Meksika’da düzenlenen 1970 Dünya Kupası’nda 10 yaşındaydım… “Mexico 70 - Dünya Futbol Kupası Maçları Filmi” (Futbol Mexico 70) adlı bir belgesel filmi sinemada, dev beyaz perdede Halit Kıvanç’ın anlatımıyla izlemiştik.
Hayatın siyah beyaz olduğu yıllardı, koskoca bir oyun parkını andırırdı sokaklar. Henüz arabalar sokakları işgal etmemiş, mahalleler steril sitelere dönüşmemişti. Sokaklar numaralarla değil, adlarıyla bilinir, boş arsalarda top peşinde koştururdu çocuklar. En büyük sevdamızdı futbol, faniladan bozma formalarımızın arkasına ayakkabı boyasıyla kahramanlarımızın adını yazardık, forma numaraları 1’den 11’e kadar giderdi. Lakaplar takardık birbirimize, en iyimiz mutlaka ‘Pele’ olurdu, iyi oynayamayan kaleye geçerdi…

Şimdiki gibi televizyon kanallarında günün neredeyse her saatinde maç olmadığı için Dünya Kupası denildi mi akan sular dururdu. İple çekerdik dünya kupalarını. O Dünya Kupası’nda öğrenmiştim adını, o güzel oyuna Brezilya Milli Takımıyla âşık olmuş bizim nesil için uzakların en güzel abilerindendi. Zaten futbola âşık hemen her çocuk o kadroyu neredeyse ezbere sayardı. Kalede Félix, kaptan Carlos Alberto, Everaldo, Gérson, Jairzinho, Tostao, 10 numara Pele, 11 Rivelino aklımda kalanlar. Dünya Kupalarını bilenler, o takımı tarihin en iyileri arasında gösterir…

17 Temmuz 1944’de Rio de Janeiro’da dünyaya gelmiş, ilk profesyonel takımı Fluminense’de top koşturmaya başladığında 19 yaşındaymış. Savunma oyuncusu olmasına rağmen (genelde o yılların savunma oyuncuları top tekniği fazla olmayan, iri kıyım, sert, top geçer adam geçmez kalıbında olurdu) mükemmel top tekniği, oyun zekâsı, yaratıcılığı ve liderlik vasıflarıyla göze batarmış. Telefon kulübesinde adam geçecek kadar yetenekli, aynı zamanda öldürücü şutlara sahip zalim bir golcü. 20 yaşına bastığı zamanlarda Brezilya Milli Takımına seçilmiş ama 1966 Dünya Kupası’nın kadrosunda yer almamış. Takım grup maçlarında turnuvaya veda edince, teknik kadronun değişmesiyle birlikte o da kendine kadroda yer bulmuş, üstelik kaptan olarak…

Bir sonraki dünya kupasında göstermiş hünerlerini, 25 yaşına bastığı zamanlarda o yılların en iyileri İngiltere, Batı Almanya, İtalya ve Meksika’nın önünde kupayı kazanırken, finalde İtalya’yı 4-1 yenen takımın kaptanıymış. Maç 3-1 devam ederken 86. dakikada attığı müthiş gol kupa tarihinin en güzel gollerinden kabul edilir.

Dizinden geçirdiği ağır sakatlık nedeniyle 1974 Dünya Kupası’nda yer almamış. 1974 Dünya Kupası eleme maçlarına, 32 yaşına ve süratinden biraz kaybetmiş olmasına rağmen savunmanın ortasında kaptan olarak çıkmış ama Almanya’da düzenlenen turnuva öncesinde milli takıma veda etmiş. 1970 senesinden 1978 Dünya Kupası’na kadar geçen sürede sadece beş maçta forma giydiği, kariyerinde 53 kez milli olduğu tarihe düşen notlar. 1963 senesinden 1982’ye kadar süren kulüp kariyerinde yedi takımın formasıyla sahaya çıkmış. 1977 senesinde efsane Pele ile birlikte o yılların futbol sirki New York Cosmos’ta muhtemel bir avuç dolar için hünerlerini sergilemiş. 28 Eylül 1982 tarihinde Cosmos’un Flamengo karşısında oynadığı jübile maçıyla yeşil sahalara veda etmiş.

1983 senesinde, bir dönem formasını giydiği Flamengo’ya teknik direktör olarak geri dönmüş. 2005 senesine kadar süren teknik direktörlük serüveninde 15 takımı çalıştırmış. Çalıştırdığı takımlar içinde Nijerya ve Ürdün Milli Takımları da bulunuyor. 2004 senesinin şubatında Azerbaycan Milli Takımının başına geçmiş. O senenin haziran ayında Polonya karşısında oynanan maçta dördüncü hakemi darp etmiş ve maçtan sonra takımdan ayrılmış. O talihsiz maç teknik direktörlük kariyerinin sonu olmuş…

İlerleyen zamanlarda günümüzün modası futbol yorumculuğuna soyunmuş. Bilenler, futbola hâkimiyeti ve dobra sözleri nedeniyle futbolseverler arasında çok sevildiğini anlatır. Ara sıra eleştirinin dozunu kaçırdığı da olmuş elbet. Azerbaycan Milli Takımı’nın başında olduğu zamanlarda, takımını küçük gören Michael Owen’a ithafen, “O cüce Real Madrid’in yedek kulübesinde otururken hangi Dünya Kupası’nı kazandı ki?” demişliği var. Geçen aylarda Brezilya’nın kötü oynayarak zor bela kazandığı Ekvator maçından sonra Brezilya’nın günümüzdeki görüntüsünü şu sözlerle anlatmış: “Bir zamanlar bu takımları yenmek Brezilya için sıradan, alışılagelmiş durumdu. Şimdi bunları yendiğimiz zaman kupa kazanmış gibi seviniyoruz!”
•••
Geçenlerde okudum gazetelerin birinde, çocukluk yıllarımızın en güzel abilerinden biri daha sessiz sedasız ayrılmıştı aramızdan. 72 yaşında geçirdiği kalp krizi sonucu hayat gözlerini yummuştu Carlos Alberto. Ölümünden sonra efsane Pele, “Kardeşimi, kaptanımı kaybettiğim için çok üzgünüm, huzur içinde yatsın” demiş. Brezilya Futbol Federasyonu maçlarda bir dakikalık saygı duruşunda bulunulacağını duyurmuş ve şu sözlerle veda etmiş efsane futbolcusuna: “Thank you, Capitan. Your story will forever be with us.”

Teşekkür ederiz kaptan. Hikâyen her zaman bizimle yaşayacaktır…