20. Eğitim Şûrası'nın Eğitimde Fırsat Eşitliği tema başlığında toplanıyor olması eğitimde eşitsizlik gibi bir sorunumuz olduğunu gösteriyor! Kabinenin eğitimden sorumlu üyesi “Şûra Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın himayelerinde gerçekleşecek.” dediğine göre ortada çözülmesi gereken bir eşitsizlik olduğunu Erdoğan da görmüş olmalı. Bu bir itiraf mıdır, değil tabi. Eğitim şûralarının Erdoğan döneminde danışılmak için değil de alınmış kararlara meşruiyet kazandırılmak için toplandığı göz önüne alındığında kimi operasyonel kararlara bu başlık altında "tavsiye" alınacağını tahmin edebiliriz.

Eğitimdeki eşitsizliği genellikle özel okullar görünür hale getiriyor. Fiyat istikrarsızlığı beş market zincire yüklendiği gibi eğitimde fırsat eşitsizliği de birkaç özel okul zincirine fatura edilebilir. Böyle bir çıkış, piyasanın elini eğitimden çekmek anlamında yorumlanmalı, Erdoğan’ın, başarısızlığın kendi dışında nedeni olarak göstereceği faillere ve yoksulların hoşuna gidecek çıkışlara ihtiyacı var. Aksi halde aklı başında hiçbir politikacı iktidarının 20. yılında 20’ncisini düzenlediği şûraya fırsat eşitliği temalı bir başlık koymaz. Bunca yıl ne halt ettiniz deneceğini bilir.

Bir an için eğitimdeki fırsat eşitsizliğini gidermenin iktidarın son bakanına kaldığını onun da eşitliği sağlamak için arayışa girdiğini, şûrayı ufkunu açacak düşünceleri bulmak için düzenlediğini düşünelim: Bu durumda şûra herhalde önce eşitsizliğin görüldüğü alanları sonra da eşitsizliğe yol açan nedenlerin saptanması ile işe başlayacaktır. Varsayalım ki şura doğru ve yerinde tespitlerde bulundu. Mesela eşitsizliğin cinsiyet, ailenin gelir durumu, bölgenin eğitim altyapısı, çocuğun eğitim yaşına gelene kadarki yaşantısı, engellilik durumu, sınıfsal konumu, kültürü, milliyeti, dili, inancı gibi yapısal bir veya birçok nedenden kaynaklandığını rapor etti. İktidarın 20 yılda çözmek bir yana derinleştirdiği bu sorunlardan birini dahi bir bürokratın ortadan kaldırmaya gücü yeter mi?

Eşitsizliği yaratanlar, eşitsizliğe çözüm bulamazlar deyip kestirip atmak varken tavsiye kararını alıp işe koyulduklarını varsayalım; MEB’in eşitsizliği, eşitsizliğin ana kaynağı adaletsizliği giderecek araçları nelerdir? Yok! MEB'in elindeki tek araç, her öğrenciyi aynı forma giymeye zorlayacak bir genelge çıkarmaktır. Eşitlik ve adalet, bir alanda uygulanan öbür tarafta gözden çıkarılan birşey değildir: İşsizliğe, gelir dağılımındaki adaletsizliğe, rekabete son vermeden; insanları diline, kültürüne, inancına, cinsiyetine, milliyetine göre ayırmaktan vazgeçmeden eğitimde eşitlik ancak 'Yarından itibaren erkek öğrenciler turkuaz gömlek, kızlar turkuaz etek giyecek' denilerek sağlanabilir.

İktidarın 20 yıllık eğitim pratiği, eşitlik kavramını yerle yeksan etti. Hele Eğitim Bakanlığı; öğretmenlerin istihdam ve statülerinde, okul yöneticilerinin tayininde, müfettiş alımında; il, ilçe ve bakanlık teşkilatına yönetici belirlemede, öğrencilerin okul ve ders seçiminde başvurduğu yöntemlerle eşitlik kavramını çocukların gözünde bile kirletti. Kendi çabalarıyla yeterli puanı almalarına rağmen istediği okul türüne yerleşme fırsatını çocuklara kullandırmayaraksın, aynı şekilde yöneticilik fırsatını yakalamış öğretmenleri mülakatta eleyeceksin, hiçbir uygulamanda adil davranmayacaksın sonra kalkıp eşitlik ilkesine uymayan kadronla öğrencilerde gördüğün eşitsizliği ortadan kaldırmaya çalışacaksın!

20. Şûra’da “Mesleki Eğitimin İyileştirilmesi” ile “Öğretmenlerin Mesleki Gelişimi” de ele alınacakmış! Kaçıncı kez biliyor musunuz? Mürekkebi kurumuş eski şûra kararlarını saymazsak öğretmenlik, 19. Şûra’da “Öğretmen Niteliğinin Artırılması”; 18. Şûra’da da “Öğretmenin Yetiştirilmesi, İstihdamı ve Mesleki Gelişimi” başlıklarıyla ele alınmıştı. Mesleki eğitim kaç şûra’nın konusuydu dersiz, 1946’dan beri!

Sen, ben, bizim oğlan şûrası

Kabinenin eğitimden sorumlu üyesi Mahmut Özer, 20. Eğitim Şûrası’nın basın duyurusuna şöyle bir cümleyle başlıyor “Millî Eğitim Bakanlığının ‘en yüksek danışma kurulu’ olarak tanımlanan Millî Eğitim Şûrası toplanıyor.”

Ne demek "tanımlanan"?

Şûranın danışma kurulu olduğunu Millî Eğitim Şûrası Yönetmeliği söylüyor.

"MADDE 5 – Şûra; Bakanlığın en yüksek danışma kuruludur."

