1960’lı yıllar, CHP açısından esaslı bir değişimin temellerinin atıldığı bir dönemi temsil eder. Çok partili hayata geçiş sonrası iktidarın uzağına düşen CHP açısından, 1960 askeri müdahalesi sonrasında da durum değişmemiştir. Öte yandan 1960’lı yılların Türkiye’si, CHP’ye toplumsal tabanını genişletmesine olanak verecek bir altüst oluşu yaşamaktadır. Kırdan gelen geniş yoksul kitleler büyük kentlerin çeperlerine bütün sorunlarıyla birlikte yerleşmektedir.

1970’li yıllara varıldığında büyük kentlerin yaklaşık yarı nüfusunu gecekondulu göçmenlerin oluşturduğunu söylemek bu değişimin dramatikliğini göstermesi açısından yeterli olmalıdır. Öte yandan kentler bu değişimi sindirebilecek bir dinamizmi göstermekten uzaktır. O nedenle, bu dönem boyunca emek piyasasından, konuta, kentsel hizmetlerinden yararlanma düzeyinden, toplumsal yaşama katılmaya kadar geniş bir alanda Türkiye kentleri çelişkiler yumağı haline gelmiştir.

Taban arayışındaki CHP’nin gözü artık kente göç eden bu geniş halk kesimlerindedir. Yeniden konumlanma CHP içinde bir değişimi de gündeme getirir. Ortanın solu ile başlayan serüven, Parti’nin genel sekreterliğini üstlenen Ecevit etrafında geniş halk kitlelerine açılan bir yaklaşıma dönüştükçe parti içinde muhafazakâr kanatla yenilikçiler arasında bir kavgaya da kaynaklık eder.

CHP içinde değişim mücadeleleri ve kırılmaların olduğu bir aşamada, 1968 Yerel Seçimleri kapıda görünür. Kuşkusuz başkent Ankara önemlidir ve Ankara Belediyesi’ne kimin aday gösterileceği üzerinden bir tartışma başlar. 1963 yılında yapılan seçimde Ankara Belediyesi’ni CHP kazanmıştır. Ancak mevcut belediye başkanının performansından hoşnutsuzluk vardır. Parti, içindeki “Göbekçi Kanat” bürokrasiden gelen Selahattin Babüroğlu’nu belediye başkanlığı için aday göstermek istemektedir. Mevcut belediye başkanı ile Babüroğlu arasında çekişme sürerken, CHP Merkez Yürütme Kurulu bir sürpriz yaparak, bir sendikacı olan ve solcu değerleriyle bilinen Osman Soğukpınar’ı Ankara Belediye Başkanlığı için aday gösterir.

Nadir Nadi Cumhuriyet’teki köşesinde başkan adayı belirleme sürecindeki çekişmeyi şöyle özetler; CHP, Ankara’nın Belediye Başkanlığı adaylığına bir sendikacıyı seçti. Bu seçim, başından beri Parti Genel Merkezinde ve özellikle Ankara Teşkilâtında gürültü çıkardı… Asıl sebep şu: Ankara Belediye Başkanlığı için aslında iki aday adayı çekişme hâlinde idiler. Bunlardan biri Belediye Başkanı Halil Sezaî Erkut, diğeri İller Bankası eski Müdürü Selâhattin Babüroğlu idi…Şimdi seçime itiraz edenler demektedirler ki; Ankara gibi memurun, subayın yoğun olarak bulunduğu bir başkentte sendikacı nasıl Belediye Başkanlığına aday gösterilir? Genel Müdürler, memurlar, yâni bürokrasi bu seçimi hoş karşılamayacak. Oylar karşı tarafın adayı eski Genel Müdüre kayacaktır (Cumhuriyet, 1 Mayıs 1968).

Parti Genel Merkezi ve Ankara İl Yönetiminde de destek bulan bu eleştirilere karşın Ecevit, İnönü’nün de desteğini alarak, ağırlığını koyar ve Osman Soğukpınar’ı aday gösterme kararını çıkartır. Parti içindeki muhafazakâr kanat ve basında Parti’nin sola kaydığı, Soğukpınar aracılığıyla CHP’nin TİP ile flört etmeye başladığı yönünde eleştiriler adaylığın kesinleşmesinden sonra da sürer. Bu karara karşı direnen Ankara İl Örgüt ise Genel Merkez tarafından görevden alınır.

Mamak’ta bir kahvede yaptığı konuşmada kararın mimarı Ecevit, Soğukpınar’a yönelik eleştirilere yanıt olarak; yarıdan çoğu gecekondularda yaşayan bir Şehirde Belediye Başkanının halktan gelmesinin tabiî olduğunu öne sürmüş, «Bu kadar tabiî bir şeyi yadırgayanlar, aslında farkına varmadan demokrasiyi yadırgayanlardır» demiştir ( Cumhuriyet, 7 Mayıs 1968).

Seçimde Adalet Partisi adayı Ekrem Barlas’la yarışan Soğukpınar, beklenenden iyi bir performans göstermekle birlikte, şaibe ve itirazlara konu olan seçimi 2066 gibi küçük bir oy farkıyla yitirir. Bununla birlikte, artık CHP’de yerel yönetimlere ilişkin olarak da sola yönelen bir yolun önü açılmıştır. O yoldan yürüyerek, 1973 seçimlerinde “kent mücadelesi sınıf mücadelesidir” diyen, kazanması durumunda yoksul gecekondulu sınıfları politikalarının merkezine koyacağını vurgulayan Vedat Dalokay, belediye başkanlığını CHP’ye kazandırır. Artık Ankara yanında, İstanbul, İzmir, Adana, Mersin gibi birçok büyük kentin yönetiminde sola yönelen CHP vardır. Bu hâkimiyet 1977 Yerel Seçimleri’nde de büyüyerek devam eder. Soğukpınar’ın adaylığı ile başlayan süreç, yerel yönetimlerde büyük bir açılım ve başarıyı getirir.

Kısaca, Osman Soğukpınar ve Selahattin Babüroğlu’nun sonraki kariyerlerine bakarak yazıyı bitirelim. Osman Soğukpınar, bir sonraki seçimde Ankara’dan CHP milletvekili seçilir. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamına karşı çıkan CHP’li vekiller arasında ön saflardadır. Selahattin Babüroğlu’nu, 1971 yılında Denizleri idam sehpasına gönderen 1. Erim Hükümeti’nde İmar ve İskân Bakanı olarak görürüz. Sonrasında, Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay tarafından Cumhuriyet Senatosu’na üye olarak da seçilecektir.

Tam 50 yıl sonra, Mart 2018’de bir başka yerel seçime gidiyoruz. Çok farklı koşullarda da olsa, o gün duyulana benzer bir toplumsal açılıma ihtiyaç duyan CHP, 1968’den bir ders çıkaracak mı?