberlere sansür uygulanmış ve bununla uyumlu yasal düzenlemeler yapılarak (ABD'de 1918 Sedition Act gibi) sistematik bir biçimde halka yalan söylenmiştir (McKinsey DS, et al. Mo Med. 2018;115(3):183-8.). 1918 pandemisini o güne kadarki mevsimsel grip salgınları ile eş önemde göstererek bilinçli bir biçimde mevcut halk sağlığı tehdidini önemsizleştiren bu tutum, hem can kayıplarının artmasına hem de kolektif belleği şekillendiren anlatıların susturulmasına neden olmuştur. 1918 pandemisi ile ilgili olarak, yaşananların salt sayılara ve oranlara dönüşmesini engelleyecek ve onlara bir insanlık deneyimi özelliği kazandıracak olan kişisel öykülerden büyük oranda mahrumuz. İngiliz tarihçi Roy Porter, tıp tarihini anlamak için hasta odaklı bir öyküye de ihtiyacımız olduğunu söyler, gerçekte, profesyonel bir terim olarak ''hasta'' demektense ''acı çeken'' demenin yeğ tutulması gerektiğini ekleyerek. 1918 influenza pandemisi, acı çekenlerin öykülerinin pek azından haberdar olduğumuz, Birinci Dünya Savaşı'nın gölgesinde bırakılmış ve yöneticilerin anlatıları sansürleyerek kolektif belleğe dahil olmasını engellediği ''unutulmuş'' bir pandemi. Belki de geçmiş salgınlarla ilişkili bu belleksizliğimiz, 1918 pandemisinde ve öncesinde bulaşıcı hastalıklar söz konusu olduğunda insan topluluklarının uygulayageldiği ancak bizim yaşam süremiz boyunca deneyimlememiş olduğumuz maske, izolasyon, karantina, fiziksel mesafe, kalabalık toplanmaların önlenmesi gibi yöntemleri reddetmemize neden oldu, kim bilir.

Görünen o ki Covid-19, toplumsal belleklerde 1918 influenza pandemisinden daha güçlü bir iz bırakacak. Bunun en önemli nedenlerinden biri ''acı çekenin'' kişisel öyküsünü paylaşabildiği dijital çağ ve dünyanın en azından bir kısmında aşikar bir sansürün olmayışı. New-York Historical Society (New York Tarih Topluluğu) kişisel koruyucu donanım yokluğunda evde üretilen maskelerden ABD'de ilk uygulanan aşı flakonuna, aşılama kartlarından dezenfektan şişelerine, Covid-19 pandemisini hatırlatacak objeleri toplamaya başladı bile: (https://www.newyorker.com/magazine/2021/03/15/the-race-to-collect-covid-ephemera-before-its-history). Umalım ki Covid-19 pandemisinin kolektif belleğimizden silinip gitmemesi, gelecekte olası pandemilere hazırlıklı olmamız gerektiğini hatırlatsın.