1950-1970 Türkiye sinemasında  kadın temsilleri-2

EKİN AKYAZ

Geçen hafta 1950’lere kadar, Türkiye sinemasındaki kadın temsiline kısa bir mercek tutmuştuk. Bu hafta da 70’lere kadarki 20 yılını inceleyelim. 1950’lerle birlikte, Türkiye sinemasında yeni bir dönem başlar: Yeşilçam Dönemi. Yeşilçam tarzı 1980’lere kadar hakimiyetini sürdürür. Bugün bile hâlâ tam olarak bu tarzın bittiğini söylemek mümkün değildir. Kente göçün artması ve kentlerin kırsallaşması, kentlerle sınırlı sinema salonlarının kırsal alanlara yayılması da dönemin önemli özellikleri arasındadır. 1950’li yıllarda Türkiye sinemasında kadın temsilleri açısında bazı ilklerin olduğu söylemek mümkündür. 1950’li yıllarda çekilen filmlerde harem görüntüleri, banyo sahneleri, dansözlerin görülmeye başladığını bilmekteyiz.

1950-1970-turkiye-sinemasinda-kadin-temsilleri-2-758008-1.1960’lar ise Türkiye sinemasında en çok film çekilen yıllardır. Bu dönemde Kuyu (1968), Haremde Dört Kadın (1965) gibi kadın temsilleri açısından önemli birçok film çekilmiştir. Melodramların belli toplumsal cinsiyet kalıplarını ürettiklerini ve bu süreçte kadını ve kadınlık rollerini erkekler için ve erkeğin gereksinimlerine göre kodladığını görmekteyiz.

Filmlerde kadınlar ağırlıkla ataerkil düzenin devamı için bir tehdit oluşturmayan edilgen, çaresiz, güçsüz olarak tanımlanır… Kadınlara, kendilerinin göstergesi olarak değil, erkek bilinçaltını temsil eden bir tür gösterge işlevi yüklemektedirler. Bu dönemde çekilen filmlerde öne çıkan birkaç tip temsilini inceleyelim;

1950-1970-turkiye-sinemasinda-kadin-temsilleri-2-758009-1.

'MÜSAİT' KADINLAR

1950-1970-turkiye-sinemasinda-kadin-temsilleri-2-758010-1.'Namuslu eş ve fedakâr anne' ile 'serbest, müsait kadın' prototipleri, melodramlarIn iyi ve kötü kadIn tiplemelerini oluşturur. Melodramlardaki kötü kadın, cinselliği ön planda olan, evlilik dışı ilişkilere giren, açık saçık giyinen, temiz aile erkeklerini ağına düşüren kadındır. Bunlar genellikle bar, pavyon veya hayat kadınlarıdır. Vesikalı Yarim filmi buna her açıdan güzel bir örnek olabilir.

KÜÇÜK HANIMEFENDİLER, ŞOFÖR NEBAHATLER

1950-1970-turkiye-sinemasinda-kadin-temsilleri-2-758011-1.1960’lı yıllara klasik melodram kadın tiplemelerinden farklılaşan karakterleriyle iki karşıt seri damgasını vurur: Küçük Hanımefendi ve Şoför Nebahat. Bu iki dizi köyden kente göçün etkisiyle gelir dağılımındaki adaletsizliğin giderek daha belirgin hale geldiği bir dönemin ürünü olarak ortaya çıkar.

Popüler filmlerin hedeflediği izleyici kitlesi olan alt gelir grubu için, lüks ve tüketime dayalı burjuva dünyasını yansıtan Küçük Hanımefendi özlemin; periferide yaşayanları temsil eden Şoför Nebahat ise özdeşleşmenin nesnesi olur.

1950-1970-turkiye-sinemasinda-kadin-temsilleri-2-758012-1.

ÇOCUK KADINLAR

1950-1970-turkiye-sinemasinda-kadin-temsilleri-2-758014-1.Memduh Ün’ün Ayşecik (1960) filminde, ailesini dağılmaktan kurtaran ve hasta kardeşini yaşatmak için mücadele eden ana karakter küçük kız da bir “küçük anne” olarak yine geleneksel “fedakâr kadın” tipini yansıtır.

ERKEK KADINLAR

Belgin Doruk’un canlandırdığı Küçük Hanımefendi klasik melodramlardan farklı ve alışılmadık biçimde zengin ve iyi kadını temsil ederken, Neriman Köksal’ın canlandırdığı Şoför Nebahat ise Aydın Arakon’un Fosforlu Cevriye (1959) ve Kitipiyoza Tuzak (1959) filmleriyle Türk “erkeksi kadın tiplemeleri”nin devamı niteliğindedir.

1950-1970-turkiye-sinemasinda-kadin-temsilleri-2-758015-1.

Kuşkusuz bu prototipleri ve temsilleri çoğaltmak mümkündür. Biz yine de damga vuran temsillerle sınırlandırdık. Önümüzdeki hafta, 70'lerin o politik atmosferi ile seks filmleri furyaları arasında sıkışan oradan da günümüz sinemasındaki tipleri ile 'bir masal anlatıp erkeği büyüten' kadın temsillerine uzanacağız.