20 yılı aşkın süredir ülkeyi yöneten AKP iktidarının en kritik seçimlerine bir buçuk ay kaldı. İktidarda olduğu yıllarda ümitsiz işsizler yaratan AKP öğrenciden emekliye herkesi borçlu hale getirdi, yoksulluğu giderek derinleştirdi. Prof. Dr. Öner Günçavdı tabloyu şöyle yorumladı: Boşu boşuna geçen bir 20 yıl oldu. Boşu boşuna kaynaklar heba edildi. Neticede elimizde giderek artan borçluluk ve enflasyon kaldı. Büyüme şaibeli bir noktaya geldi.

AKP iktidarından geriye kayıp nesiller kaldı: İşsizlerin, yoksulların ülkesi
Fotoğraf: DHA

Havva GÜMÜŞKAYA

Ülke son yılların en kritik seçimlerine hızla ilerliyor. Siyaset sahnesi ısınırken işsizliğin kronikleştiği, hayat pahalılığın can alıcı noktaya geldiği, herkesin borçlandığı bu dönem, yapılacak seçimin de temel belirleyeni olacak.

AKP iktidarının yarattığı kriz, toplumu derin bir bunalıma sürüklerken ülkenin en temel ve kronikleşen üç sorununda yaşanan seyir, 20 yılın "kayıp yıllar" olduğunu gözler önüne seriyor.

İŞSİZLİK KRONİKLEŞTİ

AKP’nin 20 yılı aşkın iktidarı döneminde işsizlik ortalaması yüzde 10’un üzerine çıktı. AKP iktidarı öncesinde yüzde 8 dolayında olan işsizlik, 2001 krizinde ilk kez yüzde 11 düzeyine çıktı ve bu tarihten itibaren çift haneli rakamların arasında gitti geldi.

AKP döneminde yeni işsizlik türleri de toplumun hafızasına yerleşti. "Ümitsiz işsizler" ve "ne eğitimde ne istihdamdaki gençler" işsizliğin AKP döneminde kronikleştiğinin de göstergesi oldu.

Son açıklanan verilere göre 15 ve üzeri yaştaki 1 milyon 648 bin kişinin iş bulma ümidi kalmadı. Üstelik bu sayının 352 bini 15-24 yaş arasındaki gençlerden oluşuyor. Başka bir ifadeyle 100 ümitsiz işsizden 21’i genç.

Genç işsizliğinde en önemli istatistiği ne eğitimde ne de istihdamda yer alan gençlere ilişkin veriler oluşturuyor. TÜİK verilerine göre 2022 yılında ülkede 12 milyon genç nüfus bulunuyor. Ancak bu gençlerin 2 milyon 900 bini ne eğitimde ne de istihdamda yer alıyor. Ülke genelinde 858 bin kişi bir yıldan daha uzun süredir işsiz. Bunların yüzde 12’sini ise 3 yıldan daha uzun süredir aktif olarak iş arayanlar oluşturuyor.

HERKES BORÇLU

Ekonomik kriz döneminde geçinemeyen halk, bankalara mecbur bırakıldı. AKP döneminde borca girmeden zorunlu ihtiyaçlar bile karşılanamaz hale geldi. Geçmişte ikramiyesi ile araba, konut alabilen emekliler geçinebilmek için bankalara borçlanmaya başladı. Öğrenciden emekliye toplumun her kesimi bankalara borçlu durumunda.

Bireysel kredi kullananların sayısı son bir yılda 2 milyon kişi artarak 38,3 milyon kişiye ulaştı. Yüksek enflasyon karşısında düşük kalan kredi faizleri borçlanmayı daha da tetikledi. Ortalama kredi bakiyesi 42,9 bin TL düzeyine çıktı.

Ancak bu süreçte kredi borcunu ödeyemeyen kişi sayısı da milyonlarla ifade edilmeye başlandı. Sadece 2022 yılında bireysel kredi borcunu ödeyemeyen kişi sayısı 1 milyonu aştı. 2023’ün ilk ayında ise 92 bin kişi bireysel kredi borcunu ödeyemedi. Bireysel kredilerin toplam bakiyesi ise 1,7 trilyon TL’yi aştı. Bu yıl ilk kez kredili mevduat hesabı (KMH) kullanan kişi sayısı ise 547 bin ile rekor seviyeye çıktı. Geçen yılın aynı döneminde ilk kez KMH kullanan kişi sayısı 427 bin olarak açıklandı, bir yılda bu sayı da yüzde 28 oranında arttı.

İcra iflas dairelerindeki dosya sayısı ise sürekli artarak 23 milyon 141 bin oldu.