Mahmut Özer yönetmeliğin dilini kullanmayarak 'Ben değil siz öyle tanımıyorsunuz' demeye getiriyor.

Kibirden mi, biraz.

Ama asıl neden şûrayı danışma organı olarak görmüyor olması. Haksız da sayılmaz; 2010’da yapılan yönetmelik değişikliği ile şûra danışma organı olmaktan çıkarıldı; katılımlı şûra geleneğine son verilerek şûralar sen, ben, bizim oğlan kulübüne dönüştürüldü. Artık şûraların bakanlık dışından üyesi yok.

Eskiden, yani 2010’dan önceki şûraların bakanlık birimleri dışından üyeleri şunlardı:

● Coğrafî bölgeler dikkate alınarak Şura Genel Sekreterliğince belirlenen 20 öğretmen ile 10 emekli öğretmen,

Yükseköğretim Kurum ve Kuruluşlarından: Yükseköğretim Kurulu’nca seçilen: 2 Yükseköğretim Kurulu Üyesi, 10 Üniversite Rektörü (Biri özel üniversitelerden), eğitim bilimleri, eğitim, teknik ve meslekî eğitim fakültelerinden 10 dekan, 10 öğretim üyesi, eğitim fakülteleri dışındaki fakültelerden seçilen 15 öğretim üyesi,

Diğer Kurum ve Kuruluşlardan: Devlet Plânlama Teşkilâtı Sosyal Plânlama Genel Müdürlüğüne bağlı bir Daire Başkanı ile 5 eğitim uzmanı, okulu bulunan bakanlıklarca görevlendirilecek eğitimle ilgili ikişer temsilci, Genelkurmay Başkanlığından iki temsilci, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği temsilcisi, TRT Genel Müdürlüğü, Basın-Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü ve Anadolu Ajansı Genel Müdürlüğünden birer temsilci, Tübitak, Devlet İstatistik Enstitüsü, Türk Standartları Enstitüsü, Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı, Aile Araştırma Kurumu Başkanlığı, Atom Enerjisi Kurumu, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü ve Milli Prodüktivite Merkezinden birer temsilci, Ankara, İstanbul, İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanlıkları ile Anadolu Basın Birliği Genel Başkanlığından birer temsilci.

Bakan tarafından davet edilecek üyeler: Milli Eğitim eski bakanları, Diyanet İşleri Başkanı, Devlet Personel Başkanı, Çevre Bakanlığı Müsteşarı ve Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanı, Daha önce asaleten Bakanlık müsteşarlığı ile Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı görevlerinde bulunanlar, Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, sendikalar ve diğer kamu, özel kurum ve kuruluşlarından en çok otuz üye, Gündemdeki konularla ilgili meslekten veya meslek dışından en çok otuz üye, Talim ve Terbiye Kurutu eski Üyeleri.

Müşahit olarak katılacaklar: Türk Cumhuriyetleri ve Türk topluluklarından, kamu ve özel kurum ve kuruluşlarından, UNESCO Türkiye Milli Komisyonundan ve vatandaşlar arasından müşahit olarak davet edilenler...

Mevcut yönetmeliğin şûra genel kurul üyelerini tayin eden ilgili maddesi ise şöyle:

Tabii üyeler: Türkiye Büyük Millet Meclisi Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı ve üyeleri,

(ve bakanın isterse davet ettiği ama etmediği)

● Davetli üyeler.

CHP 20. Şûra’ya hazırlanıyor

Yürütme yetkisine sahip kabine üyesinin danışma ve karar organı olarak tanımadığı şûrayı CHP dışında tanıyan yok. CHP, şûra başlıkları konusunda görüşlerini almak için il temsilcileriyle bölge toplantıları düzenliyor. CHP'nin şûranın konularını gündemine alması iktidarın planına meşruiyet kazandırmaktan başka bir işe yaramaz. CHP parti politikası geliştirmek istiyorsa kendi belirlediği konu başlıklarıyla bunu yapabilir. Kaldı ki CHP'nin eğitime dair yeterince çalışması da var elinde. Neden şimdi, neden onların gündemiyle... Anlaşılır gibi değil.

Yakın tarihli bir yazımda, iktidarı devralma hazırlığındaki muhalefetin, tek tek ortaya çıktığında sorunu tarif etmek yerine bir bütün olarak eğitimi nasıl ele alacaklarını şimdiden açıklamaları gerekiyor demiştim. Öyle ya şoför kardeşimiz muhalefetin sorunlarının nasıl çözüleceğini biliyorsa, 46 milyon ebeveynin de çocuklarının eğitim sorununun hangi yöntemle çözüleceğini bilmesi gerekiyor. İktidarın gündemiyle düşünmek çözümün işaretini vermez. Bize en azından dinin modern eğitim içindeki yeri ve eğitimin ticarileşmesi hakkında ne düşündüklerini söylemeleri gerekiyor.

Eğitim, başından beri bu iktidarın en zayıf yanı oldu. Başarılı olmaları mümkün değildi, mümkün değildi çünkü İslamcılıkla modern eğitim yapılamaz. Yıllardır eğitimin başlı başına siyaset yapılacak bir alan olduğunu, muhalefetin buradan bir dil, politika geliştirmesi gerektiğini söyledik ama anlatamadık. Gelinen noktada iktidara hazırlanması gereken CHP’yi şûraya hazırlanırken buluyoruz. İslamcının eğitim anlayışı ve pratiği eleştirilmez, onun kendi içinde bir tutarlılığı vardır. Eleştiri onları meşrulaştırır. O nedenle CHP şûra dersine iyice çalışsa, AKP’nin teptiği fırsatları gösterip yüksek sesle dillendirse bile bundan faydalanan iktidar olacaktır.