AKP’nin büyükşehirlerin damgasını vurduğu yerel seçim yenilgisi, kritik önemi yanında seçimin tekrarlanması nedeniyle İstanbul’da başlı başına bir olaya dönüştü. Şimdi bu yenilginin iktidar cephesinde yaratacağı sonuçlar kadar, muhalif belediyelerin nasıl bir performansının olacağı da merak konusu! Ekrem İmamoğlu’nun son dönemeçte öne çıkan “Her şey çok güzel olacak” sloganı, beklentilere yönelik tartışma açısından bir giriş noktası […]

AKP’nin büyükşehirlerin damgasını vurduğu yerel seçim yenilgisi, kritik önemi yanında seçimin tekrarlanması nedeniyle İstanbul’da başlı başına bir olaya dönüştü. Şimdi bu yenilginin iktidar cephesinde yaratacağı sonuçlar kadar, muhalif belediyelerin nasıl bir performansının olacağı da merak konusu!

Ekrem İmamoğlu’nun son dönemeçte öne çıkan “Her şey çok güzel olacak” sloganı, beklentilere yönelik tartışma açısından bir giriş noktası oluşturuyor. Popülist siyaset, toplumdaki heterojen ve çoklu sorunlar karşısında bütün bu sorunları kapsayan temel bir söz verir; işte o söze siyaset bilimi literatüründe “boş gösteren” deniliyor. “Her şey çok güzel olacak” tam da bu türden bir boş gösteren ve şimdi beklenti, o boşluğun güzel doldurulması!

İmamoğlu’nun bu boşluğu doldurmaya yönelik şu ana kadar öne çıkan politika tercihleri, yolsuzluğun ve israfın önlenmesi, kayırmacılığın önüne geçilmesi, alt gelir gruplarına yönelik hizmetlerin ucuzlatılması yönünde oldu. Bunlara ek olarak, yeşil alan miktarının ve kamusal alanların artırılması gibi sözler verildi.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun belediyelere yönelik uyarısı ve vurguladığı belediyecilik ilkeleri de benzer temaları içeriyor. Çizdiği çerçeve, “yolsuzluktan kaçının”, “adil ve etkili yönetin”, “dışlayıcı olmadan halka hizmet edin”, “yoksullara ve dezavantajlı gruplara pozitif ayrımcılık yapın” diyor.

Bunlar önemli ilkeler ve uyarılar. Ancak, Kılıçdaroğlu’nun belediyelere yönelik yaptığı uyarı sırasında dile getirdiği, “1989 travması yaşamak istemiyoruz” değerlendirmesi üzerinde ayrıca durulması gerekiyor. Bazıları için bu vurgu, belediye başkanlarının genel başkanlığa soyunmasına bir gönderme olarak okunsa da, Kılıçdaroğlu’nun aklında, 19891994 dönemindeki sosyal demokrat belediyecilik performansı var. Bu performans, sonrasında yolsuzluklarla anıldı, ruhsuz bir yerel yönetim pratiği olarak değerlendirildi ve sosyal demokrasinin genel başarısızlığı ve AKP’ye yolların açılmasının ana nedenlerinden biri olarak görüldü. Şimdi Kılıçdaroğlu, o hataların yeni dönemde tekrarlanmamasını istiyor.

Öte yandan, eğer 1989 travmasını anlamak istiyorsak, o döneme biraz daha detaylı bakmak gerekiyor. O günkü belediyecilik performansı bugün iyi anılmıyorsa bu durumun gerisinde, sosyal demokrasinin o dönemdeki daha makro ölçekte yaptığı ekonomik ve siyasi tercihlerin önemi rolünün olduğunu görmek zorundayız. 1990’lı yıllarda sosyal demokrat partiler, askeri rejim döneminde başlayıp, ANAP tarafından üstenilen neoliberal politikalara kararlı biçimde karşı çıkamadıkları gibi, parçası haline geldiler. Kararlı bir siyasi ve ideolojik duruş sergilenemediği için sosyal demokrat belediyeler, ANAP belediyeciliğinden kopan özgün belediyecilik deneyimleri yaratamadılar.

Belki daha da önemli bir gerçek şu; o gün de sorun olan ve büyüyerek bugün AKP belediyeciliğinin sonunu getiren yolsuzluk, kayırmacılık, halkın taleplerine duyarsız kalma gibi sorunlar, başka kaynaklardan da beslenmekle birlikte, neoliberal politikaların hazırladığı verimli bir zeminde ortaya çıkıyor. Bir başka anlatımla; neoliberalizmden vazgeçmeden, hakkaniyetli-halkçı belediyecilik mümkün değil.

Tam da bu çerçevede 1989 ve 2019 yerel seçimleri arasında güçlü bir benzerlik var; 1989 yerel seçimlerinde toplumun geniş bir kesimi, ANAP neoliberalizmine radikal bir tepki gösterdi. Tek neden olmasa da, 2019 yerel seçimlerine de neoliberal politikalardan kaynaklanan hoşnutsuzluklar damgasını vurdu. Sosyal demokrat partiler, 1989’da halkın verdiği mesajı alamadılar. Eğer 1989 travması tekrar yaşanmayacaksa şimdi halkın verdiği mesajın doğru anlaşılması gerekir.

Hatırlatalım; “tarihte olaylar ilkinde trajedi, ikincisinde komedi olarak tekerrür eder.