20-yili-askin-akp-iktidarindan-geriye-kayip-nesiller-kaldi-issizlerin-yoksullarin-ulkesi-1144777-1.

UÇURUM BÜYÜDÜ

Bataklığa saplanan ülke ekonomisi, toplumun cebine de darbe vuruyor. Her kesimden yurttaş, hayat pahalılığından şikâyet ediyor. Enflasyon ve kur artışlarıyla vücut bulan makroiktisadi istikrarsızlıklar topluma yoksulluk olarak yansıdı. Özellikle son iki yılda uygulanan ekonomi politikaları işsizin, emeklinin, asgari ücretlinin, asgari ücrete yakın gelir elde edenlerin hızla yoksullaşmasına neden oldu. Gelir ve servet dağılımındaki uçurum derinleşti.

AKP, iktidara geldiği kriz döneminde yüzde 29,7 olan enflasyonu IMF programlarının da etkisiyle düşürdü. Ancak 2022 sonunda enflasyon oranı yüzde 64,3’e çıktı. Pandeminin ardından artan gıda fiyatları tüm dünyada düşerken Türkiye’de artmaya devam etti. Gıda enflasyonu üç haneli rakamları gördü.

"EKONOMİDEKİ BÜYÜME ŞAİBELİ"

Prof. Dr. Öner Günçavdı, 20 yıllık AKP döneminin çözülemeyen ve giderek kronikleşen sorunlarını büyüme perspektifinde değerlendirmek gerektiğini söyledi. “Büyümenin niteliğine bakmak gerekiyor” diyen Günçavdı, büyümenin kâğıt üzerinde gerçekleştiğini belirterek şunları söyledi: “AKP’li yıllarda büyüme ağırlıklı olarak inşaat faaliyetlerinden oluştu ve bir de bankacılık ile sigortacılık faaliyetlerinden sağlandı. Büyümenin bu niteliği istihdam yaratmıyor. Buradan elde edilen büyüme sorunlu bir büyümedir. Gerçek anlamda bir büyümenin sanayi üzerinden gerçekleşmesini bekleriz. Bizim gibi ülkeler bunu gerçekleştiremiyor. Bu da beraberinde işsizlik ve enflasyonu getiriyor. Ekonominin temel sıkıntısı aslında buradan kaynaklanıyor.”

Prof. Dr. Öner GünçavdıProf. Dr. Öner Günçavdı

HORMONLU REFAH

Borçla yapılan harcamanın ‘hormonlu’ bir refah olduğunu kaydeden Günçavdı, “İnsanlar geçmişte daha çok gelirlerinden harcama yapıyordu” dedi ve ekledi: “Son yıllarda finansallaşmayla insanlar borçlanarak daha fazla harcama yapabilme imkânına erişti. Bu da harcama ile refahın artmasına neden oldu. Biz buna ‘ödünç refah’ ya da ‘hormonlu refah’ diyoruz. Daha sonra bu borçların üretim yapılarak kapatılması lazım ancak bu da olmadı. Aşırı finansallaşma ile borcun borçla kapanması dönemi başladı. ABD’de başlayan bu kriz, Türkiye’de siyasi alanda AKP gibi bir parti çıkardı. Türkiye’nin son 20 yılına damga vurdu.”

AKP’nin zayıflamasının temel nedenini geçmişteki mali imkânlara sahip olamamasına bağlayan Günçavdı, “AKP’nin temel çıkmazı da bu oluyor. Türkiye elverişli konjonktürü lehine kullanamamıştır. Boşu boşuna geçen bir 20 yıl olmuştur. Boşu boşuna kaynaklar heba edilmiştir. Netice elimizde giderek artan borçlu ve enflasyon kalmıştır. Büyüme şaibeli bir noktaya gelmiştir” ifadelerini kullandı.

Gelir dağılımındaki bozulmanın tesadüf olmadığının altını çizen Günçavdı, şöyle konuştu: “Gelir dağılımı ve yoksulluk meselesi ülkede izlenilen politikaların sonucudur. Eskisi kadar ucuz kaynak bulamaz hale geldik. Burada kaynakların dağılımı eskisinden çok daha önemli hale gelir. İşte burada herkese yetecek kaynak olmadığı için tercihte bulunmak gerekiyordu. Bu bir çaresizlikti çünkü mevcut politikayı sürdürebilmek için kaynağa ihtiyaç var dışarıdan bulamayınca içeride farklı kesimlerin gelirine el koymak zorunda kaldı. Gelir dağılımındaki bozulma tipik bir müdahaleci ekonominin sonucu olarak bizim karşımıza çıktı.”